Bugün bölgesel asgari ücret gibi bir politikanın özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde uygulanması demek, bu bölgelerde çocuk işçi sayısının artması demektir Bugün Türkiye’de emek piyasalarının en ciddi ve yüz kızartıcı sorunlarından birisi hiç kuşkusuz çocuk işçiliğidir. Gerek tarım gerekse sanayi ve son yıllarda hizmetler sektöründe yoğunlaşan çocuk işçiliği özellikle kayıt dışı ve marjinal alanlarda […]
Bugün bölgesel asgari ücret gibi bir politikanın özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde uygulanması demek, bu bölgelerde çocuk işçi sayısının artması demektir
Bugün Türkiye’de emek piyasalarının en ciddi ve yüz kızartıcı sorunlarından birisi hiç kuşkusuz çocuk işçiliğidir. Gerek tarım gerekse sanayi ve son yıllarda hizmetler sektöründe yoğunlaşan çocuk işçiliği özellikle kayıt dışı ve marjinal alanlarda varlık kazanmakta, çocuk emeğini sömürü odağı haline getirmektedir. İşin ilginç tarafı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) çocuk işçiliğinin son yıllarda azaldığına dair görece olumlu bir tablo çizerken, aksi düşünceler TÜİK verilerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda insanı kuşkuya düşürmektedir.
2006 tarihli TÜİK Çocuk İşgücü Araştırması’na göre 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin çocuktan %5,9’u (958 bin kişi) istihdam edilmekte olup, bunların %47,7’si kentsel, %52,4’ü kırsal yerlerde yaşamaktadır. 1994, 1999 ve 2006 yıllarına ait verilere bakıldığında ise 1994’den 2006’ya kadar çocuk işçi sayısının büyük ölçüde azaldığı da görülebilir (sırasıyla: 2.229, 1.630, 958 bin).(1) Öte yandan, DİSK Araştırma Enstitüsü’nün (DİSK-AR), TÜİK Çocuk İşçiliği İstatistikleri 1994, 1999, 2007 ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2000-2004 ve 2004-2008 eğilim araştırması sonuçlarını kullanarak yaptığı hesaplamaya göre ise, ev içi çalışan çocuk sayısındaki devasa artış çalışan çocuk sayısının azalmadığını aksine ev içine çekilerek arttığını göstermektedir. Benzer şekilde, enformel sektörde kötü şartlarda çalışan çocuk sayısı da artmıştır. Daha da kötüsü, rapora göre çocuk istihdamındaki düşüş bir önceki döneme göre hız kesmiş durumdadır. (2)
Bölgesel düzeye bakıldığında ise, çocuk işçiliğinin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da neredeyse bir gelenek halini aldığı kolaylıkla söylenebilir. Üstelik böylesi bir iddiada bulunabilmek için resmi kurumlar tarafından yayınlanan verileri kullanmak ve onlara güvenmek için de hiçbir neden yoktur. Doğu Anadolu Bölgesi’nde özellikle Van’da had safhaya ulaşmış bulunan çocuk işçiliği günlük hayata dair basit gerçekliklerinden biridir ve sokağa çıkan herkesin hemen her an gözlemleyebileceği bir olguya dönüşmüş durumdadır. Sadece Van değil çevre illerde de sayıca dikkat çekici boyutlara ulaşmış bulunan çocuk işçiler çoğunlukla şehir merkezlerinde kağıt mendil satıcılığı, ayakkabı boyacılığı, dolmuş muavinliği, çaycılık gibi marjinal işler yapmaktadırlar. Van şehir merkezinde ise daha çok kaçak ürün, özellikle de kaçak sigara satmaktadırlar. Hatta Bulgaristan menşeli olduğu söylenen ve İran sınırından Türkiye’ye sokulan bir kaçak sigara markası vardır ki neredeyse çocuk işçiliğiyle özdeşleşmiş durumdadır. 5 yaşından 18 yaşına kadar istisnasız hepsinin ağzında birer sigarayla kaçak sigara satan çocuklar için “çalışıyorlar” fiilini kullanmak dahi bir vicdan meselesidir.
