“Bir kadın cinayetinin belgeseli Hani Meral” filmi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde gösterime girdi. Gala gösteriminin ardından Meral’in annesi Nuriye Güneri, yönetmen Melek Özman ve filmde şarkılarıyla yer alan Rojin ve Feryal Öney ile konuştum. Bir bıçağı hayali bir yere dokuz kere saplayıp çıkardım ve “insan bunu nasıl yapabilir” diye sordum; […]
“Bir kadın cinayetinin belgeseli Hani Meral” filmi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde gösterime girdi. Gala gösteriminin ardından Meral’in annesi Nuriye Güneri, yönetmen Melek Özman ve filmde şarkılarıyla yer alan Rojin ve Feryal Öney ile konuştum. Bir bıçağı hayali bir yere dokuz kere saplayıp çıkardım ve “insan bunu nasıl yapabilir” diye sordum; sonra erkek dünyasının kendinden bağımsız kadına düşmanlığını gördüm; ve nihayet ağlamak yerine eylemeyi seçen bir anneden çözümün ipuçlarını aldım
“Erkeklerin sevgisi her gün 3 kadını öldürüyor!” Kadın eylemlerinden aşina olduğumuz bu slogan, 2012 itibariyle maalesef güncellenmek durumunda. Artık üç değil beş kadın öldürülüyor her gün. Anneniz, kızkardeşiniz, arkadaşınız… Tanıdığınız, selamlaştığınız, ya da sadece yanından geçip gittiğiniz hiç tanımadığınız kadınlar… Böyle büyüyen bir halkada her gün beş kadının öldürüldüğünü düşünmek nasıl bir kadın kıyımıyla karşı karşıya olduğumuzu rakamlardan daha sahici anlatıyor.
Bu cinayetlerden birini anlatan “Hani Meral” belgesel filmi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde gösterime girdi. Yapımcılığını Filmmor Kadın Kooperatifi’nin, yönetmenliğini Melek Özman’ın yaptığı film, 22 Haziran 2011’de Bitlis’te eski kocasının öldürdüğü, 22 yaşındaki Meral Güneri’nin hikayesini anlatıyor.
“Bir kadın cinayetinin belgeseli” olan filmde, Meral’in hikayesi, daha çok annesi Nuriye Güneri’nin anlatımıyla sunuluyor. Cinayete giden sürece ve cinayet gününe dair Nuriye’nin söyledikleri, sadece Meral’in öldürülmesini anlatmıyor; verdiği ayrıntılar tüm kadın cinayetlerindeki ortak egemen tavra işaret ediyor. Meral’in kızkardeşi ve işyeri komşularıyla yapılan kısa görüşmelerin de yer aldığı filmin önemli bir özelliği de, kadın müzisyenlerin Meral için yaptıkları şarkılarla filme destek vermeleri. Sezen Aksu, Aynur Doğan, Feryal Öney, Fulya Özlem, Neslihan Engin ve Rojin şarkılarını Meral için, kadın cinayetlerine karşı söylüyor.
Film, 9 Aralık’a dek her gün 12.30’da İstanbul Feriye Sineması’nda gösterilecek, geliri de Meral’in kızı Busenaz’a bağışlanacak.
Meral’i öldürerek durdurmuş
Meral, evlendikten 1 hafta sonra kendisinden 10 yaş büyük kocasından -burnu kırılarak- şiddet görmeye başlamış. Sesini çıkaramama, kimseye anlatamama, kızı Busenaz (Nazo) için idare etmeye çalışmalarla geçen bildik evreden sonra anlaşmalı olarak boşanmışlar. Annesinin deyişiyle Meral, “akıllı, dünya nedir biliyor.” Meral, Nazo ile yeni bir hayata başlamış, yarım bıraktığı okuluna geri dönmüş, ehliyet almış, bir kuaför dükkanı açmış. Meral’in hayata tutunma çabası oldukça etkileyici. Kalfalık belgesi alıp Bursa’da ablasıyla beraber kuaför dükkanı açmak, kızı ile beraber oturacağı bir ev yaptırmak, kızını okutmak gibi geleceğe dair hayalleri var. Bütün bunlar oldukça önemli. Çünkü erkeklerin dünyasında, erkeklerden bağımsız bir hayat kurabilen kadına yer yok. Ve eski kocası Meral’i ancak öldürerek durdurabileceğini düşünmüş.
Kadınların boşansa bile eski kocalarına ömür boyu nikahlı kaldıkları bu memlekette Meral’in durumu da farklı olmamış. Boşanmalarının arkasından tehditler başlamış. Bu tehditlere işyeri komşuları da şahit. Kavgaları oluyormuş ancak “bu kadarını” beklemiyorlarmış, nazarlarında hala karı-kocalar, dolayısıyla “karı-kocaya karışmak” istememiş bu erkek komşular. Defalarca savcıya gidilmiş. Can güvenliğinin olmadığını söyleyen Meral’e savcının cevabı “Benim hanımımın da koruması yok” olmuş. Savcının en hafifi tabiriyle bu çiğ tavrının ardından Meral, 22 Haziran 2011’de kuaför salonunda eski kocası tarafından öldürülmüş.
