Kadınlar, AKP’nin kürtaj hakkının yasaklanmasına ilişkin yasal bir düzenleme hazırlamasıyla birlikte seslerini yükseltmiş, ülkenin dört bir yanında kürtaj hakkı için on binlerce kadın sokaklara çıkmıştı. Dört Halkevci Kadın da “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyen Tayyip Erdoğan’dan hesap sormak için 6 Haziran günü Başbakanlık Ofisi önündeki yolu trafiğe kapatmış, yarım saat süren eylem sonunda polis tarafından […]
Kadınlar, AKP’nin kürtaj hakkının yasaklanmasına ilişkin yasal bir düzenleme hazırlamasıyla birlikte seslerini yükseltmiş, ülkenin dört bir yanında kürtaj hakkı için on binlerce kadın sokaklara çıkmıştı. Dört Halkevci Kadın da “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyen Tayyip Erdoğan’dan hesap sormak için 6 Haziran günü Başbakanlık Ofisi önündeki yolu trafiğe kapatmış, yarım saat süren eylem sonunda polis tarafından darp edilerek gözaltına alınmıştı. Dört kadın hakkında 3 yıl hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması 6 Kasım’da Çağlayan Adliyesi’nde görülecek. Sendika.Org olarak, başbakanlık önünde eylemi gerçekleştiren kadınlarla görüştük ve kürtaj hakkı için yürütülen mücadeleyi konuştuk.
Müge Okur: Başbakanın “her kürtaj bir Uludere’dir” sözü, aslında bu tercihin ana sebebidir. Öncelikli amacımız bu sözünün hesabını sormaktı. Tabi bunun yanı sıra, kürtaj yasağına dair açıklama yapmak için sıraya giren kadın düşmanı bakanlara “Sizin de karşınıza çıkarız her yerde” mesajını vermek istedik.
Biraz da eylem gününden bahseder misiniz?
Nida Karabağ: Eylem günü Beşiktaş’ta Karaköy yönüne giden yolda, “Kürtaj haktır, bedenimiz bizimdir” yazılı bir pankart açtık. Yaptığımız konuşmalarda kürtaj yasağının meclisten geçmesinin, kadınların bedenleri üzerindeki karar hakkının ellerinden alınması anlamına geldiği söyledik. Kürtaj yasağının daha fazla kadın ölümü olduğunu dile getirdik ve yasayı çıkartmamak için elimizden geleni yapacağımızı haykırdık.
Ece Soydan: Kürtaj hakı, biz kadınların yıllar boyu verdiğimiz mücadele sonucunda kazandığımız bir haktı ve bunu ellerimizden almalarına izin vermeyeceğimizi vurguladık.
Eylem anında neyle karşılaştınız?
Burcu Yangın: Eylem yol üzerindeydi ve sürücüler arabaları hiç tereddütsüz üzerimize doğru sürdü. Sürücülerin bu hareketlerinde polisin tavrı da çok etkili oldu. Polis, sürücülere “Sürün üzerlerine” diye bağırıyordu.
Siz ne yaptınız?
E.S.: Sürücülerin arabaları üzerimize sürmesine karşın yerimizden kıpırdamadık. Bizi orada kararlılıkla tutan şey, yılların mücadelesiyle kazandığımız hakkımızı geri vermeyeceğimize yönelik inancımızdı. Bu ülkede ölen kadınların 7 yılda yüzde 1400 artmasına sebep olan kadın düşmanlığına, gericiliğe, tacize ve tecavüze maruz kalan kadınların öfkesiydi bizi orada tutan şey.
M.O.: Elbette 3 Haziran günü Kadıköy’de on binlerce kadının kürtaj hakkı için sokakta olduğu eylemden aldığımız güç de arabaların üzerimize gelmesine karşın direnmemizde etkiliydi.
Polisin size yönelik müdahalesi nasıldı?
B.Y.: “Siz bu eylemi yapamazsınız, burada hiç yapamazsınız” şeklindeydi.
Ne kadar sürdü eylem?
N.K.: Yarım saat.
Çevredeki insanların tepkileri nasıldı?
M.O.: Gayet olumluydu. Kürtajın yasaklanmasına karşı tepkileri vardı. Ayrıca bizim eylemimize yönelik polisin itip kakmalarına, hatta yer yer argo konuşmalarına karşı da kadınlar öfkelendi orada. Sürekli bir arbede hali vardı ve kadınlar bu duruma da çok öfkelenmişti. Ağlamaklı bir şekilde basına röportaj veren kadınlar da vardı.
