Dünün haberi kuşkusuz Milliyet’te Fikret Bila’nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün basın sözcüsü Ahmet Sever’e dayanarak verdiği ‘Veto geliyor’ haberiydi Bir süre önce Sever, Gül’ün cumhurbaşkanlığına yeniden aday olma ihtimali üzerine AK Parti’den yükselen bazı seslerden rahatsız olduğunu söylediğinde ‘Memur parçası’ diye küçümsemeye çalışanlar dün yorum yapmamayı tercih ettiler. Çünkü geçen defa da biliyorlardı ki, Sever, Gül’ün […]
Dünün haberi kuşkusuz Milliyet’te Fikret Bila’nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün basın sözcüsü Ahmet Sever’e dayanarak verdiği ‘Veto geliyor’ haberiydi
Bir süre önce Sever, Gül’ün cumhurbaşkanlığına yeniden aday olma ihtimali üzerine AK Parti’den yükselen bazı seslerden rahatsız olduğunu söylediğinde ‘Memur parçası’ diye küçümsemeye çalışanlar dün yorum yapmamayı tercih ettiler. Çünkü geçen defa da biliyorlardı ki, Sever, Gül’ün sözcüsüdür ve ona danışmadan kendi adını verip konuşmayacak kadar da sorumluluk sahibidir.
Gül yasayı Sever’den işaretini aldığımız şekilde Meclis’e geri gönderirse, yaygın deyimle veto ederse bu herhalde Başbakan Tayyip Erdoğan’ı çok memnun eden bir veto olacaktır. Çünkü bu Gül’ün Erdoğan’a istediğini yapması için bir şans daha vermesi anlamına gelecektir.
Gül yasayı bekletmeden Meclis’e gönderirse bu AK Parti’ye ve onun yerel seçimleri erkene almaktaki müttefiki MHP’ye, 27 Ekim’e kadar yasayı, bu defa 367 sınırını aşıp halkoylamasına gerek bırakmadan Meclis’ten geçirme imkânı verecektir.
Hatta bir ayrıntıyı da paylaşalım: Kurban Bayramı 25 Ekim’de başlıyor. Eğer Gül yasayı Meclis’e gönderir ve yasa 24 Ekim gece yarısına dek geçmez ise, Bayram Erdoğan’a da AK Parti’ye de zehir olabilir; Bayram günü Meclis’i açık tutup, ‘Çalışmak da ibadet sayılır’ sözüne sığınabilirler.
Yerel seçimlerin 30 Mart 2014’den 27 Ekim 2013’e alınması konusunda Meclis’te AK Parti-MHP ittifakı bakımından yaşanan -Bülent Arınç’ın ifadesiyle- başarısızlık, Ömer Çelik’in ifadesiyle ‘kaza’ olabilir. Aksini, yani ciddi bir siyasi çatlağı gösterecek emare ortada yok. Ama bu kaza, belki çatlaktan daha maliyetli bir nedenden kaynaklanıyor olabilir; o da kibir sınırını zorlamaya az kalmış bir aşırı özgüven olabilir.
Ama AK Parti açısından ‘kaza’ olabilecek bu durum, eğer firede MHP’nin de söylendiği gibi payı varsa, orada sorunların göstergesi sayılabilir. MHP’nin 4 Kasım’da yapılacak Kongresinde Koray Aydın iddiasını sürdürürse, bu Devlet Bahçeli’nin yıllardır Ülkücüleri sokak hareketlerinden uzak tutma söylemine karşın sokağa kulak verme söylemini geliştirmesi sayesinde olacaktır. Bu söylemin AK Parti ile pek çok konuda uzlaşmak yerine kendi siyaset kimliğiyle var olmak esası üzerine kurulduğu anlaşılıyor. Bahçeli’nin, Pazar günü ‘Referandum yanlış olur, öyle olacaksa eski tarihinde kalsın’ demesini bu açıdan da değerlendirmek gerekir.
Dolayısıyla Gül, eğer yasayı bekletmeden Meclis’e gönderirse, bu yalnızca Erdoğan’a bir şans daha tanımak anlamına gelmekle kalmayacak, aynı zamanda ‘Yapmak istediğiniz neyse, beni engel göstermenize izin vermeyeceğim, buyurun yapın’ anlamına da gelecektir.
Yapılmak istenen ise açıktır. Erdoğan’ın böylelikle yerel seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçiminin de (muhtemelen 24 Ağustos’ta) yapılacağı 2014 yılından öne alarak Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik manevra zemin ve zamanı kazanmak istediği anlaşılıyor.
Anayasa Mahkemesi, CHP’nin başvurusunu üzerine Gül’ün 7 yıl görev ardından bir de 5 yıl için aday olabileceğini söylemesinden itibaren Erdoğan’ın 2014 oyun planı değişmek zorunda kalmıştır.
O zamana dek (kendi erken emeklilik inisiyatifi dışında) bir ölçüde Erdoğan’ın takdirine göre belirlenecek olan Gül’ün siyasi geleceği, o karardan sonra yalnızca Erdoğan’a bağlı olmaktan çıkmıştır. Gül, ‘Oturup konuşalım’ diyerek kendi geleceğinin de, ülkenin siyasi geleceğinin de yalnızca Erdoğan tarafından belirlenmesini istemediğini ortaya koymuştur. Gül, eğer AK Parti’nin başına geçecekse, Yıldırım Akbulut modeliyle geçmeyeceğini söylemek istemektedir.
Erdoğan ise, Gül’ün kendisine rağmen adaylığını koyacak olursa, diğer seçeneklere yönelmek için zaman ve zemin sahibi olmayı bu nedenle istemektedir. Ankara’da siyaset koridorlarında konuşulan senaryolar varasında Erdoğan’ın öyle bir durumda cumhurbaşkanı adayı olmayıp, buna karşın önce AK Parti tüzüğünü sonra da muhtemelen MHP’den destek arayarak ‘sembolik cumhurbaşkanı-güçlü başbakan’, yani Başbakanlık modeline geçmek isteyebileceği de vardır.
Gül’ün vereceği karar, bu nedenle siyasetin önümüzdeki birkaç yılda alacağı şekle kuvvetli etkide bulunacak nitelikte olacaktır.