Şaşalı salonun bir o kadar debdebeli yemek masasında burjuva ailenin fertleri mutluluktan mest olmuş bir halde babanın etrafında sıralanmışlar: başköşede baba ve sağ yanında en büyük oğul, sol tarafında anne ve küçük oğul ve karşısında büyükanne. Misafirler geri kalan boşlukları doldurmuşlar. Makarna üreticisi İtalyan aileyi bir araya getiren, yemekte ağırladıkları misafirleriyle yapmayı umdukları ortaklık antlaşması. […]
Şaşalı salonun bir o kadar debdebeli yemek masasında burjuva ailenin fertleri mutluluktan mest olmuş bir halde babanın etrafında sıralanmışlar: başköşede baba ve sağ yanında en büyük oğul, sol tarafında anne ve küçük oğul ve karşısında büyükanne. Misafirler geri kalan boşlukları doldurmuşlar. Makarna üreticisi İtalyan aileyi bir araya getiren, yemekte ağırladıkları misafirleriyle yapmayı umdukları ortaklık antlaşması.
Akşam yemeği masasının “dünya”sında her bir birey konumu ve edinmiş olduğu pay uyarınca yerleşmiş. Bu uzamın anlam ve eylem dünyası bu konum ve paylara göre önceden belirlenmiş; babanın ataerkil söylemi, annenin mahzun bakışları ve çocukların boyun eğmişlikleri. Verili söylem düzeninin ötesine geçme çabası ise dışlanmayla, yok sayılmayla karşılaşır – veya öteye uzanmaya çalışan özne; mantıksız, akılsız olmakla ve duygu dünyasına sıkışıp kalmakla itham edilir. İtalyan ailenin masa düzenini büyük evladın eşcinsel olduğunu açıklaması bozar. Kendini olduğu haliyle, farklılığıyla, kabul ettirme isteği masadan ve evden kovulmayla sonuçlanır. Eşcinsel çocuk ruhsal gelişmemişlikle, hastalıklı olmakla itham edilir. Tekrar masaya dönebilmesinin yolu ise söylediklerinin gerçek olmadığını, şaka yaptığını belirtmesinden geçer. Ailenin ataerkil düzeninin bütün sorumluluğunu devralacakken, masanın görülür ve duyulur uzamını tehdit eder – onun sınırlarını zorlar, üyelerine bahşettiği konum ve payları sorgulamaya açar. Keskin bir ret ve inkârla karşılaşır bu nedenle.
Bahsedilen sahne Ferzan Özpetek’in Serseri Mayınlar filminden. Makarna üreticisi ailenin ataerkil dünyasını sarsan büyük oğlun ifşaatı yemek masasının birlikteliğini sekteye uğratır, belirlenmiş konumları yıkar. Tipik bir uzlaşma-müzakere sahnesinin ifadesi olan yemek masasının düzenini tehdit eder.
Bu seremonide karşılığını bulan (büyük oğlun beyanından önce) uzlaşma; tek başına belirli çıkarların dengelenmesiyle veya çıkarların ve zararların dengeli dağılımıyla ilgili değildir. Uzlaşma ya da müzakere anlaşmazlığın taraflarına en iyi payı vererek çatışmayı ortadan kaldırma pratiği ve fikrinden daha fazlasını içerir. Uzlaşma siyasetin varlık koşuluna yönelen bir tehdit içerir. Siyasal özneleri ortadan kaldırarak yerlerine toplumsal grupları, kimlik grupları koyar. Bu şekilde siyasal bir özneleşme sürecinin üstünden atlanarak geriye kimliklerin sabit sorunları etrafında uzmanların bilgisiyle çözümlenebilecek problemler kalır. Uzlaşma fiili durumun gelişimin önünü tıkayıp onu yürürlükteki yasalara tabi kılmaya çabalar. Onun nihai amacı konum ve payları bir dağılım meselesine indirgemektir. Toplumda pay sahibi olma ve verili konumları tartışmaya açmaya dönük siyasal ihtilaf aritmetiğin konusu içinde değerlendirilir (Jacques Ranciere; Uyuşmazlık, Ara-lık Yay.)
