Amerika’nın cihatçıları Suriye’de: ABD-Al Kaide kol kolaSuriye dosyasında şu anda belirgin olan tek şey, gelecekte, 1 ya da 6 ayda ya da sonrasında ne olacağının fotoğrafını kimsenin kestiremediğidir Mısır’daki olayların biraz sakinleşmesinden sonra Suriye’de sahnelenen oyunun perde arkasına yeniden bakalım. Birkaç hafta geriye dönüp baktığımızda gelişmeleri başlıklar halinde aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: Birincisi: Amerika Birleşik Devletleri, […]
Birincisi: Amerika Birleşik Devletleri, “Terör Listesinin başında yer alan” El Kaide’ye bağlı Nusra Cephesi ile Tevhid ve Cihad Tugayları adlı iki terör grubunu Suriye’de yerleştirme kararı aldı.
İkincisi: Aceleyle, silahlı muhalefetin başına Tuğgeneral Salim İdris’i getirdiler. Dış ülkelerden silah desteği sağlama garantisini de verdiler.
Üçüncüsü: Amerika yönetimi, silahlı muhalifleri ‘Sam-7’ uçaksavar ile Libya müdahalesinden kalma anti-tank silahlarıyla destekleme kararını bildirdi. Bunu İngiliz Sunday Times gazetesi de doğruladı.
Dördüncüsü: Muhalefeti yeni bir şemsiye altında toplama anlaşması, rejimin düşürülmesi ve buna karşılık bir geçiş hükümeti oluşturma toplantıları son zamanlarda sıklıkla yapıldı. Ve ardından Suriye’nin Dostları toplantısının önümüzdeki birkaç gün içinde yapılacağı açıklandı.
Beşincisi: Türkiye-Suriye sınırına yerleştirilecek Patriot füzeleri için keşif amaçlı 400 Alman askeri ve diğerleri Türkiye’ye geliyor. Sözde İran-Suriye füze saldırılarına karşı önlem almak için Patriot yerleştiriliyor.
ABD Başkanı Barak Obama CIA istihbaratçılarına, Suriye’ye müdahale konusunda tam yetki verdi. Bu da İngiliz ve ABD medyası tarafından doğruladı. Şu anda ABD ve İngiltere ve hatta İsrail özel kuvvetleri kimyasal silah arama kisvesi altında, aslında Suriye’deki bu görevlerini yerine getirmek için oralarda bulunuyorlar.
Bu hareketlilik, silahlı muhaliflere rahat saldırı ve çatışma zemini hazırlama ve muhalifler için güvenli bölge oluşturma “aciliyeti”nden kaynaklanıyor. Ama bunun başarıya ulaşma şansının ne olduğu konusu ise ayrı bir sorudur. Suriye rejimini destekleyen Rusya, Çin, İran ve Lübnan Hizbullahı bu müdahaleyi öylece seyredip, her türlü düzmece yollarla rejimi çöketrmelerine seyirci mi kalacaklar?
Açıkçası Amerika ve onun müttefikleri, Suriye’nin kimyasal silah ürettiğine dair yüksek sesle yaydıkları iddilarına kanıt olması için, küçücük bir kağıt parçası peşindeler. “[Kimyasal silahları] Suriye rejimi kullanmadan veya cihatçı militanların eline geçmeden önce ele geçirme” tezleri, aslında doğrudan veya dolaylı askeri müdahale için gerekçe oluşturma çabasından başka bir şey değildir. Suriye rejimi bu iddiaların aksi yönde kanıtlarını sunmadan önce bir müdahalede bulunma telaşındalar. Bu projenin hayata geçirilmek istendiği, medyanın bu yönde yoğun bir algı yaratma çabasından anlaşılıyor. Medya abartılı bir şekilde bu silahların ne kadar tehlikeli olduğuna yoğunlaşmış durumda. Bu silahların tehlikesi abartılı bir şekilde devamlı işleniyor ki, bu da bize Irak’ta ‘Kitle İmha Silahları’ olduğu yönündeki kampanyaları hatırlatıyor.
Amerika’nın askeri müdahaleleri, hem başarısız, hem de bir bakımdan başarılı oldu. Tıpkı Irak ve Afganistan’da olan şey gibi, devlet kurumunun çökmesi nedeniyle ülkede daha uzun yıllar devam edecek bir kaos ortamı yaratıldı. 400 askeri grubun faaliyet yürüttüğü bu ülkelerde daha uzun bir süre birliği ya da düzeni kurmak olası değildir.
