2004’ten beri sermayeye yılda 17 milyar TL aktaran eski teşvik sistemi yerini yenisine bırakırken, birileri batacak birileri çıkacak. İşten çıkartmalar başladı. Sınıf içi ve sınıflararası sert kavgalar yakın… Başbakan Tayyip Erdoğan Anadolu’daki sermaye gruplarını överken sık sık “sırtını devlete dayamadıklarından”, müteşebbüs ruhlarından övgüyle bahseder. Benzer şekilde bazı liberal kalemler de “Anadolu kaplanları” olarak adlandırdıkları kesimleri […]
2004’ten beri sermayeye yılda 17 milyar TL aktaran eski teşvik sistemi yerini yenisine bırakırken, birileri batacak birileri çıkacak. İşten çıkartmalar başladı. Sınıf içi ve sınıflararası sert kavgalar yakın…
Başbakan Tayyip Erdoğan Anadolu’daki sermaye gruplarını överken sık sık “sırtını devlete dayamadıklarından”, müteşebbüs ruhlarından övgüyle bahseder. Benzer şekilde bazı liberal kalemler de “Anadolu kaplanları” olarak adlandırdıkları kesimleri “gerçek burjuvazi” olarak değerlendirirler.
Ancak “kaplanlar” son günlerde devlet kapısında ağlaşıyorlar. Dertleri ise 2004 tarihinden beri yürürlükte olan 5084 sayılı teşvik yasasının 2013 ile beraber sona eriyor olması. Daha önce 2008 ve 2009 yılında birer kez uzatılan teşvik 49 ilde uygulanıyor, sigorta primi işveren hissesi desteği, gelir vergisi stopajı desteği, yatırımlarda arsa tahsisi, vergi ve enerji indirimi sunuyordu. 2010 yılında ise sadece sigorta primi desteği için bir kez daha 31.12.2012’ye kadar uzatıldı ve bu uzatmanın “son” olduğu söylendi.
Her yıl 17 milyarlık destek
2012 yılı itibariyle 31 bin 115 işletmede 766 bin 672 kişi bu teşvik kapsamında istihdam ediliyor. Patronlar bu teşvik sayesinde işçi başına 150-200 TL civarında daha az sigorta primi ödüyorlar. Böylece devlet yılda 17 milyar 200 bin TL’yi “sırtını devlete dayamadığı” varsayılan patronlara aktarıyor. Yani her sene yapılan bu kaynak aktarımı, köprü ve otoyol özelleştirmesinden elde edilen gelirin üç katı bir meblağa denk düşüyor.
Seçim sürecine girilmesinden faydalanmak isteyen patronlar, teşvikin uzatılması için işten çıkarma kozunu oynuyorlar. TOBB ve bağlı odalar başta olmak üzere, 49 ilin irili ufaklı patron örgütleri yaptıkları açıklamalarda aynı ortak mesajın altını kalın bir şekilde çiziyorlar: “Teşvik kalkarsa işçi çıkarmak zorundayız.” Kimi illerde işten çıkarmalar başladı. Trabzon Arsin Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan 5 bin işçiden 2 binine işten çıkış için bildirimde bulunuldu. Bartın’da da Tess Çorap Fabrikası 140 işçiyi işten çıkardıktan sonra yasa uzatılırsa işçileri geri alacağını duyurdu.
Patronların bir diğer ortak reaksiyonu ise kayıt dışı işçi çalıştırmayı artırma tehdidi. Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı’nın konuya dair bir toplantısında sigortasız işçi çalıştırmanın, sağlık alanında da devlete ağır bir yük getireceği şu sözlerle ifade edildi: “İşsiz görünüp kayıt dışında kalan bu insanlar, Genel Sağlık Sigortası uygulamasında düşük gelirli veya hiçbir geliri olmayan gibi görünecektir.”
İri kaplanlar rahatsız
Hükümet ise bu sene yürürlüğe giren daha kapsamlı teşvik paketini gerekçe göstererek eski sistemi kaldırmak istiyor. Ancak yeni teşvik sistemi yeni yatırımları ve özellikle de her bölgeye göre katma değeri görece daha yüksek olacak yatırımları destekliyor. Patronlar “ikisi bir arada” istese de eski ve yeni teşvik sistemini bir arada yürütmek ekonomik olarak imkansız görünüyor. Bu nedenle, her türlü ağlanmaya sızlanmaya rağmen hükümetten geri adım gelmedi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan yasanın süresinin uzatılmayacağını defalarca dile getirdi. Çağlayan uzatmanın mümkün olmadığını ilan ederken satır arasında, bu direncinin tek kaynağının bütçe meselesi olmadığını dile getirdi ve 5084 sayılı teşvik yasasının “rekabet bozucu” etkileri olduğunu söyledi.
Çağlayan’ın bu vurgusu, AKP’nin zor tercihini gözler önüne seriyor. Çünkü teşvik kapsamında olmayan illerdeki sermaye örgütleri bir önceki süre uzatmada da itirazlarını yüksek sesle dile getirmişlerdi ve bugün ülkede büyüme hız keserken rekabet sertleşecek. Denizli Sanayici, Tüccar ve İşadamları Platformu 2009’da yaptığı açıklamada, 49 kente yönelik teşviklerle “sanayileşmede atılım yapmış illerimizdeki benzersiz girişimci ruh ile yılların ürünü olan deneyim ve birikimin” zayıflatıldığını iddia etmişti. Sadece Denizli değil Antep, Adana, Eskişehir gibi “kendi olanak ve becerileriyle sanayileşmiş” illerin cezalandırıldığı savunulmuştu. Son dönemde de Adana ve İzmir’den de yüksek sesle “uzatılmasın” itirazları yükseliyor. Bu tip geleneksel merkezler dışında, Denizli, Kayseri, Konya, Antep gibi Anadolu’nun görece irileşen “kaplanları” da teşvikin uzamamasını içten içe istiyorlar, sessizce gelişmeleri izliyorlar. Bugüne kadar yanlış bir biçimde homojen bir blokmuş gibi tartışılan “Anadolu sermayesi”nin farklı katmanları, iç çelişki ve çatışmaları belirginleşiyor.
Bu gelişme 2005 yılını hatırlatıyor. 5084 sayılı teşvik yasası o dönem bütçe dengeleri gerekçesiyle IMF ile ilişkilerin gerilmesine neden olmuştu. TÜSİAD da teşvik sistemini “haksız rekabet yaratır” diyerek eleştirmişti. Kaplanların irileşenleri şimdi en iri TÜSİAD’ın fikirlerini savunurken, küçükleri yolda bırakmaya hazırlanıyor. Kriz derinleştikçe 17 milyar daha da kıymete biniyor, sermaye içi mücadeleler şiddetleniyor, AKP hükümeti için seçim vakti yaklaşıyor. 5084’deki sosyal güvenlik primleri ile ilgili desteğin yeni bir “istihdamı teşvik paketi” adı altında belirli bir düzeyde korunacağına dair emareler çoğalıyor. Ancak hangi iller, hangi sektörler, hangi oranda teşvik alacak, hükümet nasıl bir seçim yapacak henüz belli değil.
AKP’nin seçimi, sermaye cephesinde birilerini kurtarırken birilerini batıracak ancak “teşvik bitti” gerekçesiyle işten çıkarmaların artmasına bakılırsa sermaye her durumda kendi yıkımının faturasını işçi sınıfına kesmeye çalışacak.