İki bardak su da mı paylaşmadın?
Meral’in öldürüldüğü günü annesinden dinlemek hayli zor, can acıtıcı. Gencecik kızını kaybetmiş bir annenin acısını, isyanını, çaresizliğini dinliyorsunuz. Bir taraftan da onun gücüne, katil kocaya “o da hapiste çürüyecek” diyebilecek insanlığına hayran kalıyorsunuz.
“Misafirler vardı o gün. Saat 3 gibi kapı çalındı, baktım, ‘Gel, Burhan Meral’e bir şey yaptı’ dediler. Bir ayağımda ayakkabı var. Ben koşarak gittim, misafirler de arkamdan koştular, gittim bir sürü insan var, aşağı yukarı koşuşturuyor millet ama kimse dükkana girmiyor. Her yerde kan vardı, Meral içinde yatıyordu.”
Meral 9 bıçak darbesiyle öldürülmüş. Hayali bir bıçağı, hayali bir yere dokuz kere saplayıp çıkarın zihninizde. Tek tek sayın dokuza dek… İnsan bunu nasıl yapabilir? Annesinin eski kocanın vicdanına seslendiği “2 bardak su da mı beraber paylaşmadın” isyanı, katil erkeklerin yanımızda, evimizde, yatağımızda olduğunu gösteren inanılmaz bir tespit.
Annesi, Meral’in yardım isterken, bağırırken öldüğünü yazmış kafasına; “gözü kapıda boğazı kurumuş” diye anlatıyor. Ama kimse gitmemiş yardıma. “Meral’in seveni çoktu, etrafı çoktu ama o gün boş bırakmışlar Meral’i. Kimi çağıracağımı bilmiyorum.” Ambulansın da geç geldiğini söylüyor. Zamanında çağrılsa, zamanında gelse ambulans kurtulabileceğini düşünüyor. Ama olmamış. “Hani Meral? Yok. Uçtu.” Meral’in şikayetlerini dikkate almayan devlet görevlilerine de sesleniyor Nuriye anne: “Taziyeye gelen ‘kader’ diyor. Ne kaderi? Göz göre göre gitti. Niye koruma vermediler? Birisi kapıyı çalınca hakkını savunsunlar ama devlet sırt çevirdi”
Nuriye annenin seçimi: Ağlamak yerine eylemek
İnsan bir yakınını kaybedince onun için, onu yaşatmak için yapmadıkları/yapamadıkları dönüp duruyor beyninde. Artık bir faydası olmadığını, bütün bunların onu geri getirmeyeceğini anlayınca da “hiç değilse ölmeden şunu yapsaydım, bunu yapsaydım” diye hayıflanıyor. Filmi izlemeden önce görüşme fırsatı bulduğum Nuriye anne de öyle. Meral’i o gün tek bıraktığına, imdadına gidememiş olmaya hayıflanıyor, sabah aç gittiğine dertleniyor: “Niye aç gitti kahvaltı etmedi, 3 gün yaşasaydı, benim için yaşasaydı da yemek verseydim su içirseydim.”
Ama o da kızı gibi güçlü bir kadın. Ağlamak yerine eylemeye girişmiş. Van Kadın Derneği’ne ulaşarak “Meral’in adı türkülerde kalsın istiyorum” demiş, derdine ortak olmalarını istemiş. Bölgedeki Kürt sanatçıların Meral için söyleyeceği türkülerde kalmasını, türkülerle gitmesini istemiş kızının. Derneğin ulaştığı Filmmor’dan Melek Özman da o dönem üzerinde çalıştığı kadın cinayeti öykülerini bir kenara bırakarak sadece Meral’le ilgilenmiş ve ortaya bu film çıkmış. “Bu cinayetler dursun başka kimse böyle olmasın” diyor şimdi anne.
Filmi salondaki kadınlarla beraber ağlayarak izleyen Nuriye anne, insanlarla bir arada olmaktan mutlu. Salonu selamlarken, 25 Kasım’ı “Meral’in kına gecesi” ilan ediyor .