E.S.: Polisin tavrı çok değişkendi. Eylemin ilk anında gülen, bizi kaale almayan bir halleri vardı. “Tamam sesinizi duyurdunuz, ilgi çektiniz. Bitti eyleminiz. Şimdi kenara çekilin” diyorlardı. “Siz 4 kadınsınız, ne olacak ki” şeklinde bir tavır sergiliyorlardı. Ama bizim ısrarla eylemi sürdürmemiz, orada dik duran tavrımız polisin tavrının daha sertleşmesine neden oldu. Hal ve tavırları rahatlıkla şiddet uygulamaya dönüştü. O andan sonra da arbede başladı. Niyetimizin ciddi olduğunu, bizim tepkimizin gerçek bir tepki olduğunu, bütün kadınların tepkisinin temsili olduğunu fark ettiler.
N.K.: Genel bir erkek algısı şeklindeydi halleri. “Kadınlar ne kadar direnebilirler ki” düşüncesindeydiler.
Eylem sonrası ne oldu?
B.Y.: Yarım saat sonrasında dördümüz de gözaltına alındık. Gözaltı sonrasında savcılıktaki ifadelerimiz alındı. Savcı bizi “denetimli serbestlik” talebiyle mahkemeye sevk etti. Mahkeme de bu talebe göre hareket etti ve denetimli serbestlik kararı verdi. Mahkemenin bu kararına hemen itiraz ettik.
M.O.: İtiraz süresince imza atmaya gittik. Bu bir ay sürdü. Bu süreçte bir yandan da iddianame hazırlanıyordu. İddianamenin hazırlanmasıyla mahkeme kararını öğrendik. Sonuç, her birimize 1 yıl 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılması oldu.
Suçlama nedir?
E.S.: “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” ve “yol kesme” ile suçlandık. Aslında iddianamede ne yazdığı önemli değil. Bu hapis talebi, bu ülkenin savcısından polisine kadar geniş bir kesimin kadın düşmanlığı ile ilgili bir şey. Bizim eylem sırasında ne yaptığımızla bir ilgisi yok. Bence bu, bilinçli ve yukarıdan verilen bir karar. Kendinden menkul bir şey değil. Bizim eylemimizin 3 gün öncesinde on binlerce kadının yürüdüğü o eylemden, kadınların sokakta olmasından endişelenmenin sonucu.
M.O.: Başbakanın “her kürtaj bir Uludere’dir” lafının hemen ardından neredeyse bütün bakanlar iki çift laf söyleme yarışına girdi. Her biri birbirinden gerici, kadına düşman laflardı bunlar. Karşılığında her gittikleri yerde kadınların öfkesiyle, tepkisiyle karşılaştılar. Fatma Şahin’in Koç Üniversitesi’nde katıldığı bir konferansta içeriye giren kadınlar pankart açtı, panelin yapıldığı yerde oturma eylemi yaptı. Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığı önünde de eylemler oldu. Ankara’da kadınların öfkesi, Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin Melih Gökçek’e attığı yumurtalarda görüldü. O yumurtalar ona az bile aslında. Ankara’da 27 kadının katıldığı eylemde de kadınlardan her birine 6 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.
N.K.: Bu eylemlilik sürecinde AKP ilçe binalarına gidildi. “Kürtaj yasağı yüzünden hayatını kaybedecek kadınlardan sizler de sorumlusunuz. Bu yasağa kadın olarak sizler de karşı çıkmalısınız” demek için gitmiştik. Gittiğimizde vermek üzere bir de dosya hazırlamıştık. Kürtaj hakkı nedir, nasıl kazanılmıştır, eğer yasaklanırsa sonuçları neler olur, diğer ülkelerde bu yasak söz konusu mu, değil mi şeklinde bilgilerin yer aldığı bir dosyaydı bu. Ama gittiğimiz çoğu ilçe binasında bu soruna muhatap olacak bir kadın dahi bulamadık. Kadın muhatap bulduğumuz sayılı yerde de kendilerini inisiyatif görmediler ve konuyu bir üst makama -ki bu bir erkek oluyor- bildireceklerini söylediler.
Kadınların eylemlerine karşı hızla davalar açıldığını belirttiniz. Sizce aynı şey kadınların davacı olduğu davalarda işliyor mu?
M.O.: Bu, AKP’nin ihtiyaçlarına göre değişiyor. Eğer ki kapatmak istedi