Taraf gazetesinde 21 Ekim 2012 günü Ramazan Çanakkaleli, “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası kabul edildi” başlıklı bir yazı yayınladı. Yazının daha ilk satırlarından, böylece “sendikal faaliyetler ile ilgili 12 Eylül darbe döneminden kalan” kanunun kaldırılacağını ve “yeni uygulamaya” geçileceğini öğreniyoruz! Bu girizgâhın açıkça söylemediği ama hissettirdiği şey: Böylece 12 Eylül’le hesaplaşmada “ileri demokrasi” adına […]
Taraf gazetesinde 21 Ekim 2012 günü Ramazan Çanakkaleli, “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası kabul edildi” başlıklı bir yazı yayınladı. Yazının daha ilk satırlarından, böylece “sendikal faaliyetler ile ilgili 12 Eylül darbe döneminden kalan” kanunun kaldırılacağını ve “yeni uygulamaya” geçileceğini öğreniyoruz! Bu girizgâhın açıkça söylemediği ama hissettirdiği şey: Böylece 12 Eylül’le hesaplaşmada “ileri demokrasi” adına bir mevzi daha kazanıldı! 12 Eylül rejimine bir darbe daha vuruldu!
Yazıda detaya da giriliyor, yeni yasa Taraf okuruna tanıtılıyor.
İşkolu barajının yüzde 10’dan yüzde 3’e ve işkolu sayısının da 28’den 20’ye düşürüldüğünün altı çiziliyor önce. Oysa barajlar ve işkollarının devlet tarafından belirlenmesi, demokrasiyle bağdaşmadığı gibi asgari uluslararası hukuk normlarına da aykırı. Bu ve benzeri aykırılıklar nedeniyle Türkiye’nin kim bilir kaç kez Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kara listesine alındığını “emek cephesinde” artık bilmeyen yok. Yüzde 3 baraj uygulamasıyla ve işkollarının birleştirilmesiyle şu anda toplu sözleşme yapan sendikaların bir bölümü yetkisiz kalacak, kapısına kilit vuracak. Üstelik yeni yasa sendika örgütlenmesinin önüne 12 Eylül darbecilerinin bile akıllarına gelmeyen bir başka engel daha getirdi. 30 ve daha az işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin sendikal nedenlerle işten atılmalarının hukuki yaptırımları -sendikal güvenceleri- kaldırıldı. Türkiye’de işyerlerinin yüzde 95’i 30’un altında işçi çalıştıran işyerleri ve buralarda çalışan işçi sayısı da 6 milyona yakın. Sermayenin talebiyle son anda yapılan bu ileri demokrasi hamlesi işçilerin yarısını, örgütlenme sürecinde bugüne kadar var olan -iyi kötü- güvenceden de yoksun bıraktı. Bu, 12 Eylül Anayasası’nın 51. maddesinde yer alan sendikalaşma hakkına bile aykırı. Buna rağmen yazar, gözümüzün içine baka baka, “İşçinin sendikalı diye işten atılması hâlinde ceza ağır!” alt başlığıyla daha önce de var olan ve yeni düzenlemeyle 6 milyon işçinin artık yararlanamayacağı hukuki yaptırımlardan söz ediyor.
Yazıda yeni yasa tanıtılırken Bakanlar Kurulunun her hangi bir işkolunda en çok üyeye sahip sendikanın yaptığı bir toplu iş sözleşmesini, o işkolunda toplu iş sözleşmesi bulunmayan işyeri veya işyerlerine teşmil edebileceğine ilişkin düzenlemeden söz ediliyor. Oysa bu yeni bir düzenleme değil, Türkiye’de yıllardır yasalarda var olan ve zaman zaman uygulanmış olan bir kurumdur, teşmil.
Yeni yasa sendika temsilcilerine ilişkin düzenlemeleriyle de tanıtılıyor Taraf okuruna. Toplu sözleşme yetkisi kesinleşen sendikanın işyerindeki işçi sayısına göre kaç temsilci atayacağı konusunda okur bilgilendiriliyor. Ve bu da yeni bir düzenleme değil, Türkiye’de yıllardır varlığını sürdüren bir düzenleme/uygulama.
Yazıda sendika üyeliği ve üyelikten çıkmak için noter şartının kaldırıldığı müjdeleniyor. Artık, “Sendikaya üye olmak serbest olacak. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamayacak” imiş, aman ne güzel! Yazıda sendika seçme bağlamında çıkan ve yıllar süren, sonunda öncü işçileri işsiz, fabrikaları sendikasız kalmaya mahrum eden yetki uyuşmazlıklarının AKP’nin ileri demokrasi hamlesi içinde nasıl çözümlendiğinden tek satır yok. Sendika seçme özgürlüğü açısından en temel işçi hakkı, sendika hakkı olan referandumdan tek satır yok.
Yazıda başka detaylar da var ama yazının okura verdiği izlenim, girişinde de belirtildiği gibi, 12 Eylül’den kalan bir kanunun daha kaldırıldığıdır. Yazıda yeni yasa, kâğıt üzerinde zaten yıllardır var olan ve gerçekten demokratik bir hukuk sistemi ve sınıf mücadelesiyle desteklenmediği sürece de kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm şu gibi cümlelerle parlatılıyor: “… İşçilerin belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamayacak. İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamayacak. İşverenin, fesih dışında aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilecek. Sendikal nedenlerden dolayı iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, dava açma hakkına sahip olacak…”
Aslında yazı görünürde haber/yorum yazısı gibi, bir sendika politikası perspektifi sunmuyor ama bir politik kaygı taşıyor: AKP yeni bir yasa çıkarmış, 12 Eylül’ün bir yasası daha böylece kaldırılmış, ne şirin! Artık işçilerimiz için şunlar şunlar da olacak, bunlar bunlar da olacak, ne iyi!
Yeni sendika yasası, asgari uluslararası hukuk normlarına, ILO ilkelerine aykırı, demokratik geleneklere aykırı bir yasadır. İşçi sınıfına atılmak istenen, hadi yazayım, atılan bir kazıktır. Sermaye adına bunu parlatanlar, boyayanlar, allayıp pullayanlar elbette çıkacaktır. Ama bu sureti haktan görünüp de yapıldığında gerçekten katlanılmaz oluyor.