Günün popüler muhalif sorusu malum: Cumhuriyet ‘Cumhur’a nasıl yasaklanır? Soru çok haklı.. İktidarın yanıtı da klasik: “Yasak değil ki… Hipodromda buluşalım”. Yanıt kendi içinde tutarlı ve uğrunda yürünen, gaz bombası yenen 89 yıllık geleneği hakkıyla temsil ediyor: “Benim dediğim çizgiye gelmezseniz ‘Cumhur’dan değilsiniz.” Yanıt tutarlı zira Cumhuriyet en baştan beri muteber ‘Cumhur’unu belirlemişti ve eskiden […]
Günün popüler muhalif sorusu malum: Cumhuriyet ‘Cumhur’a nasıl yasaklanır? Soru çok haklı..
İktidarın yanıtı da klasik: “Yasak değil ki… Hipodromda buluşalım”. Yanıt kendi içinde tutarlı ve uğrunda yürünen, gaz bombası yenen 89 yıllık geleneği hakkıyla temsil ediyor: “Benim dediğim çizgiye gelmezseniz ‘Cumhur’dan değilsiniz.”
Yanıt tutarlı zira Cumhuriyet en baştan beri muteber ‘Cumhur’unu belirlemişti ve eskiden o ‘Cumhur’un içinde yer alanlar şimdi adım adım dışarı atılıyorlar.
Ancak sıklıkla saptırıldığı gibi Türk oldukları için atılmıyorlar. Zira Türklük veya Türklüğe sahip çıkmak ‘Cumhur’dan dışlama gerekçesi olsaydı, İdris Naim Şahin ve Tayyip Erdoğan değil yurttaşlıktan atılmak, dünyanın öbür ucuna sürülmüştü.
Olayın özü şu: Kapitalizmin neoliberal aşaması ‘muteber Cumhur’u giderek daraltıyor. Bu nedenle geçmişte kendini daha korunaklı hissedenler, neoliberalizm öncesinde kalmış “güvenceleri” hasretle özleyenler var: Annemin ifadesiyle “Bu devlet beni tek kuruş ödetmeden okuttuğunda, okul bittiğinde cebime harçlık koyup kadrolu öğretmen olarak bir köye gönderdiğinde daha mı zengindi”…
Ancak bir de o güvencelere hiç kavuşmamış, her daim aileye, cemaate, patron-işçi arasındaki sözde şefkatli merhamet ilişkisine sığınmaya zorlanmış olanlar var. En önemlisi de hiçbir zaman eşit yurttaş olarak “Cumhur”un içinde tarif edilmemiş, en iyi ihtimalle “küçük kardeş” sayılmış olanlar var. Bugün belki de ilk defa gaz bombası yiyenlerin dahi üzerine gerçek bombalar atıldığında umursamadıkları var. “Cumhur”un içinde eşit bir şekilde var olmak istedikleri için her gün her gün öldürülenler var.
Amaç bugün, Cumhuriyet’in 89’uncu yaşgününde atılan gaz bombalarını küçümsemek, önemsizleştirmek, “ne var ki bu bombaları yıllardır yiyenler var” demek değil elbet.
Amaç, bugün adım adım tüm güvencelerinden arındırılanların, “Cumhur”un dışına atılanların Cumhuriyet’e sarılmaktan ibaret öz savunma reflekslerinin zayıf yönlerini tartışmak.
Cumhuriyet’e sarılma refleksi bizi AKP’den kurtarmaz çünkü AKP sarıldığınız Cumhuriyet’in mantıki sonucudur.
Cumhuriyet’in sınıf karakterinin ve çözemediği ulusal sorunların yarattığı çelişkiler keskinleştikçe ancak ve ancak AKP gibi bir iktidarla yönetilebilir hale gelmektedir. AKP bu Cumhuriyet’in en makbul “Cumhur”u için bir tercih olmaktan öte bir zorunluluktur.
Hiçbir zaman ‘Cumhur’un içinde yer alamayanların dışarıda tutulması için bugün AKP bir zorunluluktur.
Burjuvazinin tüm fraksiyonları için emeğin yönetilmesi, doğanın ve kentlerin yağmalanması için, sermaye birikiminin sürekliliği için bugün AKP bir zorunluluktur.
Size atılan gaz bombalarını lütfen kişisel algılamayın. O bombalar, daha önce 4+4+4’e karşı çıkanlara, HES’lere direnenlere, Sivas’ın aklanmasına karşı çıkanlara, 1 Mayıs meydanlarını dolduranlara atılmıştı.
Hatta daha dün bir tanesi Mardin Mazıdağı’nda Emanet Eneş’i hedef almıştı. Beyin kanaması geçiren Eneş, yoğun bakımda hayat mücadelesi verirken, Ankara yolunda olanlardan kaç kişi acaba AKP’yi Kürtlere karşı “yeterince sert” davranmamakla suçluyordu.
Tüm bunların hepsinden çıkan sonuç elbette ki “oh olsun” değildir. Zira “oh olsun” demek şu gerçeğin anlaşılamamasına yol açar: Birileri kırıla kırıla, dövüle dövüle “Cumhur”un dışında tutulurken hiç birimiz güvencede değiliz ve olamayacağız.
Peki nasıl olacak? Var olan Cumhuriyet’in her daim en hakiki sahibi olanları dışındaki tüm toplumsal kesimlerin, açıkça yazalım sermayenin dışındaki tüm toplumsal kesimlerin eşit bir biçimde “Cumhur” olarak tanınmasıyla olacak. Daha da açık yazalım sosyalist bir cumhuriyet ile olacak.
Yanlış anlaşılmasın, popüler iddiaların aksine “var olan Cumhuriyet bitti” demek değil bu. Bitmediğini, direndiğini, dün Mardin’de bugün Ankara’daki şiddet gösterisiyle gösterdi. Krizinin egemenler lehine çözümünün sadece ve sadece baskıyla, zorla, zorbalıkla sağlanabileceği ilan edildi.
Yetmedi mi bu kadar ders? Türk-İslamcı TSK’den laiklik, NATO komutanlarından bağımsızlıkçılık bekleyenlerin yerini AKP’den ileri demokrasi bekleyenler aldı ve akıbet hep aynı oldu. Kağnı yürüterek de, mehteranlar yürüterek de hep aynı yere çıkıldı.
Oysa farklı bir yol var: ‘Sözde Cumhur’un tüm kesimlerinin, ‘Muteber Cumhur’un ancak zor ile ayakta kalan düzenine karşı birleşmesi…