‘Üniversiteli Fatmanur evinde tecavüze uğradıktan sonra boğularak öldürüldü.’ ‘Boğaziçi Üniversites’inde kadın öğrenci yurt görevlisi tarafından cinsel tacize uğradı.’ ‘İmam nikahlı olduğu eşinden gördüğü şiddete dayanamayarak kendini yaktı.’ ‘Yurtlarda kalan öğrencilerin aileleri artık çocuklarını internet üzerinden takip edebilecek.’ ‘Malatya’da lise müdürü öğrencilere türban dağıttı.’ Ülkemizde kadına yönelik erkek şiddeti, devlet şiddeti bitmiyor aksine katlanarak artıyor. Bir […]
‘Üniversiteli Fatmanur evinde tecavüze uğradıktan sonra boğularak öldürüldü.’
‘Boğaziçi Üniversites’inde kadın öğrenci yurt görevlisi tarafından cinsel tacize uğradı.’
‘İmam nikahlı olduğu eşinden gördüğü şiddete dayanamayarak kendini yaktı.’
‘Yurtlarda kalan öğrencilerin aileleri artık çocuklarını internet üzerinden takip edebilecek.’
‘Malatya’da lise müdürü öğrencilere türban dağıttı.’
Ülkemizde kadına yönelik erkek şiddeti, devlet şiddeti bitmiyor aksine katlanarak artıyor. Bir sabah üniversiteli Fatmanur’un öldürülmesiyle uyanıyoruz. Fatmanur güzel bir gelecek hayaliyle gelmişti üniversiteye. Ama gazetelerde okuduğu “her gün 5 kadın cinayete kurban gidiyor” haberlerinde adının anılacağını bilmiyordu şüphesiz. Evet Fatmanur bir erkek tarafından cinayete kurban gitti. Kadına şiddeti meşrulaştırma aracı olarak kullanılan medya, konuya dair tartışmalar yapıyor televizyonda, ‘Fatmanur türbanlıydı ama yine de öldürüldü’ diye. Sanki bir kıstasmış gibi göstermeye çalışıyor türban takıp takmamayı, kadını kadına düşman etmeye çalışıyor aklınca. Halbuki Selçuk Üniversitesi İlahiyat Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker efendiler kesmişti kadınların biletini ‘dekolte giyersen tecavüz ederler’ diye. Bu işte bir terslik vardı. Acaba başka ‘edepsiz’ şeyler mi yapmıştı? Laf döndürülüyor dolandırılıyor ve suçlu yine Fatmanur oluyor. Kızını dizinin dibinden ayırırsan okusun diye tabi ki olur böyle şeyler diyor bazıları da.
Kadına yönelik erkek şiddeti yetmezmiş gibi şimdi de kadına düşman kadınlar yaratılmaya çalışılıyor televizyonlarda. Adına ‘kadın kuşağı’ denerek kadına biçilen çocuk doğur, temizlik yap, yemek yap, televizyondaki programları izle profili kabul ettirilmeye çalışılıyor. ‘Kadın Programı’nda erkek iradelidir, kadın onu baştan çıkarır diye çekinmeden konuşuyor kadın sunucular. Diziler de başı açık kadın ‘doğru yolu bularak’ türban takmaya başlıyor. Fatma Şen’in yaşadıklarını herkes yakından takip etti. Kocası tarafından zorla intihar etmeye zorlanan, balkondan atılan ve tedavisi hala devam eden kadının tutuksuz yargılanan kocası elini kolunu sallayarak sunuculuğunu bir kadının yaptığı programa çıkıyor ve kendisini savunuyor. Böylelikle kadına yönelik psikolojik ve fiziksel şiddet kadınların gözünde de meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Üniversiteli kadınlar neden takip edilsin?
