“Devlet utancı” diye bir şey olmalı. Yok! “Erkek devlet adamları”nın tüyleri diken diken olmalı. Biraz olsun utançtan yerin dibine filan! “Kadın devlet adamları” isyan etmeli. Kadınlar isyan etmeli, kadınların bile diline yapışmış, “erkek egemen” ne kelime, “erkek zorba” kültüre. Analar utanmalı öyle evlatlardan. Eşler sarsmalı öyle kocaları. Çocuklar öyle babalar, ağabeyler vesilesiyle daha çok insanlık […]
“Devlet utancı” diye bir şey olmalı.
Yok!
“Erkek devlet adamları”nın tüyleri diken diken olmalı.
Biraz olsun utançtan yerin dibine filan!
“Kadın devlet adamları” isyan etmeli.
Kadınlar isyan etmeli, kadınların bile diline yapışmış, “erkek egemen” ne kelime, “erkek zorba” kültüre.
Analar utanmalı öyle evlatlardan.
Eşler sarsmalı öyle kocaları.
Çocuklar öyle babalar, ağabeyler vesilesiyle daha çok insanlık öğrenebilmeli.
Hem “kadın cinayeti” denen “erkek cinayeti”; hem de “devlet eli”!
Sıradan polisin en basit hakkını ezerken; işkence-tecavüz lekesinden polis şefi, karakolda dayak yiyen kadından suçlu, yazarı hedef yapan yargı zihniyetinden ombudsman, kadın aşağılayandan akademisyen Emniyetçi çıkaran bir düzen var ortada.
Arıza değil, kaza değil!
Devlet erkânı zahmet etmesin; tevile, tekzibe, üzüntüye gark olmaya.
Bu sistemli, örgütlü, organize, bloklar arasında pek boşluk bırakmadan; “en zayıf” olanların, bu arada her vakit kadının kırıldığı bir sosyal ve siyasal hal ve gidiş.
Daha geçenlerde, “Uygunsuz davranışları var” diye, AİHM’de mahkum olmuş, insanlık dışı iki dudak arası keyfi infazla Nazlıgül Üsteğmen’i ordudan atıp intihara sürükleyen utançsızlık aynı şey değil mi?
Doğumlarında “Gül”lü isimler verilip sonra canlarına okunan kadınlar.
İster çok geleneksel, ister neo-muhafazakâr ister sözde cumhuriyetçi, tahakküm kültürü sonuçta aynı kapıya:
En zayıfların üstüne çöker.
Cinsiyet, köken, sınıf, rütbe bakımından zayıf saydıklarının.
Gücünü, kudretini, otoritesini, kibrini o sayede bulur.
Meşrebine göre bazen en kaba, en şiddetli biçimde; bazen her gün her an ince ince oyarak!
Aklın alıyor mu bak:
Belki de senin çocuğun, eşin, dostun…
“Engelliler derbi maçı”nda, Galatasaray ve Beşiktaş’ın “engelsiz taraftarları”, sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı olarak, engelli sporcuların tekerlekli sandalyelerini dahi kırıp parçalayıp üst üste yığmışlar.
Yuh yahu, yuh hakikaten!
O yüzden ne Vali Yardımcısı arıza…
Ne Gülşah Öğretmen’in katli kaza.
Neysek…
Oyuz!
Devlet utancı yok ama millet utancı da çoğu zaman nakıs!