Uğursuz, sebeb-i sorun, entrika çeviren, “kötü yola” düşmeye mahkum… Bunların hepsi özellikle son 10 yılda televizyonda hangi diziye bakarsanız bakın kadın karakterlere yüklenen sıfatlar. Evinin erkeğinin sözünü dinlemezse başına mutlaka kötü şeyler gelir, cinselliği her daim kördüğümler yaratır. Hamile kalır sorundur, boşanmak ister sorundur. Hatta tecavüze uğrasa bile kesinlikle hatası vardır onun da. Açık giyinmiştir, […]
Uğursuz, sebeb-i sorun, entrika çeviren, “kötü yola” düşmeye mahkum… Bunların hepsi özellikle son 10 yılda televizyonda hangi diziye bakarsanız bakın kadın karakterlere yüklenen sıfatlar. Evinin erkeğinin sözünü dinlemezse başına mutlaka kötü şeyler gelir, cinselliği her daim kördüğümler yaratır. Hamile kalır sorundur, boşanmak ister sorundur. Hatta tecavüze uğrasa bile kesinlikle hatası vardır onun da. Açık giyinmiştir, “şuh” bakmıştır. Yani ne yapıp edip “masum” erkeği ayartmıştır bir şekilde. Hem o saatte ne işi vardı ki dışarıda zaten!
Evet dizilerin hemen hemen bütününde çizilen kadın karakterler bunu gösteriyor bize. Son olarak da Huzur Sokağı yayına başladı. Türban artık Samanyolu, Flash TV gibi kanalların dışında da başrolde artık. Huzur Sokağı bir roman uyarlaması. Şule Yüksel Şenler’in aynı isimli kitabından uyarlanan dizi dini motifleriyle iyi kadın- kötü kadın, açık – kapalı (türbanlı- türbansız) ayrımını gözümüze gözümüze sokarken örnek bir toplum modeli de çiziyor aynı zamanda.
Diziden kısaca bahsetmek gerekirse başroldeki erkek karakter yoksul, muhafazakar bir ailenin muhafazakar çocuğu, üniversite öğrencisi Bilal. Bilal “ahlakıyla”, başarısıyla, çalışkanlığıyla tam bir örnek karakter. Gelelim başroldeki kadınlardan Feyza’ya. Kadın bu ya açık mı açık giyiniyor. Barlardan çıkmıyor ve olabildiğine zengin. Elbetteki hedefi Bilal’i “ayartıp tavlamak”. Mahallenin “kötü kızı” yani. Kötüsü olur da iyisi olmaz mı? Bilal’in komşu kızı Şükran elbetteki Bilal’inki gibi muhafazakar bir ailenin muhafazakar, türbanlı kızı. Bilal’e de aşık hem de. Ama Şükran Feyza’dan çok farklı. Kırıp dizini evinde oturan, fitne fesata bulaşmayan bir “iyi aile kızı”. Feyza, Bilal ile aynı üniversitede okumakta. Dizini kırıp evinde oturmayan Feyza okuldan bir arkadaşıyla Bilal’i tavlamasına iddiaya girer. Dinden imandan anlamayan zengin kızımız iddiayı kazanmak için ilahi aşk konulu sempozyuma hatta camiye gider. “Masum” Bilal de “kötü kadın” Feyza’nın ağına düşer elbette. İlk bölümde henüz düşmemiş olsa da kitabından biliyoruz ki düşecek. Nerede kadın orada sorun işte. O elmayı Adem’e yedirmekti zaten Havva’nın suçu da.
Çok iyi bildiğimiz bir şey var: Böyle dizilerin çekiliyor olması ne bir tesadüf ne de toplumun bir ihtiyacı. Biz biliyoruz ki iktidar partisinin derdi hiçbir zaman toplumun ihtiyaçları olmadı, olmayacak. Dizilerde yaratılmaya çalışılan aile yapısı var olması istenen yapı, gösterilen karakterler de kabul görecek olanla görmeyecek olan. Çok kapsamlı bir projenin bir ayağı olan bu diziler bize nasıl davranırsak “sevileceğimizi” anlatmaya çabalıyor. Zaten iktidar tarafından sevilmeyen kadınlar tacize, tecavüze ve şiddete mahkum kadınlar. Dememiş miydi Prof. Dr. Orhan Çeker “Dekolte giyen kadın tecavüze uğrar.” diye. AKP’li profesör AKP’nin sevmediği kadını da kısaca anlatmıştı bize böyle. Buyurmuyor mu zaten Başbakan “En az 3 çocuk diye”? Zaten “Her kürtaj da bir Uludere”.
Belleğimiz taze, amaçlarının farkındayız. Adem’e yedirilen elmadan bugüne kadını sorunların temel kaynağı olarak gören zihniyet bugün AKP ile kendini var ediyor. Türbanı üniversitelerde serbest kılarak, kürtajı yasaklamaya çalışarak, tecavüzcüleri aklayarak, 4+4+4 ile kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin yolunu açarak kadını toplumsal yaşamdan tamamı ile silmeye çalışan AKP iktidarı bu dizilerle de yok ettiğinin yerine yeni bir toplumun prototipini çiziyor. Feyzalar’ın elbet kaybedeceği ve Şükranları’n elbet kazanacağı bu toplumsal düzende esas dert “masum” Bilal’i Feyzaların şerrinden korumak adına onları eve kapatıp, başını örtüp “erkeğinin” sözünü dinlemesini sağlamak.
Anlatılan bizim hikayemiz değil. Çünkü biz kadınlar AKP’nin çizdiği karanlık tabloya girmeyeceğiz. Karanlığa karşı aydınlığı üreten, gericiliğe karşı eşitliği, kadın haklarını savunan kadınlar kendi hikayelerini kendi emekleriyle yazacaktır. Bizim hikayemizde elma yok. Bizim hikayemizde panzerin üzerindeki kadın, Fatma Şahin’in, Melih Gökçek’in karşısında “Kürtaj haktır” diyen kadınlar var.
Demet Yılan
*Üniversiteli Kadın Kolektifi Üyesi