AKP hükümeti yıllardır sendikalarla, sendikacılarla dalga geçiyor. Zaman zaman bir yasa tasarısı ya da taslağı ya da her ne karın ağrısıysa bir metin ortaya çıkarıyor, sendikalar buna karşı görüşlerini öne sürüyorlar, konunun uzmanları gazetelerde akıllar fikirler yazıyorlar, sonunda mesele tavsıyor ve değişiklik bir başka bahara bırakılıyor. Yıllardır böyle. Bu defa alıştığımız ikiz yasaları -274 ve […]
AKP hükümeti yıllardır sendikalarla, sendikacılarla dalga geçiyor. Zaman zaman bir yasa tasarısı ya da taslağı ya da her ne karın ağrısıysa bir metin ortaya çıkarıyor, sendikalar buna karşı görüşlerini öne sürüyorlar, konunun uzmanları gazetelerde akıllar fikirler yazıyorlar, sonunda mesele tavsıyor ve değişiklik bir başka bahara bırakılıyor. Yıllardır böyle. Bu defa alıştığımız ikiz yasaları -274 ve 275; 2821 ve 2822- tek bir yasa olarak öngören “Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı” ortaya çıktı, Meclis’e de gönderildi. Bu defa vaziyet “ciddi” ama! Görüşmeler, pazarlıklar hala sürüyor.
Bu tasarı bugüne kadar ortaya çıkan diğer tasarıların hepsinden daha geri. Hemen hiçbir değişiklik de öngörmüyor. Sendikaların tüzüklerini özgürce belirleyebilme hakları korunmuyor. Sendika özgürlüğü adına hiçbir ilerleme yok. Toplu pazarlık sürecini mayınlı bir yola çeviren ve grev hakkının kullanılmasını olağanüstü ölçüde sınırlayan, zorlaştıran “prosedür” diye bilinen garabet aynen duruyor. Sendika üyeliğinin kazanılması ve istifanın gerçekleşmesi için de hiçbir şekilde çözüm olamayacağı ortada olan e-devlet uygulaması getirilmiş. Referandum olmasın da ne olursa olsun! İşkolları sayısı 18’e indirildi, sonra pazarlıklarla 22’ye çıkarıldığı anlaşılıyor. Sendikaların kendi tüzüklerini ve faaliyet alanlarını kendilerinin belirlemeleri hakkından ki bu sendika hareketi için kişilik meselesidir, söz eden yok.
Yüzde on barajı konusunda AKP pazarlığı yüzde 3’le açtı. Türk-İş Başkanının ilk açıklamasına bakılırsa, büyük çabalarla yüzde 5’ten yüzde 3’e çekebilmiş barajı. Büyük başarı! Sonra barajın TBMM Alt Komisyonu tarafından yüzde 1’e çekildiği yazıldı. Bazı hesaplar yapıldı belli ki: Yüzde 3 barajının altında kalacak olan kaç sendika var? Hesaba ne hacet! Bu yüzde 3, esasen Türkiye’de sendikalaşma oranı aşağı yukarı. Bu tasarının ardında nasıl bir pazarlık varsa belli ki değerler, ilkeler değil faydalar tartışılmış. Çirkin bir pazarlık. Komisyonda hükümet, muhalefet temsilcilerinin yüzde 3, yüzde 1, binde 5 oranları etrafında yapıp tartıştıkları akıllara zarar hesapları basında okuyoruz.
Türk-İş, “31.01.2012 Tarihinde TBMM’ne Sevk Edilen “Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısına” İlişkin Türk-İş Tespitleri ve Değişiklik Önerileri” başlıklı bir yazı gönderdi hükümete, internette de var. 22 maddelik değişiklik önerilerinin hiç biri esasa ilişkin değil. Bu yazıda hatta yüzde 3 barajını aynen korumaktan yana, e-devlet önerisini de… Sendika özgürlüklerine dair hiçbir önerisi yok, toplu pazarlık prosedürüne, grev sürecine ilişkin hiç bir dişe dokunur değişiklik istememiş Türk-İş. Hak-İş ise bu tasarının acilen kanunlaştırılması turlarına çıktı.
Ve DİSK’in, Meclis’te görüşülen yasa tasarısını protesto eylemine destek vermek için, her iki konfederasyon yetkililerinin de yoğun pazarlıklar içinde olduklarından olsa gerek, zamanı olmadı.
Hemen hiçbir değişiklik getirmeyen bu “değişiklik”, hükümet için bir demagoji imkanı arayışıdır, zaman kazanma çabasıdır. Sadece budur. Sendikalar içinse bir sınav olmuştur. Türkiye’deki sendika hareketinin nerelere geldiğini sergileyen bir sınav.