Kadına yönelik şiddet sadece erkek tarafından değil devlet tarafından da doruk noktaya ulaşmış durumda. Gençlik Ve Spor Bakanı Suat Kılıç üniversitelilere ve ailelerine yurtlar da gözetleme dönemi başlıyor diye müjde veriyor. Eğer öğrenci ‘izin verirse’ ailesi internet üzerinden çocuğunun ne yaptığını takip edebilecek diyor. Bu uygulamanın ne niyetle yapıldığı gayet açık; üniversiteli kadınların hayatlarına doğrudan müdahale edebilmek, aile baskısını arttırmak, kadın öğrenciyi aileye hesap vermeye mecbur bırakmak. Sözde demokratik bu uygulama ‘öğrenci izin verirse’ diyerek bir meşruluk kazandırmaya çalışıyor kendisine. Acaba kadın öğrenci ‘hayır takip ettirmek istemiyorum’ dediğinde kaç aile ‘tabii sen bilirsin’ diyecek, kaç ailede cinayete kadar uzayacak süreçler yaşanacak? Suat Kılıç bu uygulamayla hem kadın öğrenciler üzerindeki baskıyı arttırmayı hem de devlet yurtlarının ‘ne kadar güvenilir ve rahat’ olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Ama aynı KYK yurdu yaz tatiline girildiğinde ödenmesi gereken 792 TL’lik peşin ücreti ödeyemeyen kadın öğrenciyi yurttan atıyor, tekrar başvuru yapan öğrenci “Sıranın bana gelmesine 4 ay var peki ben o sürede sokakta mı kalacağım?” dediğinde “yapabileceğimiz bir şey yok” cevabını veriyor.
4+4+4 eğitim sistemiyle, kıyafet yönetmeliğiyle gericileştirilmeye çalışılırken okullar en büyük nasibi kadın öğrenciler alıyor. İlkokul çocuklarının başlarına aileleri tarafından takılan türban,okullara girerek normalleştirilmeye çalışılıyor. Bununla beraber yeni kıyafet yönetmeliğiyle kıyafetler sözde tek tipleştirilmeden kurtarıldı ama kadın öğrencilerin kıyafetlerini anlatırken kullanılan “vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde, yırtmaçsız, kolsuz ve diz kapağını örtecek boyda kıyafet giymek, kapalı yakalı uzun veya yarım kollu bluz veya kazak giymek…” ibareleri yasanın hiçte özgürleştirici olmadığını gösteriyor. Bu yönetmeliğin asıl amacının türbanla beraber gericiliğinde okullara oturtulmasını sağlamak olduğu, Malatya da bir lise müdürünün öğrencilere türban dağıtmasıyla gözler önüne serilmiş oldu.
Devlet kadın üzerinde o kadar söz sahibi hissediyor ki kendini bedenimiz hakkındaki kararları bile kendisi veriyor. “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyor başbakan ve ardından kürtajın yasaklanması için çalışmalar başlatılıyor harıl harıl. Geçtiğimiz günlerde kürtaj yasa tasarısı açıklandı. Kürtaj yapabilmek için hamileliğin 10 haftayı geçmemesi gerekecek. 10 hafta engelini atlattık diyelim o zaman da doktorun inisiyatifine bırakılıyoruz. Devlet yetmezmiş gibi bir de doktor bedenimiz hakkında keyfi söz sahibi oluyor. Kürtaj olmaya giden kadının zaten psikolojik ve bedensel olarak yıpranması yetmiyormuş gibi yeni tasarıyla hekimler ceninin kalp atışlarını zorla dinleterek ona vicdani baskı yapabilecek. Özetle bu yasa Tayyip Erdoğan’ın gittiği her yerde dilinden eksik etmediği 3 çocuk doğur, 3 çocuk yetmez 5 çocuk diyerek yatak odamıza kadar girip bedenimiz hakkında verdiği hükümlerin uygulanması için bir aracı oluyor.
Kadınları kuluçkaya yatan tavuklar sanıyorlar. Ama biz tavuk değiliz! Yaz döneminde de kürtaj hakkını en önde savunan üniversiteli kadınlar ellerinde yumurtayla kadın düşmanlarını bekliyorlar. Tıpkı Melih Gökçek’in kafasında patladığı gibi bütün kadın düşmanlarının kafasında patlatacağımız daha çok yumurtamız var!
Çağla Akdere
Üniversiteli Kadın Kolektifi Üyesi