En tehlikeli olanı, Amerika’nın silahlı gruplara silah verme kararı değil. Zira Suriye’de çatışan silahlı grupların tümüne dışardan silah akışı zaten vardı. Türkiye üzerinden Körfez ülkelerinden, özellikle Suudi Arabistan ve Katar’dan silah akışı hiç durmadı. Ama bir yandan ABD’nin terör listesinin başında gösterdiği bu grupların, özellikle Nusra Cephesi denen tehlikeli teröristlerin silahlandırılması kararı dikkat çekicidir. Asıl tehlike budur.
Suriye rejiminin Halep, Şam ve Humus’ta uğraştığı İhrar-el Şam, Cind-ül Şam (Şam’ın Askerleri) ve başka birçok silahlı grubun saldırılarının yanı sıra, Suriye’nin en çok canını yakan Nusra Cephesi ile Tevhid ve Cihat Tugayı denen bu iki terörist grubun yaptığı katliamlardır. Bu gruplar, Suriye rejimine karşı “şehadet” güvencesi vererek gençleri kandırıyor, yanlarına çekmeye devam ediyorlar. Bu yönüyle diğer taburlardan ayrılıyor. Bu savaş stratejisi, “Suriye ordusunu bölme” taktiğinden (ÖSO’nun yaptığı gibi) çok daha farklıdır. Nitekim bu tarzın kendisi, Irak, Afganistan ve Kafkasya’da başarılı olmuştur.
web, You Tube üzerinden bu cenahtaki edebiyat, makale ve literatürlere göz atarsanız, ABD’ye karşı savaşan bu örgütlerin, onun kanatları altında Suriye’ye karşı bir savaş gücü oluşturduklarını kolayca keşfedersiniz.
Yeni Suriye Ulusal Konseyi’nin zaferini tesis etmek için ilginç bir medya ittifakıyla yoğun saldırılara başlandı. Sözde terörizmle mücadele adı altında mücahitler eliyle Suriye’nin kementini sıkmayı, adeta acil bir görev edinmiş bir medya ittifakı var. Suriye’de İslami bir devlet rejimi kurmak için “cihatçı olmayı kaçırmayın, acele edin” dercesine, resmen mücahit toplama kampanyası sürdürülüyor.
Daha da önemlisi El Kaideci Nusra Cephesi’nin önde gelen teorisyenlerinden Doktor İyad El-Kanibi (1), videolu çağrısında dedi ki: “Nusra Cephesi’nin terör listesinde olması, cihat adı altında istediğini öldürmenin ve terör diye adlandırılan her türlü eyleminin üstünü örtecektir. Tıpkı Afganistan, Yemen ve ondan önce Irak’ta adlandırıldığı gibi, terör listesinde bulunma ya da terör örgütüne üye olma, iyi bir kamuflajdır..”
Amerika’nın Irak senaryosu ufak tefek tadilatla Suriye için yeniden tekrarlanıyor. Suriye Devlet Başkanının, dış ülkelere sığınmayı düşünmediği açık. Alanının daralması ve başkente sıkışması durumunda alternatif planlarının olması gerekir. Mesela, Saddam Hüseyin’in Tikrit’e sığınması gibi savaşı devam ettirmek için kuzey kıyılarına çekilmek gibi. Böyle olursa, Amerika böylece kendine yeni iki savaş icat etmiş olacak; bir yandan rejime karşı, diğer yandan terör listesine almış olduğu mücahitlere karşı. Bundan sonra “Yeni Çekiç Güç” oluşturup, Irak’ta General Petraus’un(2) yaptığı gibi El Kaide ile mücadele savaşı başlatması sürpriz olmaz.
Suriye dosyasında şu anda belirgin olan tek şey, gelecekte, 1 ya da 6 ayda ya da sonrasında ne olacağının fotoğrafını kimsenin kestiremediğidir. Kesin olan tek şey ise, binlerce Suriyelinin şehit düştüğü ve güzelim Şam kentinin tamamen imha edilmek üzere olduğudur. Bu karamsar tablo için şu an sadece özür diliyorum.
9 Aralık 2012
* Abdülbari Atwan: Kuds-ül Arabi’nin editörü, Filistinli Araştırmacı Yazar-Gazeteci.Gazze Şeridi Deyr-ul Balah mülteci kampında doğdu (1950). Atwan, aynı zamanda El Kaide üzerine araştırmalarıyla da ünlüdür. El Kaide’nin Gizli Tarihi (The Secret History of al Qaeda).
(1) El Kaide teorisyenlerinden Ürdünlü Profesör İyad El-Kanibi, geçen yıl El Kaideye ve Talibana finansal destek sağladığı için tutuklanmış, kısa bir tutukluluğun ardından serbest bırakılmıştı. (ç.n.)
(2) Irak’taki Amerikan güçlerinin komutanı (ç.n.)
[Kuds-ül Arabi’deki Arapça orijinalinden Hamide Yiğit tarafın
dan 5deniz (Sendika.Org) için çevrilmiştir]