KESK, bütün eksikliklerine rağmen sendikal hareketin motoru olmaya devam ettiği için hedeflendi-hedefleniyor. 4+4+4 eğitim sistemine karşı direniş geliştirdiği ve sahte toplu sözleşme mantığını teşhir eden 23 Mayıs grevini örgütlediği için hedefleniyor AKP, 12 Eylül referandumunun ardından hızla devletleşiyor. 12 Eylül hukukunu aratmayan yasa ve uygulamalarla “ustaca” kurumlaşıyor. Başta Kürtler olmak üzere emek ve demokrasi güçlerine […]
KESK, bütün eksikliklerine rağmen sendikal hareketin motoru olmaya devam ettiği için hedeflendi-hedefleniyor. 4+4+4 eğitim sistemine karşı direniş geliştirdiği ve sahte toplu sözleşme mantığını teşhir eden 23 Mayıs grevini örgütlediği için hedefleniyor
AKP, 12 Eylül referandumunun ardından hızla devletleşiyor. 12 Eylül hukukunu aratmayan yasa ve uygulamalarla “ustaca” kurumlaşıyor. Başta Kürtler olmak üzere emek ve demokrasi güçlerine karşı topyekun bir saldırı politikası sürdürüyor.
Bugün bütün hak ve özgürlükler ayaklar altındadır. Gazetecisinden bilim insanına, öğrencisinden öğretim üyesine, çevrecisinden kadın hareketine, işçisinden kamu emekçisine kadar bütün muhalif kesimler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve susturulmaya çalışılıyor.
Kuşatmaya alınan susturulmaya çalışılan güçlerden bir de KESK’tir. KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in yanı sıra 58 yönetici ve üye keyfi olarak gözaltına alındı. Daha önce de 13 Ocak ve 13 Şubat tarihlerinde KESK Genel Merkezi ve bağlı sendikalar basılmış, aranmış, yönetici ve üyeleri gözaltına alınıp tutuklanmıştı.
Şüphesiz ki KESK’e yapılan saldırılar yeni değildir. Kuruluşundan beri benzer saldırlar yaşadı-yaşıyor. KESK yöneticileri defalarca adli idari soruşturmalara ve cezalandırmalara tabi tutulmuş, hatta onlarca yönetici- üyesi faali meçhul cinayetlere uğramış, bütün zulüm ve zorbalıklara göğüs gererek bugüne gelmiştir.
93 savaş konseptiyle yönetici ve üyeleriyle faili meçhul cinayetlere maruz kalan KESK, 28 Şubat sürecinde andıçlanıp PKK ile ilişkilendirilirken bugün de KCK ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Egemenler dün olduğu gibi bugün de KESK’i yıpratmak ve zayıflatmak için her yolu denemeye devam ediyorlar.
KESK’in hedef alınması nedensiz değildir. KESK, bütün eksikliklerine rağmen sendikal hareketin motoru olmaya devam ettiği için hedeflendi-hedefleniyor… Devlet güdümlü sahte sendikaların gerçek yüzünü açığa çıkardığı ve kamu emekçilerin taleplerini seslendirmeye çalıştığı için hedeflendi. Yakın geçmişte 4+4+4 eğitim sistemine karşı direniş geliştirdiği ve sahte toplu sözleşme mantığını teşhir eden 23 Mayıs grevini örgütlediği için hedeflendi.
KESK’in hedeflenmesinin bir başka nedeni de Kürt özgürlük hareketine mesaj verilmesidir. AKP, kendisine hizmet etmeyen, biat etmeyen Kürtlerin siyaset yapamayacağı gibi, sendikalarda da görev yapamayacağını, buna izin vermeyeceğini ilan ediyor. Milletvekillerinden, Belediye Başkanlarına, Meclis üyelerine, parti yöneticilerinden üyelere kadar 8 bin Kürt siyasetçinin cezaevlerine doldurulması bu yaklaşımın üründür. Şimdiye kadar 39 yönetici ve üye kamu emekçisinin tutuklu bulunması da aynı anlayıştan kaynaklanıyor.
Yine aynı anlayış, patronlara ardı ardına “teşvik paketleri” açarken, onları “güldürürken” emekçilere ise 12 Eylül çalışma koşullarını aratmayan düzenlemeler dayatıyor.
Önce kindar nesil yetiştirme amacıyla 4+4+4 eğitim sistemi yasalaştırıldı. Aynı tarihlerde 4688 sayılı yasada değişiklikler yapıldı… Kamu emekçilerine sözde toplusözleşmeyi öngören bu değişikliğin, sefalet ücretini devam ettiren eski düzenlemeden bile geri olduğu görüldü.
Şimdi sıra, Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısında. Tasarı kanunlaşmadığı gerekçesiyle işçi sendikalarına toplu sözleşme yetkisi verilmediği ve 200 bin işçinin toplu sözleşme yapmayı beklediği biliniyor. Mevcut düzenlemeyi aratmayan, Mecliste görüşülmeyi bekleyen bu yasa tasarısı daha kanunlaşmadan yeni bir yasak getirildi. Hava yolları “torba yasa ile” grev kapsamına alındı. Yasağa karşı direnen işçilerden 305’i işten çıkarıldı..
Yine bölgesel asgari ücret, kıdem tazminatı ve esnek çalışmanın daha da yaygınlaştırılmasını hedefleyen düzenlemeler kanunlaşmayı bekliyor…
Görüldüğü üzere AKP devletinin saldırganlığı çok yönlü ve kapsamlıdır. Ezilenleri, emek ve demokrasi güçlerini ayrıştırarak, tek tek kuşatmaya alıp, belirlediği zamanda-koşullarda boğmaya çalışıyor.
Egemen güçlerin hedefleri bu kadar açık ve nettir. Ezilenler de en az egemenler kadar açık ve net olmalıdır. Bu ablukayı yarmak, direnerek etkisiz kılmak mümkündür.
KESK, fiili ve meşru mücadele geleneğine sahip çıkacak, AKP zulmüne boyun eğmeyecektir.
Ancak, KESK’e yapılan saldırı bütün demokrasi ve emek güçlerine de yapılmıştır. Dolayısıyla KESK’e yapılan saldırının boşa çıkartılması ezilenlerin ortak sorunudur… Unutmamak gerekir ki KESK’in fiili ve meşru mücadele geleneği sadece kamu emekçilerinin değil, bütün ezilenlerin onurudur. Emek ve demokrasi güçleri onurlarına sahip çıkacaktır…
Ayağa kalkmanın, demokratik direnme hareketini örgütlemenin, alanlara çıkmanın tam zamanıdır.