Hüseyin Aygün’ün, Meclis’te Cemevi açılmasına ilişkin talebinin reddi üzerine dava açtığı TBMM Başkanlığı, nihayet red gerekçesini açıkladı. TBMM Başkanlığı bir kez daha Aleviler’in camiye gitmesi gerektiği konusundaki Diyanet fetvasına uygun bir savunma yaptı ve Nevşehir’in Hacıbektaş İlçesi’nde bulunan Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi’ni örnek gösterdi: “Külliye’de ibadethane olarak caminin bulunduğu görülecektir. Zira bu külliyede cemevi bulunmamaktadır.” […]
Hüseyin Aygün’ün, Meclis’te Cemevi açılmasına ilişkin talebinin reddi üzerine dava açtığı TBMM Başkanlığı, nihayet red gerekçesini açıkladı. TBMM Başkanlığı bir kez daha Aleviler’in camiye gitmesi gerektiği konusundaki Diyanet fetvasına uygun bir savunma yaptı ve Nevşehir’in Hacıbektaş İlçesi’nde bulunan Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi’ni örnek gösterdi: “Külliye’de ibadethane olarak caminin bulunduğu görülecektir. Zira bu külliyede cemevi bulunmamaktadır.”
Böylece Cemil Çiçek’in özrü kabahatinden büyük oldu. Zira Hacı Bektaş dergahına cami yaptırılması, II. Mahmut’un Bektaşiliği yasaklama dönemine denk geliyor.
Bektaşiliğe yasak, tekkelere yağma, dergaha cami
1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kapatan II. Mahmut, ocakla güçlü ilişki içinde olduğu bilinen Bektaşiliği bir fetvaya dayanarak yasakladı. Bundan sonra, problem çıkaran Bektaşiler idam ya da sürgün edilirken tekkeleri de adeta yağmalandı.
60 yıllık Bektaşi tekkeleri yeni kabul edilerek yıktırılırken “kadim” (eski) kabul edilerek yıktırılmayan tekkelerden elverişli olanlar cami, medrese, mektebe çevrildi ya da Nakşibendi tarikatı mensuplarına dağıtıldı. Tekkelerinin mal varlıkları da ya Nakşibendilere verildi veya hazine yararına müzayede usulü ile satıldı.
Bektaşiliğin âsitânesi (merkezi) Hacıbektaş’taki Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı bu uygulamadan muaf tutuldu ancak bu merkez tekkenin müştemilatına cami yaptırılarak Nakşibendiliğin öğretileceği ve ritüellerinin uygulanabileceği bir Nakşi tekkesine dönüştürüldü. Dönemin tanınmış Nakşibendi şeyhi Kayserili Şeyh Mehmed Said Efendi buraya tayin edildi. Hacı Bektaş şeyhi Mehmed Hamdullah Efendi ise halkın “fesadı”na sebep olduğu gerekçesiyle 1826’da Amasya’ya sürgün edildi.
Ancak Bektaşiler maruz kaldıkları bu uygulamaları hiçbir zaman benimsemediler, bu uygulamalardan her fırsatta şikayet ettiler, hatta protesto ettiler. Bütün bu gelişmeler Bektaşiler arasında Osmanlı idaresine karşı gizli, ciddi bir muhalefetin doğmasına yol açtı. Hacı Bektaş müdavimi Bektaşiler protestolarını tekkeye gitmeyerek sessiz sürdürdü, tarikat ritüelleri meşruiyetten gayri resmiliğe kaydı. Tekkeye yaptırılan caminin cemaati hiç olmadı, Bektaşi babalarının yerini alması beklenen Nakşibendi şeyhleri cuma ve bayram günleri Bektaşi olmayan ziyaretçilere namaz kıldırmaktan başka bir şey yapamadılar.
Cemil Çicek Hacı Bektaş Külliyesi’ndeki caminin bu öyküsünü bilmiyor mu? Biliyorsa; “evet Aleviliği, Bektaşiliği de yasaklıyoruz” mu demek istiyor. Bilmiyorsa; Başbakanı’nın dediği gibi, ecdadının kurmaca değil gerçek öykülerini öğrenmesi gerekiyor.
Kaynakça:
Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesine Nakşibendî Bir Şeyhin Tayini: Merkezî Bir Dayatma ve Sosyal Tepki – Mustafa Alkan – Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 57(213).