BDP’li vekil Hasip Kaplan KESK tutuklamaları ile ilgili şu açıklamayı yaptı: “Mahkeme kararı ve gözaltı kararına baktım. KESK Genel Başkanı dahil olmak bütün yöneticilerin gözaltına alınması AKP hükümetinin emekçilere yönelik yaptığı etnik operasyondur. Bu bir sendika içerisinde Kürt avıdır” Bu çok önemli bir teşhistir. AKP Hükümeti siyasette, meslek odalarında ve sendikalarda “etnik temizlik” yapıyor. Bu […]
BDP’li vekil Hasip Kaplan KESK tutuklamaları ile ilgili şu açıklamayı yaptı: “Mahkeme kararı ve gözaltı kararına baktım. KESK Genel Başkanı dahil olmak bütün yöneticilerin gözaltına alınması AKP hükümetinin emekçilere yönelik yaptığı etnik operasyondur. Bu bir sendika içerisinde Kürt avıdır”
Bu çok önemli bir teşhistir.
AKP Hükümeti siyasette, meslek odalarında ve sendikalarda “etnik temizlik” yapıyor.
Bu neyin habercisidir?
Sorunun yanıtını Suriye “krizi”nin aynasında görebiliriz. Türkiye büyük bölgesel savaş öncesinde sınırlarını Kürt nüfustan arındırma hazırlığını “sivil toplumu Kürtlerden arındırma” yoluyla başlattı.
Türkiye adım adım bölgesel bir savaşa doğru sürükleniyor. Bu savaşın ekonomik temeli, kriz içindeki dünya kapitalizminin pazarlarını genişletmektir. Bürokratik rejimlerin yıkılmasıyla “serbest piyasayı” engellerden kurtarmak, bu pazarlardan daha yüksek kar elde etmektir. Büyük devletler ve bölgesel devletler bu karları aralarında, “dolaylı savaş” yoluyla paylaşıyorlar. Patlayan iç savaşlar, geçmişte büyük devletler arasındaki savaşların yerine geçiyor. Bu savaşlar silah pazarını genişletiyor, yıkılan rejimlerin boşluğunu, şu ya da bu büyük kapitalist devlet ve onun yanlıları dolduruyor.
Türkiye bu savaş sürecinin içindedir.
Türk Hava Kuvvetlerine bağlı uçağın iki pilotuna, konuşulmayan bir ihtimale göre, “Suriye hava savunmasının refleksini ve vuruş gücünü denemek” için, bir tür “kobay” uçuşu yaptırılmıştır. Şimdi Türk Genelkurmay’ı “savaş zayiatı”nı saymazsak, “başarılı” bir deney yapmıştır. ABD’ye göstermiştir ki, kendisine verilen üçüncü sınıf teknoloji, Kürt dağlarında mağara vurmaya yarasa bile, Suriye ile girişilecek bir savaşta beş para etmemekte. Bunun arkası, “daha ileri teknoloji” elde etmektir. Bedeli, düşürülen uçak ve kaybedilen iki pilot ve milyarlarca dolardır.
Ama daha vahim olan şudur ki, bu “kriz”, Türkiye’nin “savaş hazırlığı”nın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Demek ki, savaş tehlikesi kapıya dayanmıştır. Bu savaşın hedefi taktik. bakımdan Suriye rejimini yıkarak, onun yerine İran karşıtı bir rejim kurmak ve bu rejim aracılığı ile, Suriye’deki Kürt yurtsever hareketini tasfiye etmekÖBunun arkası İran savaşıÖStratejik hedef Basra’da, yani dünya petrol-gaz rezervlerinin merkezinde hegemonya kurmak.
İşte şimdi İran adım adım kendisine yönelen bu savaşa “nükleer silah elde ederek” hazırlanıyor. Türkiye de İran’a karşı savaşa, topraklarında Amerikan “füze kalkanı” üsleri kurarak adım adım sürükleniyorÖ
Yeniden konumuza dönelimÖ
Türkiye’nin savaşa hazırlandığı bölge ülkeleriyle sınırlarının kesiştiği alan dört parçadan oluşan Kürdistan’dır. Türkiye hangi devletle savaşa girecek ise, onun yürüteceği savaş, Kürt topraklarında gerçekleşecektir.
Yani Türk devleti Suriye’yle ya da İran’la, ya da Maliki Irak rejimiyle savaşa girdiği anda, onun silahlı güçleri bu devlet ordularından önce, çoktan beri düşman ilan ettiği “Kürtlerin silahlı güçleriyle” cephe cepheye gelecektir.
Uçakları havada vurulan bu ordu, kara savaşından da emin olamaz. Çünkü bu savaşı yalnız cephe boylarında değil, “cephe gerisinde” de yaşayacaktır. Bu bir tahmin değil. Çünkü yarın “cephe gerisi olacak olan” Kuzey Kürdistan’da savaş sürüyor. Bu durumda AKP’nin savaş hazırlığının en belirleyici yönü, “cephe gerisini düşmandan arındırmaktır.”
Roboski’de sınır boylarını Kürtlerden arındırma stratejisi yenilgiye uğradı. Şimdi Genelkurmay Başkanı bu stratejiyi diriltmek için, “33 köylünün arasında PKK’liler vardı, cesetleri ve silahları biz gelmeden gizlediler” demiştir. Sınırboylarını arındırma stratejisi gündemdedir. Ve işte iki yıldır yapılan KCK tutuklamaları, “cephe gerisini düşmandan temizleme”ye dönüktür. AKP hükümeti savaş sırasında bölgede yapacağı “etnik temizliğin” ön hazırlığını KCK tutuklamalarıyla başlatmıştır. KESK’i, siyaseti, yüze yakın tıp öğrencisinin tutuklanması örneğinde görüldüğü gibi meslek odalarını, tüm sivil toplumu “Kürtlerden arındırma” işte bu “etnik temizlik” sürecinin bir adımından ibarettir.
Bugün zorbalıkla yürütülen ve artık binlerle ifadesini bulan bu “politik arındırma” sürecinin, bölgesel savaş tehlikesi büyüdüğünde Roboski’de gördüğümüz gibi, bölgeyi Kürt nüfustan arındırma yani etnik temizlik sürecine dönüştüğünü göreceğiz.
AKP Hükümeti ABD’nin stratejik çılgınlığından karlı çıkmak için büyük bir maceraya giriyor. Bölgesel savaş siyaseti Kürt sorununda barış ve çözümün önündeki en temel engeli oluşturuyor. Aynı zamanda Kürt sorununda çözümsüzlük Türkiye’yi büyük devletlerin bölgesel savaş siyasetine sürüklüyor. AKP’nin Kürt halkına karşı yürüttüğü savaş, aynı zamanda bölge savaşına hazırlıktır. O nedenle “bir haftada çözülecek” sorun çözülmüyor.
Kürt sorununda çözüm, görüldüğü gibi, yalnız Kürtlerin sorunu değildir. Türkiye’de yaşayan tüm insanları ve bölge halklarını amansız, insafsız ve getireceği yıkımın sonuçları şimdiden belli olmayan bir savaştan koruma sorunudur.