Kuşkusuz çocuk işçiliği gibi bir olguyu yaratan birden fazla nedenden bahsedilebileceği gibi, bu sorunu ortadan kaldıracak ya da asgari düzeye indirecek birden fazla çözüm önerisinden de bahsetmek mümkündür. Bu noktada Van’a dair bir takım sosyo-ekonomik göstergelerin bir bütün olarak okunması önemli ipuçları verebilir: TÜİK’e göre Van’da işsizlik oranı 2009 yılında %15.6, 2010 yılında %17.2 olarak gerçekleşmiştir (ancak İŞ-KUR il müdürlüğünden kendisiyle görüşülen bir yetkili gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğunu ifade etmiştir- ki 2011 yılında gerçekleşen her iki deprem sonrasında işsizlik oranının ziyadesiyle artmış olması olasıdır.) İkinci olarak bu ilde çığırından çıkmış bir kayıtdışı istihdam sorunu vardır. Zaten Türkiye’de kayıtdışı istihdamın özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde yoğunlaşmış olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan bir araştırmada da doğrulanmıştır. Kayıtdışı istihdam Şanlıurfa, Diyarbakır, Bitlis, Muş, Ağrı, Kars, Hakkari, Ardahan gibi illerde %75’lere ulaşırken Van’da %79’dur. Bunun anlamı Van’da her dört kişiden üçünün kayıt dışı çalışıyor olduğudur.(3) Van’da kayıt dışı istihdamın yoğunlaştığı sektörlerin başında inşaat sektörü gelip, ikinci sırayı hizmetler sektörü almaktadır.(4) Tüm bunların yanı sıra İlin şehirleşme oranı %51.6, yıllık nüfus artış hızı ‰17.7 ve hane halkı büyüklüğü ise 7.53’tür (Doğu Anadolu Bölgesi ortalaması 6.27). Bu rakamların Van’daki yoksulluk sorununu ve onun bir parçası olarak çocuk işçiliğini yaratan nedenlerin, tamamını olmasa bile, önemli bir bölümünü yansıttığı söylenebilir.
Çocuk işçiliğini bölgesel asgari ücret üzerinden okumak ise, büyük bir sorunun küçük bir parçasına işaret etmekle birlikte gözden kaçırılmaması gereken bir noktadır. 2010 yılı istihdam paketi ve ulusal istihdam stratejisinde ele alınan, “İller arası gelir dağılımındaki dengesizlik ve işsizlik için uygulanabilir en pratik çözüm”(5) olarak sunulan bölgesel asgari ücreti savunanlar öyle görünüyor ki bölgeye dair önemli bir takım gerçeklikleri görmezden gelmektedirler. Bölgenin en korkunç sorunlarından biri olan kayıtdışı istihdamla gerçek bir mücadele örneği sergilemek, mevcut asgari ücretin pratikteki uygulanılırlığını denetlemek yerine sermayeye daha fazla ucuz işgücü sağlamak ve bunun da bölgesel gelişime bir katkı sağlayacağına inanmak kesinlikle anlaşılır değildir. Aslında yapılmak istenen devlet tarafından kanıksanmış fiili bir durumun yine devlet tarafından bir kez daha hukuksal olarak tanınmasıdır. Bugün Van’da faaliyet gösteren bir takım büyük şirketlerin bile aylık 400-500 liralık bir ücret karşılığında sigortasız işçi çalıştırdığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Daha da kötüsü 400-500 lira ücret getirisi olan işler diğer alternatif ve yerel işlere göre iyi bile kalmaktadır. Çalışanın yaşı küçüldükçe aylık ücretler 200-300 lira civarına düşebilmekte emek sömürüsü iyice artmaktadır. Bu yönüyle, bölgesel asgari ücretin halihazırda fiili olarak uygulandığını söylemek pek de garip bir iddia değildir. Ancak öyle görünüyor ki fiili durumun iç karartıcı manzarası bile sermayeye ve onun bekçiliğini üstlenmiş devlete yetersiz görünmekte, daha fazla emek sömürüsünün nasıl gerçekleştirilebileceğinin yolları aranmaktadır. Ankara ve İstanbul gibi Batı illerindeki seçkinci algı pervasız bir şekilde ‘Doğu Anadolu’dan bir Çin çıkar mı’ sorusunu gündem maddesi haline getirirken buradaki işçi sınıfını ve özellikle de çocuk işçileri araçsallaştırmakta hiçbir sakınca görmemektedir.
