Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis’in yeni yasama dönemi açılış konuşmasına “Nasıl başlarsa öyle gidiyor” diye girerek dikkatleri daha da üzerine çekmeyi bildi. Sonra doğrudan tutuklu vekiller konusuna girip haklarında kesin yargı kararı çıkana dek Meclis’te yer almaları gerektiğini söyleyerek de muhalefet sıralarından güçlü bir alkış aldı. Bu, AK Parti sıralarının pek beklemediği bir hamleydi. Gül muhalefetten […]
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis’in yeni yasama dönemi açılış konuşmasına “Nasıl başlarsa öyle gidiyor” diye girerek dikkatleri daha da üzerine çekmeyi bildi. Sonra doğrudan tutuklu vekiller konusuna girip haklarında kesin yargı kararı çıkana dek Meclis’te yer almaları gerektiğini söyleyerek de muhalefet sıralarından güçlü bir alkış aldı.
Bu, AK Parti sıralarının pek beklemediği bir hamleydi. Gül muhalefetten ikinci alkışı ‘terör sorununun’ çözüm yerinin de Meclis olduğunu söylediğinde aldı. Üçüncü muhalefet alkışı da Cumhurbaşkanı’nın medya özgürlüğünden söz edip şiddet dışı görüş açıklamaktan dolayı hapsedilmeye karşı çıktığında geldi. Adeta pazar günkü AK Parti Kongresi’ne 6 gazetenin alınmamasına atfen ‘halkı haberdar etme görevlerinde engelle karşılaşmamaları’ gereğini vurguluyordu Cumhurbaşkanı.
AK Partililere Cumhurbaşkanını başında Ali Babacan’ın bulunduğu ekonomi yönetimi nedeniyle tebrik ettiğinde alkışlamak kaldı. Neticede Gül’ü onlar oylarıyla cumhurbaşkanı seçmişlerdi, günlük ayrıntılar nedeniyle muhalefetin ona sahip çıkmasına göz yummak istemediler.
Başbakan Tayyip Erdoğan ise, oturumdan hemen sonra tutuklu vekiller konusunda da, kongreye belli gazetelerin alınmaması konusunda da tereddütleri giderdi: Cumhurbaşkanı ile farklı düşünüyorlardı.
Erdoğan bir gün önce kongrede medyayı sanki saflarda fikir ayrılığı varmış gibi göstererek nifak sokmaya çalışmakla suçlamış, bir gün sonra ise aksini söyleyen Cumhurbaşkanı, kendi teklifiyle seçilmiş dava arkadaşı da olsa, düşüncesinin farklı olduğunu söylemek durumunda kalmıştı.
Ama Erdoğan bunu söyleyene kadar CHP lideri Kılıçdaroğlu, tutuklu vekiller konusundaki tutumu nedeniyle Gül’ü kutlamıştı bile. Kılıçdaroğlu o konuya değinmedi ama Gül’ün bir numaralı sorun saydığı ‘terör’ konusunda adresi Meclis olarak göstermesi de, en azından şu aşamada Erdoğan’ın istediğiyle tam örtüşmüyordu. Keza, başkanlık sisteminden bahsettiğini söylemeden, ‘anayasa sistemi’ adı altında, başkanlık sisteminin yararları kadar zararları da olabileceğini vurguladı. Bir gün önceki kongrede yayımlanan 2023 vizyonu belgesinde ‘başkanlık, yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanı’ fikirlerinin ele alınması çağrısı yapılmıştı.
Gül yalnızca muhalefetin daha çok özgürlük isteyen görüşlerine gül atmakla kalmadı. Dış politikada ABD ve AB’ye de selamlarını gönderdi.
Örneğin, Gül’e göre Orta doğu’daki tek ihtilaf Arap-İsrail ihtilafı değildi; ismini vermeden İran’a da değindi. Ve ismini vererek, ABD Başkanı Barack Obama’nın 2010’da başlattığı silahsızlanma girişimine destek verdi.
AB hedefine ise ‘yeniden dönülmeliydi’; Gül’e göre hükümet o hedeften uzaklaşmış olmalıydı. AB’nin şu anda içinden geçtiği ekonomik ve siyasi kriz, Türkiye’yi demokratikleşme çabasından geri bırakmamalıydı.
Başbakan Erdoğan, pazar günkü kongrede ‘can bedende kaldıkça’ 2023’e kadar hizmetin başında kalmak istediğini söyledi; bu 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimini de içeren bir süreydi. Anayasa Mahkemesi’nin son kararıyla ikinci dönem aday olma ehliyeti alan Gül, dün ‘Ben de varım’ dedi sanki.