İnsan MESS ve Türk Metal ikilisinin bir araya gelince neler başarabileceğine inanamıyor! Yıllarca metal işçisinin emeğini çaldıkları yetmiyormuş gibi şimdi işi daha sıkı tutup işçiyi daha “yaşken eğmeyi” hedeflemişler. MESS ve Türk Metal Sendikası “mesleki yeterlilik eğitimi” ve “mesleki yeterlilik belgesi” veren iki ayrı şirket kurmuşlar. Eğitim veren şirketin adı MEMAS, sınav sistemini düzenleyen şirketin […]
İnsan MESS ve Türk Metal ikilisinin bir araya gelince neler başarabileceğine inanamıyor! Yıllarca metal işçisinin emeğini çaldıkları yetmiyormuş gibi şimdi işi daha sıkı tutup işçiyi daha “yaşken eğmeyi” hedeflemişler. MESS ve Türk Metal Sendikası “mesleki yeterlilik eğitimi” ve “mesleki yeterlilik belgesi” veren iki ayrı şirket kurmuşlar. Eğitim veren şirketin adı MEMAS, sınav sistemini düzenleyen şirketin adı da SIBEM.
Her iki şirketin yönetim kurullarına baktığınızda gözlerinizin yaşarmaması mümkün değil. İşte budur, diyorsunuz. Ancak bu işbirliği, sadakat ve uyum bu ülkeyi ayağa kaldırır. MEMAS’ın yönetim kurulu başkanı Türk Metal başkanı Pevrul Kavlak. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı bilin bakalım kim? Tuğrul Kutadgobilik. Türkiye İşveren Sendikaları TİSK başkanı yani… Diğer yönetim kurulu üyeliklerini de çok hakça dağıtmışlar, dedim ya insanın gözleri yaşarıyor…
Aynı şekilde bu sefer SIBEM’in yönetim kurulu başkanı Tuğrul Kutadgobilik ve tabii ki bu kez de yönetim kurulu başkanı Pevrul Kavlak, hak geçmeyecek ya… Her iki şirketin diğer yönetim kurulu üyeliklerinde iki MESS üyesi iki de Türk Metal üyesi var.
MEMAS kuruluş amacını şöyle tanımlıyor: “Mesleki Eğitim Merkezi Ticaret A.Ş. (MEMAS), Türkiye’nin en büyük işveren ve işçi sendikaları olan Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Türk Metal Sendikası ortaklığında kurulmuştur.
MEMAS, Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi çalışmaları kapsamında, otomotiv ve metal sektörlerinde gelişen teknoloji ve ihtiyaçlar doğrultusunda hazırlanan Ulusal Meslek Standartlarına göre bireylere mesleki eğitim vermektedir. İSG eğitimleri ile işletmelere özgü eğitim programları da MEMAS tarafından Türk sanayinin hizmetine sunulmaktadır.”
SIBEM ise şöyle diyor: “Ülkemizin iki değerli kurumu MESS ve Türk Metal Sendikası, nitelikli iş gücüne, katma değer yaratan çalışma ortamlarına ulaşmak, kalkınmaya katkı sağlamak ve ulusal rekabet gücümüzü artırmak amacı ile bir araya gelerek, Mesleki Yeterlilik Sınav Ve Belgelendirme Merkezi A.Ş (SIBEM)’ yi hayata geçirmişlerdir. Kurum olarak, dünyada bu amaçla, işçi ve işveren kesimlerinin bir araya gelerek oluşturduğu ilk şirket olmanın haklı gururunu taşıyoruz.” Dünyada bir ilk, dedik ya inanılacak gibi değil!
Eğitimler bireylere verildiği gibi işletmelerin talebi halinde kurumsal hizmet de verilebiliyor. İşin iki boyutu birlikte düşünülmüş yani. Bir taraftan birlikte para kazanmayı düşünüyorlar ama daha önemlisi metal sektöründe nitelikli ve terbiye edilmiş bir emek profili yaratmaya çalışıyorlar.
Kuşkusuz bu durumu basitçe şöyle değerlendirebiliriz: Bir patron sendikası ile işçi sendikası bir araya gelmişler mesleklerinde becerikli, nitelikli iş yapan işçi yetiştirmeye karar vermişler. Bu sayede hem memleket ekonomisi daha vasıflı emeğe kavuşacak hem de işçi daha iyi kazanacak. Ne var bunda, diye sorabiliriz?