Oysaki biraz gerçekçi ve dürüst olmak sorunu anlaşılır kılmak açısından gereklidir. Bugün bölgesel asgari ücret gibi bir politikanın özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde uygulanması demek, bu bölgelerde çocuk işçi sayısının artması demektir. Bölgesel asgari ücret nedeniyle babanın, annenin ücretinin düşmesi demek daha fazla çocuğun emek piyasasına ve marjinal faaliyet alanlarına itilmesi demektir. Biliyoruz ki bölgede, özellikle de Van’da hane halkı büyüklüğü rekor düzeydedir ve ihtiyaç halinde ailelerin bir yerine üç çocuğu sokağa göndermesi için hiç bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle bölgesel asgari ücret gibi bir öneriyi hararetle savunanlar öncelikli olarak Türkiye’nin bölgesel sorunlarını iyi analiz etmeli, bu sorunların nasıl ortadan kaldırılacağı ya da minimum düzeye indirilebileceğini düşünmelidi
rler. Üstelik sorun sadece küçük yaşta çocukların sömürü odağı haline getirilmesi değildir. Sorun bir yönüyle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli bu çocukların ucuz emeğin temel aktörlerine dönüşmekle birlikte, eğitim haklarının gasp edilmesi (6) , yani liberallerin o çok sevdiği “beşeri sermaye”lerine yatırım yapacak fırsatlardan alıkonulmaları, emek piyasalarının en alt tabakalarına mahkum kılınmalarıdır. Dolayısıyla yapılması gereken Van ve diğer bölge illerinde yaşayan, aileleriyle birlikte geçim sıkıntısı çeken çocuklarının kaçak sigara satmak yerine “beşeri sermaye”lerine yatırım yapabilme olanaklarının ve babalarının 702 liralık asgari ücret haklarının devlet tarafından fiili olarak garantiye alınmasıdır. Ne de olsa Anayasa’nın ikinci maddesinde Türkiye’nin demokratik, laik ve “sosyal” bir hukuk devleti olduğu açıkça belirtilmiştir. Devletten beklenen ise bu taahhüdün yerine getirilmesinden başka bir şey değildir.
Mihrican Zorlu
Araş. Gör., Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü.
Notlar:
(1) TÜİK, “Çocuk İşgücü Araştırması 2006”, S.61, 2007.
(2) DİSKAR, “Çocuk İşçiliği Raporu”, S.5, 2012.
(3) (Çevrimiçi), http://www.sabah.com.tr/fotohaber/ekonomi/turkiyenin-kayitdisi-haritasi?tc=81&albumId=33745&page=65, 26.06.2011.
(4) BİTAV, “Van Alan Araştırması Ön Raporu: Kayıtdışı İstihdam İle Mücadele”, 2011, (Çevrimiçi), 14.06.2011.
(5) Ersin Umdu, “ Bölgesel Asgari Ücretle Doğu’da ‘Küçük Çin” Yapabilir miyiz?”, (Çevrimiçi), 27.06.2012.
(6) Serkan Öngel, “4+4+4 Çocuk Yaşını 13’e Düşürür”, (Çevrimiçi), 22.06.2012.
Kaynakça:
www.tuik.gov.tr, TÜİK, Bölgesel Göstergeler TRB2: Van, Muş, Bitlis, Hakkari 2009, TÜİK Yayın No: 3406, 2009.
TÜİK, “Çocuk İşgücü Araştırması 2006”, S.61, 2007.
DİSKAR, “Çocuk İşçiliği Raporu”, S.5, 2012.
(Çevrimiçi), http://www.sabah.com.tr/fotohaber/ekonomi/turkiyenin-kayitdisi-haritasi?tc=81&albumId=33745&page=65, 26.06.2011.
BİTAV, “Van Alan Araştırması Ön Raporu: Kayıtdışı İstihdam İle Mücadele”, 2011, (Çevrimiçi), http://www.kaydim.com/tr/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4E35FDD7960B0895, 14.06.2011.
Ersin Umdu, “ Bölgesel Asgari Ücretle Doğu’da ‘Küçük Çin” Yapabilir miyiz?”, (Çevrimiçi), http://haber.gazetevatan.com/bolgesel-asgari-ucretle-doguda-kucuk-cin-yapabilir-miyiz/419851/4/Haber, 27.06.2012.
Serkan Öngel, “4+4+4 Çocuk Yaşını 13’e Düşürür”, (Çevrimiçi), http://www.bianet.org/biamag/cocuk/138949-4-4-4-cocuk-isci-yasini-13e-dusurur, 22.06.2012.