Barış; demokratik bir zihniyetle mümkündür. Daha dün, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı dahil 10 avukata operasyon yapan, gazetecileri bir kez daha ‘terörist’ ilan eden, iktidarın ağzında ‘samimiyet’, basbayağı çarpık duruyor. Diyarbakır’daki törende on binlerce kişi toplandığı, defalarca provokasyon ‘uyarı’sı yapıldığı halde kimsenin burnu kanamadı. Dahası, medyanın isterse, aynı töreni ‘gövde gösterisi’ olarak da ‘barış mesajı’ […]
Barış; demokratik bir zihniyetle mümkündür. Daha dün, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı dahil 10 avukata operasyon yapan, gazetecileri bir kez daha ‘terörist’ ilan eden, iktidarın ağzında ‘samimiyet’, basbayağı çarpık duruyor.
Diyarbakır’daki törende on binlerce kişi toplandığı, defalarca provokasyon ‘uyarı’sı yapıldığı halde kimsenin burnu kanamadı. Dahası, medyanın isterse, aynı töreni ‘gövde gösterisi’ olarak da ‘barış mesajı’ olarak da okutabileceğini gördük. Küçük bir pankarttan ya da flamadan savaş da, barış da çıkarabileceklerini gördük. Beyaz başörtüleri daha önce “örgüt simgesi” olarak sunan medyanın, bu kez barış mesajı olarak sunduğunu gördük. Cmbızlamadan aktarılınca, konuşmaların anlamının nasıl değişebildiğini de gördük.
Demek ki; “samimiyet testi” için uygun numune, Diyarbakır’da bulunamaz. Testi gereken asıl numune de laboratuvar da Ankara’dadır.
Paris infazı, hemen ardından özel bombalarla Kandil’deki önder kadrosunu imha çalışması, aynı sıralarda PKK’ya silah sağladığı iddia edilen Aslan Usoyan’ın Rusya’da öldürülmesi gibi bir dizi olayın adresi aynı kapıya çıkıyor. Hatta buna Talabani’nin devre dışı kalmasını, Maliki’nin hastalanmasını bile eklemekte beis yok.
Anlamlı bir zamanlamayla arka arkaya gelen olaylar zincirini bir yana bıraksak bile, asıl mesele bu hükümetin ‘toplumsal barış’ı her noktadan dinamitlemeye devam ederken, barış projesinin ne olduğunu açıklamayıp, bizi soyut bir ‘niyet’e inanmaya çağırmasıdır.
80 işçi yaralı
Bütün farklı inanç, kimlik, cinsiyet ve sınıftan kesimle çatışan ve bu kesimlerle çatışmasında en acımasız yöntemleri kullanan, en vahşi yasaları çıkaran, adeta ‘dayanıklılık testi’ne tabi tutan hükümet bütün samimiyet sınavlarından çakarken; Kürtlere ‘demokrat’ olacağını inanmamızı istiyor.
Diyarbakır’daki tören sırasında, iki aydır grevde olan Diyang işçilerine polis, o kadar ağır şiddet uyguladı ki 6 işçi hastanelik oldu, 80 işçi yaralandı. Olay, DEHA’ya göre, Güney Kore’den getirilen kaçak işçilerle yapılan üretimin fabrikadan çıkarılmaya çalışılmasını işçilerin engellemesi üzerine çıkıyor. Polisler bir işçinin üzerine araba sürüyor, işçi sürükleniyor, ezilme tehlikesi geçiriyor. Polis, kaçak işçi çalıştıran, ülkeye kaçak işçi sokan ve grev kırıcılığı yapanlara dokunmuyor ama grevdeki işçileri perişan ediyor.
Diyarbakır’daki töreni sansürleyen medya için bu da haber değeri taşımayanlardandı.
Krikor ve Hrant
Geçelim bir başka örneğe: Hrant Dink cinayeti 6 yıldır adaleti bekliyor. Bu son ‘faili meçhul’de önemli rol üstlenmiş tüm aktörler, AKP eliyle ödüllendirildi. Ama bir kısım Dink’in arkadaşı 6 yıldır aynı klişeyi tekrarlıyor.
Hrant Dink cinayetini anlamak için, 1915’deki Krikor Zohrab cinayetine bakmak gerekir. Zohrab’la Dink arasında çok önemli benzerlikler var. 1908’de Meşrutiyet’in ilanını özgürlük ve eşitlik hayaliyle, büyük bir coşkuyla kutlamıştı. İstibdat yanlısı muhafazakârlara karşı özgürlükçü safta yer almış, yazar, avukat ve Ermeni milletvekiliydi. Liberal duruşunu korumakla birlikte İttihat ve Terakkiyi desteklemiş, kimi zaman kendi cemaatini karşısına almaktan da çekinmemişti. Siyasi atmosfer, yasama çalışmaları, reform havası AKP’nin yarattığı yanılsamaya çok benziyordu. Adana’da başlayan Ermeni katliamlarında bile, sonuna kadar İttihatçılara inanmayı sürdürmüş, Ermeni halkı ile yönetim arasında köprü olmaya çalışmıştı.
Ama onun ve arkadaşlarının çabası, ne Ermeni halkını katliamdan ne de kendilerini öldürülmekten kurtardı. Akşam kağıt oynadığı Talat Paşa ertesi günü onu, ölüme yolladı. O zamana kadar arkadaşı olan İttihatçılardan hiçbiri, hatta 31 Mart vakasında evinde sakladığı Merkez Komite üyesi Halil Menteşe bile kılını kıpırdatmadı.
Hâlâ AKP’nin Hrant Dink cinayetini aydınlatmasını bekleyen bir kesim ile Zohrab ve arkadaşlarının yanılgısı dramatik biçimde benzerlik taşıyor. AKP, yalnız İttihatçı geleneğin son temsilcisi değil, aynı zamanda Abdülhamit zihniyetinin devamı ‘yeni Osmanlı’dır. Türk-İslam sentezinin tam karşılığıdır. Bunu görmeden doğru adres işaret edilemez.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.