Bir grup aydın ve yazarla birlikte birkaç gündür İran’dayız. Hayyam’ın, dünya tarihinin en gizemli liderlerinden Hasan Sabbah’ın memleketinde! Küçük ama bir o kadar da renkli grubumuzla kavurucu yaz sıcaklarında yolara düşmemizin nedeni bu yakın ama bir o kadar da uzak komşumuzu tanıma isteğine yenik düşmemiz! Adına uluslar arası toplum denilen ancak Fikret Başkaya hocanın da […]
Bir grup aydın ve yazarla birlikte birkaç gündür İran’dayız. Hayyam’ın, dünya tarihinin en gizemli liderlerinden Hasan Sabbah’ın memleketinde! Küçük ama bir o kadar da renkli grubumuzla kavurucu yaz sıcaklarında yolara düşmemizin nedeni bu yakın ama bir o kadar da uzak komşumuzu tanıma isteğine yenik düşmemiz!
Adına uluslar arası toplum denilen ancak Fikret Başkaya hocanın da çok güzel ifade ettiği gibi esasında ABD ve onun dümen suyundaki AB ve Japonya’dan ibaret ‘Kolektif Emperyalizm’in hedefindeki İran şaşırtıcı bir o kadar da ilginç ülke. Bu ilginçliği daha havaalanından adımınızı içeri attığınız anda seziyorsunuz.
Uluslararası ablukaya alınmış her an bir saldırının muhatabı olabilecek ülkeye gitmek insanda tuhaf hislere yol açıyor. Benzer duyguları geçtiğimiz ağustos ayında gittiğim Suriye’de de yaşamıştım.
Binlerce yıllık medeniyete köklü yerleşik bir kültüre sahip, her daim ABD’nin şer ülkeleri listesinin başında yer almayı başaran İran bıçak sırtında bir ülke. Kuşatılmışlığın girdabındaki Tahran nükleer çalışmaları nedeniyle ABD ve müttefiklerinin ağır ekonomik ve siyasi ablukası altında var olmaya çalışıyor.
İç ve dış baskılar artarak sürerken Tahran’ın bunlara yanıtı ise her geçen gün daha fazla içe kapanmak oluyor. Her türlü bölgesel ve küresel senaryonun merkezinde kendisine yer bulabilen İran azımsanacak bir ülke değil. Irak’tan Kuveyt’e, Azerbaycan’dan Tacikistan’a, Afganistan’dan Pakistan’a kadar bir dolu sorunlu ülkeyle ortak sınırlara sahip bir ülkeden bahsediyoruz. Tüm bu çatışmalı coğrafyanın merkezinde yer alan İran’sız Ortadoğu planlarının tedavüle sokulması zor görünüyor.
Şimdi bu senaryoların hayata geçirilmesi için düğmeye basıldığı günlerdeyiz. Kuzey Afrika’da pişirilen ardından Ortadoğu’ya sıçrayan olaylar silsilesinin bölgesel etkisi sürerken Suriye’nin ardından sıranın İran’a geleceği yönünde yorumlar her geçen gün artıyor.
Gün geçmiyor ki Tel Aviv ve Washington yönetimlerinden Tahran’a dair “vuracağız”, “askeri seçenekler masada” açıklamaları ajanslara düşmesin! Suriye’nin ardından sıranın bu ülkeye geleceği yönündeki iddialar ve temenniler piyasaya sürülmüş ve genel kabule dönüştürülmüş vaziyette.
Kuşkusuz İran’ın eleştirilecek çok yanı var. Netice de 16 yaşındaki çocukları dahi asmaktan imtina etmeyen Halkın Mücahitleri’nden tutun da PJAK gerillalarına kadar bütün politik yapılanmaları kanla ezmeye çalışan toplumsal ve siyasi yapının ‘ak saçlı mollalar’ tarafından şekillendirildiği bir ülkeden bahsediyoruz. İran’ın bu faşizan uygulamalarının savunulacak yanı yok. Ancak tüm bunlar ABD liderliğindeki emperyalist bloğun İran’ı Iraklaştırma Afganistanlaştırma planlarına göz yumulmasını gerektirmez! Haftaya devam edeceğiz…