Erdoğan’ın, 29 Ekim yürüyüşünde barikatları kendisinin kaldırtmadığını söylerken yaptığı ‘çift başlı yönetim’ eleştirisi, gözleri Cumhurbaşkanı Gül’e çevirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 27 Ekim’de Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’i çağırıp 29 Ekim günü Ankara’da kutlamalara gölge düşürecek tatsızlık yaşanmamasını istemesini, ‘çift başlı yönetim’ olarak nitelendirdi. Oysa Gül, hem Cumhuriyet Bayramı törenlerinin sahibi olarak hem de […]
Erdoğan’ın, 29 Ekim yürüyüşünde barikatları kendisinin kaldırtmadığını söylerken yaptığı ‘çift başlı yönetim’ eleştirisi, gözleri Cumhurbaşkanı Gül’e çevirdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 27 Ekim’de Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’i çağırıp 29 Ekim günü Ankara’da kutlamalara gölge düşürecek tatsızlık yaşanmamasını istemesini, ‘çift başlı yönetim’ olarak nitelendirdi. Oysa Gül, hem Cumhuriyet Bayramı törenlerinin sahibi olarak hem de İl İdaresi Yasası’na göre Ankara Valisi’ne talimat verme yetkisine sahip.
Cumhuriyet’in 89. yıldönümünde resmi törenler sönük geçerken, 1. Meclis’in önündeki ‘izinsiz’ törenlerde tam anlamıyla ‘aksiyon’ vardı. ‘İzinsiz’ törene katılanların sayısı onbinleri aşınca da barikatlar kalktı ve eylemciler Anıtkabir’e yürüdü. Başlangıçta barikatları kaldırma talimatının Erdoğan tarafından verildiği bilgisi sızdırıldı. Ancak Başbakan “Benim talimatım olmadı” dedi. Gül ise Ankara Valisi’ni çağırıp bayramda tatsızlık yaşanmaması için hassasiyet göstermesini istedi. Başbakan’ın, talimatı kendisinin vermediğini açıklaması, Gül’ün de Vali Yüksel’i çağırıp hassasiyet istediğinin ortaya çıkması beraberinde “Barikatı kim kaldırdı?” sorusunu gündeme getirdi.
Ne Erdoğan ne Gül!
Cumhurbaşkanı Gül, 29 Ekim günü kutlamalara ev sahipliği ve hamilik yaptı. Sabah Köşk’te kutlamaları kabul ederken, öğleden sonra Hipodrom’da geçit törenlerine katıldı, akşam da ünlü Çankaya resepsiyonunda 2 bine yakın misafir ağırladı. Gül’ün sabah saatlerinden itibaren Ulus’ta 1. Meclis’in önünde yaşanan olaylar konusunda ne hükümet ne de Valilik nezdinde bir girişimi oldu. Valiliğe “Talimatı kim verdi?” sorusunu yöneltmek istedik.
Ancak, “Vali Bey açıklama yapmayacak” yanıtını aldık. Ankara Emniyeti de Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasındaki bir polemiğe dahil olmak niyetinde değil. Kesin olan şu: Talimat, ne Erdoğan’dan ne Gül’den geldi. Doğrulanmamış, ancak emniyet kulislerinde konuşulan ise Ankara polisinin beklenmedik kalabalık karşısında yetersiz kalıp, barikatları kaldırmak zorunda kaldığıydı.
Yetki kimde?
Başbakan Erdoğan’ın Almanya’ya giderken söylediği “Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Valime böyle bir talimat verdi mi vermedi mi bu konudan da haberim yok, ki ben Cumhurbaşkanımızın böyle bir talimat vereceğine de inanmıyorum. Çünkü bu ülkeyi çift başlı bir yönetimle bugüne kadar getirmedik, bundan sonra da çift başlı bir yönetimle bu ülke, bir yere varmaz. Eğer bu ülkede yani bir başkanlık sistemi arzu ediliyorsa ben bundan yanayım.
Bir başkanlık sistemi gelir o zaman bu adımları çok daha rahat atarız. O zaman böyle bir sıkıntı olmaz, ama bunun dışında kimin ne yapacağı bellidir. Dolayısıyla bir Başbakan olarak benim görevim bellidir, sayın Cumhurbaşkanımızın da görev alanı bellidir. Kimse de böyle bir gayretin içerisine girerek durumdan vazife çıkarmasın” sözleri, “Yetki kimdeydi” tartışması başlattı.
Bu soruya Çankaya’nın yanıtı şu: Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Bayramı törenlerinin sahibidir. Kutlamalar Cumhurbaşkanı’nın himayesinde yapılır. Dolayısıyla kutlamalara gölge düşürme potansiyeli olan bir konuda Cumhurbaşkanı’nın ‘devletin başı’ olarak Ankara’nın Valisini çağırıp hassasiyet göstermesini ve önlem almasını istemesi doğaldır.
İşin mülki idare boyutu ise şöyle: 5442 sayılı İl İdaresi Yasası, Vali’yi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bütün bakanlara karşı sorumlu tutar. Hem devletin hem hükümetin temsilcisi valiler bütün bu makamlardan talimat alabilirler. Cumhurbaşkanı da Başbakan da İçişleri Bakanı ve İçişleri Müsteşarı da Vali’ye talimat verebilir.
Talimatlar çelişirse
Peki talimatlar farklı ise Valiler ne yapar? Cevap basit. Ya mevzuata göre en yüksek makamı dinler ya da kıvrak idarecilik zekalarını devreye sokar ve ‘en güçlü’ makamın dediği olur. Vali Yüksel’in dünkü sessizliğinden anlaşılan şu: ‘En güçlü’yü değil, hiyerarşik olarak ‘en yüksek’ makamı dinlemiş ve işi sıkı tutmamış.
Zira barikatların erken kaldırılması konusunda bir ‘idari soruşturma’nın eli kulağında olabilir.