Mısır, NATO üyesi değil; İsrail de. Ama her ikisi de bu günlerde önemli bir pazarlığın aktörleri durumunda. Bu günlerde Mısır’da büyük haber kuşkusuz Muhammed Mursi’nin bastırdığı İslami şeriatı temel alan anayasanın halkın çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olması. Ama tek haber bu değil. Bir de Türkiye’nin NATO faaliyetlerine İsrail’in de katılması üzerindeki vetosunu tamamiyle kaldırmasa da […]
Mısır, NATO üyesi değil; İsrail de. Ama her ikisi de bu günlerde önemli bir pazarlığın aktörleri durumunda.
Bu günlerde Mısır’da büyük haber kuşkusuz Muhammed Mursi’nin bastırdığı İslami şeriatı temel alan anayasanın halkın çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olması.
Ama tek haber bu değil. Bir de Türkiye’nin NATO faaliyetlerine İsrail’in de katılması üzerindeki vetosunu tamamiyle kaldırmasa da hafifletmesi karşısında Mısır’ın da dahil olduğu bir dizi ülkenin bu faaliyetlere katılabilmesi üzerindeki vetoları hafifletmesi var.
Mısır, NATO üyesi değil; İsrail de değil. Ama geçen hafta meydana gelen bazı gelişmeler her iki ülkenin de NATO resmi içinde bazı önemli pazarlıkların parçası haline geldiğine işaret ediyor.
Manşetlere baktığınızda Türkiye’nin bu günlerde NATO ile ilişkilerindeki tek unsurun Patriot füzesavar silahlarının Suriye sınırına yakın bölgelere yerleştirilmesi tartışması olduğunu görüyorsunuz. Oysa diplomatik koridorlarda, kapalı kapıların ardında başka ilginç gelişmeler de var.
Aslında İsrail’in NATO ile öteden beri yakın ilişkileri var. Bunda en büyük pay, İsrail’in en önemli koruyucu faktörü olması sıfatıyla Amerikan dış politikasının. ABD, NATO’nun en önemli, belirleyici gücü ama sistemde her üye eşit oy hakkına sahip ve kararlar da oybirliğiyle alınıyor. İşte Türkiye bir süredir İsrail’in NATO ile ortak çalışmalarının tamamını veto ederek 2010’daki Mavi Marmara saldırısında İsrail komandolarınca öldürülen 9 Türk vatandaşı için özür ve tazminat zorlamasına katkı sağlıyordu. Vetonun en etkili olduğu yer ise kamuoyuna yansıdığı şekilde bazı askeri tatbikatlar değil, NATO’nun yeni stratejik tercihler kullandığı Mayıs 2012 Şikago Zirvesi olmuştu.
İşte bu veto -İsrail’in askeri tatbikatlara katılmama şartı korunarak- geçen hafta hafifletildi. Türk yetkililer, İsrail’de yer alan ve kararı Patriot’ların gelişine de bağlayan iddiaları doğrulamıyor. Türkiye’nin de oy verdiği kararla altı Patriot bataryası (Alman askerlerin işleteceği ikisi Kahramanmaraş, Hollandalıların işleteceği ikisi Adana ve Amerikalıların işleteceği ikisi Gaziantep olmak üzere) muhtemelen ocak ayında işletmeye alınacak.
Türkiye’nin İsrail üzerindeki vetonun haifletilmesi karşılığında bazı Kafkas, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinin NATO faaliyetine dahil edilmesi üzerinde (adı verilmeyen) bazı ülkelerin vetosunu kaldırtmayı başardığı haberleri var. Bunlar içinde en önemlisi Mısır’dır.
Çünkü Tahrir Devrimi’yle rejimini değiştiren Mısır’ın serbest oya kavuştuktan sonra elde ettiği ilk iki sonuçtan ilki (ılımlı demekte tereddüt gösterilen) İslamcı bir başkan ile İslam esaslı anayasa olmuştur. Mısır, Batı standartları doğrultusunda önemli adımlardan biri sayılan serbest seçimlerle Arap Baharı ile farklı esmeye başlayan bir yeni-İslamcılık arasında gidip geliyor. NATO ile ilişkilerinin artması Mısır’ı (tıpkı daha önce NATO, sonra Avrupa Birliği ile Türkiye’de sağlandığı üzere) Batı’ya bağlayan bir çıpa olabilir.
Bir başka unsur, NATO’da İsrail’in karşısında Mısır’ı güçlendirme çabasının Türkiye’nin elini kısa dönemde olmasa da orta dönemde güçlendirmesi ihtimalidir.
Bir nokta daha var. İsrail’de 22 Ocak’ta seçimler yapılıyor. Türkiye’nin NATO vetosunu hafifletmesi, İsrail’de yeni kurulacak hükümetin, Türkiye’nin ilişkilerin normalleşmesi için şart koştuğu Mavi Marmara özrünü kolaylaştırıcı bir etkene dönüşebilir.
Yakından izlemeye değer, ilginç bir süreç var önümüzdeki haftalar boyunca.