Nuriye anne, filmin insanlara örnek olmasını başka kadınların ölmemesini istiyor. Kızının gençliğine üzülürken katiline de üzülecek kadar insan hala: “Sen de yazıksın! Orda ömrü çürüyor, gençliği gidiyor.” Melek’in kendisine çok benzeyen güzel kızı Busenaz, hayata bağlıyor onu: “Yeni Meral büyütüyorum şimdi, o tekrar doğdu, dünyaya geldi, ben onu büyütüyorum.” >
Yönetmen Melek Özman: Devlet katiller kadar suçlu
Film kendisini, Meral’in hikayesini çok net anlatıyor. Yönetmen Melek Özman’a filmden sonra salondan gelen ilk soru, film boyunca hiç göremediğimiz Meral’in babası oldu. Bütün bunlar olurken ya da film çekilirken baba nerede? Özman, babayla da röportaj yaptıklarını, onun da çok üzgün olduğunu anlatıyor. Aslında kızına destek olmuş ama anne çok güçlü, her şeyle o ilgileniyor. Filmden sonra konuşurken tekrar bu konuya döndüğümde babanın tavrını şu sözlerle açıklıyor: “Ama işte aile bunu beklemiyor. Kadın cinayetlerinin artmasının önemli nedenlerinden biri bu. Orada, uzakta bir yerde işlendiğini sanıyoruz. Bize olmaz sanıyoruz ama oluyor. Üstelik eğitim, yaş gibi bir sınır da yok. İnsanın aynı yastığa baş koyduğu birini katil olarak düşünmesi güç, olmaz sanıyoruz. Tedbir almalı, kadın örgütleri ile temas kurmalı, devlete baskı yapmalıyız”
Özman, devletin cinayetlerdeki rolünü de özellikle hatırlatıyor: “Devletin gözü önünde oluyor bu cinayetler. En çok onlara kızmalıyız. Katiller kadar suçlular.”
Feryal Öney: Hayat benimdir
Feryal Öney filmde “Hayat Benimdir” şarkısını seslendiriyor. Şarkının sözleri Karin Karakaşlı’ya, müziği kendisine ait. Öney’le bütün salonu ağlatan filmden sonra görüşme olanağı buldum. Ağlamanın iyi geldiğini, insanı arındırdığını söyledi ve ekledi: “Sonrası ne olacak?” Bu nedenle ağlayan değil dik duran bir şarkı yapmak, Meral’in güçlü yanını öne çıkarmak istemişler. Şarkı, Meral’in ağzından kocasına sesleniyor: “Severek aldın çekemedin beni/Varsın alsın canımı gülüşlerim benim.” Şarkının bu dizeleri, film boyunca gülen yüzünü gördüğümüz Meral’e o kadar yakışıyor ki…
Öney, devlet/erkek şiddetine, şiddetin rakamlarla ifadesine çok alıştığımızı, bu nedenle sadece haber olarak gördüğümüz şeylerin aslında gerçek hayatlar olduğuna dikkat çekiyor: “Ölen ufacık bir kadın. Annesi, ailesi, kızı, arkasından ağlayan insanlar… Gerçek bunlar. Bu nedenle bu film her yerde gösterilmeli, mümkün olduğunca çok insana ulaşmalı”
Öney’e kendi sorusunu yönelttim, “Evet, ağladık. Sizce sonrası ne olacak?” Cevabı netti: “Örgütlü ses çıkarmak, her alanda kadın mücadelesini devam ettirmek ve devlete rest çekmek.”
Rojin: Yaşamak istiyorum
Rojin, filmde sözü müziği kendisine ait Mirin’i (ölüm) seslendiriyor. Filmden önce sohbet ederken, Meral’in son dakikalarını düşünerek bu şarkıyı yaptığını anlattı: “Acaba ne düşündü, ne yaptı? ‘Bırak beni öldürme’ mi dedi, ‘var olmak istiyorum mu’ dedi?” Şarkı ağır bir ağıt olsa da aslında yasta değil isyanda: “Bırak beni yaşamak istiyorum!”
Rojin, kadına karşı hiç bitmeyen şiddeti önlemekte, caydırıcı yasaların önemine dikkat çekiyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde sokağa inmek kadar her zaman, ulaşılabilen her yere, herkese sistematik bir biçimde ulaşmanın, bu biçimde “sokağa inmenin” de son derece önemli olduğunu söylüyor.
Tüm kadınlar: “Anne benim”
Filmden çıkınca aklımda Nuriye Güneri’nin, kızı Meral’in, aklını, becerikliliğini, her işe yetişmesini nasıl anlattığı döndü durdu. Nuriye her “Meral?” diye seslendiğinde kızı hemencecik “Anne benim!” diyormuş… “Meral? Anne benim! Meral? Anne benim!” Nuriye Güneri, filmden sonra salondaki kadınlara seslense “Meral” diye, cevap yine bu olacaktı: “Anne benim!”
Eve vardığımda televizyonu açtım, 25 Kasım’da iki kadının daha eski sevgilileri tarafından öldürüldüğünü söylüyordu haber bültenleri… “Meral? Anne benim”