Tabii ki, burada mesleki yeterlilik eğitimlerinin ticarileştirilmesi, meslek liselerinin ne işe yaradığı, bu tür destekleyici eğitimlere ihtiyaç duyuluyorsa bunların kimler tarafından nasıl verileceği ayrı bir tartışma konusu…
Bizim dikkatimizi çeken kapitalist bir sistemde yani işçi ve patron çıkarlarının doğal olarak birbirinden ayrıştığı bir üretim ilişkisinde bir sendikanın bir patron örgütüyle böylesi köklü bir ilişkiye girerek birlikte ticari bir şirket kurması. Yani bunlar artık ticari ortaklar. Bu kadar iç içe girmiş bir ilişkide yarın bir toplu sözleşme sürecinde gerekirse işçilerin hakkı için patrona nasıl rest çekebilecek.
Kapitalist bir düzende bir sendikanın amacı sanayinin hizmetine nitelikli emek sunmak olabilir mi? Sanayi dediğin şey zaten işçi açısından emeğinin sömürüldüğü yerdir. Sendika olarak görevin senin burada sömürülen işçilerin haklarını korumak ve geliştirmektir. Bırak işin o tarafını patronlar devletle birlikte düşünür zaten. Sana mı kalmış sanayinin hizmetine eğitilmiş emek sunmak.
Ama diyeceksiniz ki sen bir sendikadan bahsediyorsun burada adı geçen Türk Metal. “Sarı sendika” tanımı Türk Metal için eksik kalıyor. Türk Metal olmadan metal patronu ayakta duramaz. Türk Metal, patronunun koltuk değneğidir. Sadece toplu sözleşme dönemlerinde basit bir işçi satma mevzusu değildir aralarındaki ilişki öyle olsa “sarı sendika” deyip geçersin etrafta çokça var zaten bunlardan…
Ama yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi Türk Metal ile Metal patronu arasındaki ilişki başka bir şeydir. Birlikte iki tane şirket kurmuşlar. Birisi eğitim veriyor, diğeri ise eğitilmiş işçinin iş bulabilmesi için ona sertifika veriyor. İşçinin sırtından para kazanıyorlar kısmı işin önemsiz yanı esas olanı bir süre sonra artık bu “muhteşem ikili”nin onayı olmadan metal sektöründe kimsenin işe giremeyecek olması. Bu eğitimlere katılıp sertifika alan genç işçilere daha baştan Patron ve Sendika işbirliğiyle kurulmuş bir şirket eliyle eğitim aldıkları söylenecek ve buna göre terbiye edilecekler. Her koşulda emeğin sermayeye mahkum olduğu ve bunun sendika tarafından onaylandığı bir sürecin örgütlenmesidir bu eğitimler. Eğitim verenler aynı zamanda iş bulacaklar, aynı zamanda yarın işe başladıklarında ikisi de karşılarına patron olarak çıkacaklar. İşçi işyerinde uğradığı en küçük bir haksızlık karşısında sesini çıkarmaya çalıştığında önce Türk Metal’in temsilcisini karşısında bulacak yetmezse esas patronu tarafından “seni eğittik, işe aldık, nankör köpek” diye azarlanarak kapı önüne konulacak.
Kuşkusuz metal sektörünü bilenler aslında bütün bunların zaten yaşandığını biliyor ama öyle anlaşılıyor ki son dönemde Birleşik Metal İş Sendikası’nın başarılı mücadele örnekleri ve metal işçisinin huzursuzlukları metal patronlarını ürkütmüş ve daha köklü tedbirler almaya zorlamış. Çareyi uzun vadeli planları devreye sokarak bulmuşlar ve tabii her zamanki gibi Türk Metal’le birlikte
Kısacası mesele öyle sanayiye nitelikli emek yetiştirmek falan değil… Eğer öyle olsaydı MESS bu işi tek başına yapardı. Hem sermaye gücü, hem eğitim kadrosu ve diğer donanım açısından bu tür şeyleri fazlasıyla yapabilecek kudrete sahip bir kuruluş. Niye tek başına yapmıyor? Çünkü amaç işçiyi eğitmek değil, terbiye etmek.
Bütün mesele metal işçisinin bu tezgahın farkına varması ve emeğine sahip çıkabilmesindedir.