Bundan bir süre önce Diyarbakır’da bir dönem Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Merkezi (JİTEM) olarak kullanılan bina ile Diyarbakır Kapalı Cezaevi ve Adliye Sarayı’nın bulunduğu Saraykapı’daki restorasyon çalışmaları sırasında insan kemiklerine rastlandı. Tesadüfen çıkan kemikler gündeme tabiri caiz ise “bomba gibi düştü”. Cüneyt Özdemir’in ironik bir şekilde “JİTEM uygarlığı kazıları” olarak adlandırdığı ve arkeologlar tarafından […]
Bundan bir süre önce Diyarbakır’da bir dönem Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Merkezi (JİTEM) olarak kullanılan bina ile Diyarbakır Kapalı Cezaevi ve Adliye Sarayı’nın bulunduğu Saraykapı’daki restorasyon çalışmaları sırasında insan kemiklerine rastlandı. Tesadüfen çıkan kemikler gündeme tabiri caiz ise “bomba gibi düştü”. Cüneyt Özdemir’in ironik bir şekilde “JİTEM uygarlığı kazıları” olarak adlandırdığı ve arkeologlar tarafından yapılan kazılar hala devam ediyor. Bulunan kafatası ve kemik sayısı Her geçen gün daha da artıyor.
Kazıların başlamasından bir süre sonra İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi konu hakkında yıllardır yaptıkları araştırmaların sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. 1989 yılından bu yana var olan toplu mezarlara ilişkin kapsamlı bir çalışma yapan dernek hazırlanan raporu, dernek binasında düzenlenen basın toplantısında kamuoyuna açıklandı.
Türkiye’deki toplu mezarların istatistiğini çıkaran İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre, bugüne değin 12 toplu mezar kazısı yapıldı. Bu kazılarda Hizbullah’ın işkence edip öldürdükleri de dâhil, toplam 162 kişinin cenazesi çıkarıldı ve teşhis edildi. İHD’nin raporuna göre Türkiye’de halen hakkında başvuru yapılan ve kazılması istenen 255 toplu mezar daha bulunmakta. Bu mezarlarda ise, 3 bin 274 kişinin olduğu bilgileri yer aldı. İHD Diyarbakır şubesi bu verilerin daha net görülmesi için bir de harita hazırladı. Haritayı şubenin internet sitesinden; http://www.ihddiyarbakir.org/Map.aspx inceleyebilirsiniz. Eyüp Can’ın haklı tespiti ile bu bir ‘oyun haritası’ değil, ‘ölüm haritası’.
Şehirlerin üzerindeki butonlar üç renkten oluşuyor; Sarı, açılmış toplu mezarları gösteriyor. Yeşil, açılmamışları…
Kırmızı ise henüz kazı yapılmamış toplu mezar iddialarını.
Bölgede toplu mezar olayının ilk olarak 1989 yılında gündeme geldiğinin altı çizilen raporda bu tarihlerde bölgede araştırma yapan Gazeteci Günay Aslan’ın, Siirt’e bağlı Newala Qasaba’da (Kasaplar Deresi) çok sayıda ceset olduğunu tespit ettiği bilgisine de yer verildi. Aslan’ın tespitleri sonucunda çatışmada yaşamını yitiren Agit Kod adlı Mahsum Korkmaz ve birçok PKK’linin bulunduğu 73 kişinin ismine rastlandı. Aslan’ın savcılığa başvurması üzerine Kasaplar Deresi’nde kazı çalışması yapıldığını ve 8 kişiye ait cenazeye ulaşıldı.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de İHD raporundan yaklaşık 5 ay önce, ‘Toplu Mezarlar ve Hakikatle Yüzleşme Zorunluluğu’ başlığıyla Meclis’e 8 sayfalık bir rapor sundu. Rapora göre bugüne kadar bilinen toplu mezar sayısı 113. Bu mezarlarda gömülü olduğu zannedilen insanların sayısı ise 1538.
Raporda, 113 toplu mezarın illere göre dağılımı ise şöyle; Diyarbakır’da 25 (yüzde 22,12) Siirt’te 16 (yüzde14,16) Bitlis’te 14 (yüzde 12,39) Van’da 9 (yüzde 7,96) Batman’da 9 (yüzde 7,96) Şırnak’ta 7 (yüzde 6,19) Bingöl’de 6 (yüzde 5,31) Hakkâri’de 6 (yüzde 5,31) Mardin’de 5 (yüzde 4,42) Ağrı’da 1 (yüzde 0,88) Elazığ’da 1 (yüzde 0,88) Gaziantep’te 1 (yüzde0,88) Tunceli’de 1 (yüzde 0,88) Urfa’da 1 (yüzde 0,88) Iğdır’da 1 (yüzde 0,88) Hizbullah’ın mezar evleri 10 (yüzde 8,85)
Türkiye’nin yakın tarihinin en karanlık sayfalarından biridir toplu mezarlar. Hizbullah’ın kurbanlarını domuz bağıyla öldürüp gömdüğü mezar evler bir dönem gündemin ilk sıralarına oturdu. PKK’yle yürütülen “düşük yoğuluklu” savaş sırasında sürekli dile getirildi öldürülen militanların, kaçırılan köylülerin öldürülüp topluca gömüldükleri. Bu iddiaları somutlayan PKK itirafçısı ve JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan’ın itirafları oldu. Diyarbakır’da kaçırılıp öldürülen Murat Aslan’ın öldürülüp gömüldüğü yeri söyledi Aygan. Kazı yapıldı ve Aslan’ın cesedi bulundu. Bununla birlikte bir askerin notundan yola çıkılarak yapılan kazıda ise köylerinden kaçırılan 11 yurttaşın cesetleri Diyarbakır Kulp Alaca Köyü’nde topluca gömülmüş olarak bulundu. Türkiye bu olayda AİHM kararıyla tazminat ödemeye mahkûm edilince, toplu mezar iddiaları daha bir ciddiye alınmaya başlandı. Başta İHD olmak üzere sivil toplum örgütlerinin ve ailelerin çabasıyla art arda toplu mezar başvuruları yapıldı, kazılar gerçekleştirildi.
Eyüp Can’ın Radikal’deki köşesinde 26 Ocak’ta belirttiği gibi “Tüm Bu haberler ve toplu mezar haritası asıl ülkenin batısında yaşayan bizler için sarsıcı ve uyandırıcı olmalı. Bölgede yaşananları ve adına Kürt meselesi dediğim çok katmanlı problemi gerçekten anlamak için…” Türkler ve Kürtler bu acıları yüreklerinin derinliklerinde hissetmedikçe gerçeklerle yüzleşemeyeceğiz. Van depremi sonrasında olduğu gibi bazı hastalıklı beyinlerin Kürt kardeşlerimizin ölümüne sevinç duymalarına karşı çıkmadığımızda, Uludere-Roboski’de yoksul 34 kaçakçının öldürülmesi karşısında “bölücü Kürtlere Allah’ın gazabı” nidaları ile zil takıp oynayanlara sessiz kalmadığımızda hala umut var demektir. Zira “Zulme karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır”.
Barış için çok değerli bu yüzleşme fırsatını her gün hızla değişen gündeme kurban edersek bu harita hep kırmızı kalacak. Belki de yeniden 90’lara döneceğiz, hukuksuzluk ve toplu katliamlar tekrar yaşanacak. Haritanın tümü kaybettiğimiz canların kanları ile tamamen kırmızı olacak.