4+4+4 yasasını savunanların en önemli tezlerinden biri “ailenin çocuklarının nasıl eğitim göreceği üzerinde karar verme hakkı olduğu” fikrine dayanıyor. Son günlerde bu iddia, kapitalizmin tanıdığı en kutsal hak olan özel mülkiyet hakkını bile geride bırakacak sıklıkla ifade ediliyor. Bu hak tanımı dünyada daha çok “ebeveyn hakları” (parental rights) olarak kavramsallaştırılsa da yer yer aile hakları […]
4+4+4 yasasını savunanların en önemli tezlerinden biri “ailenin çocuklarının nasıl eğitim göreceği üzerinde karar verme hakkı olduğu” fikrine dayanıyor. Son günlerde bu iddia, kapitalizmin tanıdığı en kutsal hak olan özel mülkiyet hakkını bile geride bırakacak sıklıkla ifade ediliyor. Bu hak tanımı dünyada daha çok “ebeveyn hakları” (parental rights) olarak kavramsallaştırılsa da yer yer aile hakları (family rights) içinde de yer buluyor. Türkiye’de bu kavramın ifade ettiği hak iddiasının bir biçimde kullanıldığı tartışmaları hatırlayalım.
Başta başbakan olmak üzere hükümet yetkilileri hemen her konuşmalarında 4+4+4 düzenlemesi ile devletin dayatmalarının, gençleri formatlamasının önüne geçildiğini ifade etti. Artık ailelerin “özgürce”, “korkmadan” çocuklarının eğitimi hakkında tercihte bulunacağını savunuldu. “9 yaşındaki çocuk nasıl meslek seçecek” sorusuna verilen “zaten aile seçecek” yanıtı da, “ebeveyn hakkı” kavramına atıfta bulunmaktaydı. Son olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu 4+4+4 eğitim sistemini savunurken “ebeveyn hakları”nı şu sözlerle savundu: “İsteyen çocuğuna dini eğitim verir, isteyen vermez. Deniyor ki, ‘aileler çocukları yönlendirecek.’ Kusura bakmayın ama ailenin çocuk üzerinde hakkı vardır.” (1)
Ebeveyn hakları mücadelesinin kalesi: ABD
Çocuk üzerinde ebeveynlerin karar verme hakkı olduğuna dair tartışmaların en hararetli yaşandığı ülke ABD. ABD’nin aşırı muhafazakar çevreleri açısından “ebeveyn hakkı mücadelesi” en önemli politik kavga alanlarından biri. ABD’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni onaylamayan iki ülkeden biri olması (diğeri Somali), muhafazakarların “ebeveyn/aile hakları” çerçevesinde yürüttükleri politik kampanya ile sağlandı. Bundan 20 yıl önce Birleşmiş Milletler’in hazırladığı ve tüm çocukların eğitim, yeterli beslenme, barınma ve diğer temel ihtiyaçlara olan erişimini birer hak sayan, çocukların sömürüden ve zorunlu askeri hizmetten korunmasını isteyen bu sözleşme, hiçbir ABD hükümeti tarafından Senato’ya taşınıp resmileştirilemedi. Amerika’nın Sesi internet sitesinin sözleşmeye dair eleştirilerileri ele alan haberinde karşılaştığımız itirazlar oldukça tanıdık: “Sözleşmenin anne babaların haklarını kısıtlayacağı ve hükümetin aile içi ilişkilere karışmasına izin vereceği…” (2)
Çocukların daha iyi bir yaşam sürmesi adına alınan önlemlere “aile egemenliğinin kaldırılıp yerine hükümetin konulduğu” iddialarıyla karşı çıkan ABD’li muhafazakarlarla benzer tezleri Türkiye’de yayınlanan İslamcı bir mizah dergisi de paylaşıyor. Hükümetin son reformuna dair “yetmez ama evet” tutumunu paylaşan Cafcaf dergisinin son sayısının kapağında yer alan ve zorunlu eğitimi eleştiren karikatür dikkat çekici. Karikatürde bir evin kapısına bıçakla tutturulmuş bir not görünüyor: “Çocuğunu okula göndereceksin ya da biz almasını biliriz- Milli Eğitim Bakanlığı.” Karikatürün başlığında yer alan “Ev okulu hakkımız engellenemez” sloganı da dünyanın bir çok ülkesinde aile/ebeveyn hakkı mücadelesi yürüten aşırı muhafazakarların temel ilgi alanları arasında yer alıyor. Çocuklarını okula göndermek istemeyen ABD’deki Mormon tarikatı gibi dinsel gruplar çocukların eğitiminin evde yapılabilmesi mücadelesinin kitle gücünü oluşturuyor.