İtalyan ailenin akşam yemeği masası Ranciere’nin belirttiği uzlaşma-müzakere masasıdır. Masanın etrafındaki toplanma ataerkil konumlanmanın sürekliliğini garanti altına almayı amaçlar. Duyulmadığı ve görülmediği, verili düzenin devamlılığına halel getirmediği sürece farklılıklara müdahale edilmez. Fakat sunulan konum ve payı sorgulamaya tabi tutma ve farklılığını görünür kılma isteği keskin bir ret ve dışlanmayla karşılaşır. Özneleşme ise tam da burada başlar.
Masanın verili düzenini kabul etme; konumunu ve payını olumlama, anlam dünyasının sınırlarını ve aritmetiğini bozmadan o sınırın ve aritmetiğin içine yerleşme anlamına gelir. Siyasal bir özneleşme konum ve payları sorgulamaya açmakla, belirlenmiş sözün uzamını tartışmaya açmakla söz konusu olabilir. Müzakere masası ise siyasal özneleşmeyi kendi anlam dünyasını sınırlarına hapsetmenin bir aracıdır. Özneleşme sürecini aritmetiğin işlemlerine tabi kılmanın ifadesidir.
Uzlaşma ve müzakere tartışmaları siyasal özneleşmenin önünü kesmeye dönük hamlelerdir. Siyasal mücadeleyi ve özneleşmeyi verili düzenin çizdiği sınırlar içinde çözebilmenin aracıdır müzakere süreci. Süreç boyunca önce siyasal hasım siyasallığından arındırılır, belirli bir kimliğe hapsedilir. Masanın çağırdığı özne farklılığıyla masanın kurulu düzenini bozan ve sonu gelmez bir sorgulamaya açan değil, farklılığını bir kenara bırakmış ve yerleşim düzenini bozmadan bu düzende yerleşendir. Dolayısıyla masa aritmetik hesabın konusu olmaya devam etmektedir.
Müzakere sürecine giden yolda siyasal hasmın kabul edilebilir kılınmasını sağlayan en önemli adımlardan biri farklılığı ile düzeni tehdit edenin anlam dünyasını siyasallıktan uzaklaştırarak duygu dünyasına hapsetmektir. Eyleyen, talep eden ve sorgulamaya açanın kendini var ettiği zemin pasif bir oluşa indirgenir ki, bu zemin duygusallıkla maluldür. Onun mücadelesi siyasal bir eyleyişe karşılık gelmez. Bunun açık örneği Roboski Katliamı’nın ardından yaşananlardır. Devlet erkanının süreci ele alışları yeterince açık ama çeşitli kalem “üstat”larının katliam ertesindeki değerlendirmeleri siyasal bir talebin nasıl siyasallığından soyutlanmaya çalışıldığının kanıtıdır. Katliamın Kürt siyasal mücadelesiyle olan bağı kesilerek köylülerin yaşadıkları travmadan ve sonrasında da bu kez çeperi biraz genişletilerek Kürt halkının deneyimlediği “duygusal kopuştan” bahsedilmesi yeterince semptomatiktir. Ortada bir adalet talebinde bulunanlardan ziyade duygusal kopuşlar yaşayan histerik kimlikler kalmaktadır. Diğer süreci ise siyasal öznenin taleplerinin yine siyasallığından arındırılarak, özneyi kültürel bir kimliğin farklılığına sıkıştırmak oluşturur. Kültürel kodlar ve yüklemler devreye sokularak öznenin yıkıcı gücü sınırlandırılır, düzen içine çekilir ve sonuçta da yok edilmeye gayret gösterilir.
Çatışmaların yükselmesine bağlı olarak devlet erkânınca müzakere şartlarının ve mekânının da meclis olarak belirlenmesinin gerisinde böylesi bir sürecin varlığının bulunduğu rahatlıkla söylenebilir. Sadece Kürt Ulusal Hareketi ile ilgili değil toplumsal ve siyasal konumunu sorgulayan ve payların yeniden düzenlenmesini talep eden öznelerin isteklerinin belirli çalıştaylara, meclis araştırma komisyonlarına havale edilmesinin nedeni müzakere sürecinin yukarda belirtilen niteliklerinde aranmalıdır. Açıkça söylenmelidir ki sofradaki yemek değişse de sorun masanın düzenin, adabının kendisindedir.