Liberalizmin soyut hakları, güçlü olani destekler
Muhafazakarların bu talepleri yer yer liberallerden de şu soru üzerinden destek buluyor: “Kendi geleceklerine karar verme olanağı olmayan çocukların geleceğini belirleme hakkına aile mi sahiptir devlet mi?” Soru bu olunca, “sivil toplum-devlet” çelişkisi etrafındaki “mücadeleler”in, özgürleşmenin temel kulvarı olduğunu iddia eden liberaller, en gerici muhafazakar tezlerin arkasında saf tutuveriyorlar. Ali Nesin’in eğitim sistemi üzerine değerlendirmelerinde yer alan “Çocuğun beynini devlet yıkayacağına aile yıkasın” (3) sözleri bu durumun en çarpıcı örnekleri arasında yer alıyor. Liberalizmin evrensel soyut haklar varsayımı bir kez daha özgürleştirici değil daha da tutsaklaştırıcı bir sürecin ideolojik meşruiyetini sağlıyor. “Ebeveyn hakları” /”aile hakları” çerçevesinde, ailenin egemen gücü olan babaya, sadece kızını eve hapsetme ve örtme hakkı değil, aynı zamanda çocuklarını gelin ve işgücü olarak pazarlama hakkı veriliyor.
En radikal muhafazakarı en ‘solumsu’ liberallerle birleştiren taktik aynı: Burjuva ulus devletin tek tipleştiriciliği, erkek egemenliği, otoriterliği gibi kusurlarını göster, sonra da bu devletlerin yasalarına işçi sınıfı, kadın ve gençlik mücadeleleriyle sokulan hakları imha et! Emeğin yeniden üretiminin toplumsallaştırılmasının bir parçası olarak eğitim hakkının sınıf mücadelesinin kazanımı olduğunu unuttur. Çocuk bakımının ve eğitimin toplumsallaştırılmasının kadın hareketlerinin mücadelesi kadar hayat bulabildiğini bilinçlerden kazı. Solun da zaman zaman küçümseyerek baktığı 68’deki gençlik hareketlerinin -özellikle Batı’da- geleneksel ailenin sınırlayıcı kalıplarını kıran etkilerini kolayca önemsizleştir. Böylece ebeveyn hakkı ve özel mülkiyet hakkı gibi, egemen olanın sömürücü, patriarkal ve otoriter nitelikteki “hak”larını genişletme talebi, yegane özgürlük mücadelesi oluversin. Bir de üstüne, bu “hak”ların koruyucusu olarak eskisini aratmayan “ceberrutlukta” devleti dik…
Yemezler. En azından sermayeye tanınmış kutsal özel mülkiyet hakkı ve yine asıl olarak erkeğe tanınmış aile/ebeveyn hakkı dışında her hakkı teferruat olarak gören bu düzene karşı mücadelenin özneleri yemez.
Düzenin kurucuları bunu anlamıyorlarsa 4+4+4’e karşı yükselen mücadelede, gazlarına, coplarına, panzerlerinize karşı sokakta kimler kavgaya en önde girmiş bir baksınlar. Orada genç kadın öğretmenleri görecekler. Yani varlığını ancak “aile” içinde tanıdıkları kadınları, ebeveynlerinin en geri taleplerine mahkum edilmeye çalışılan gençleri, giderek köleleştirilen eğitim emekçilerini…
(1) http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/20245286.asp
(2) http://www.voanews.com/turkish/news/international/bm-cocuk-haklari-amerika-97947929.html
(3)http://taraf.com.tr/tugba-tekerek/makale-ali-nesin-cocugun-beynini-devlet-yikayacagina.htm