Arap halk hareketleri ile başlayan değişim sürecinde, emperyalist manipülasyon Libya’dan sonra Suriye’de de kontrol sağlamak için bir iç savaş kışkırtması eşliğinde sürüyor. Burada da Vahabi olarak da adlandırılan ABD işbirlikçisi monarşilerden oluşan Körfez gericiliğinin koçbaşı rolü oynadığı görülüyor. Suriyeli gazeteci Nidal Naisa’nın aşağıdaki yazısı, Arap halk hareketlerini “emperyalizmin oyunu” diye itham etmekle ve Mısır’dan Libya’ya […]
Arap halk hareketleri ile başlayan değişim sürecinde, emperyalist manipülasyon Libya’dan sonra Suriye’de de kontrol sağlamak için bir iç savaş kışkırtması eşliğinde sürüyor. Burada da Vahabi olarak da adlandırılan ABD işbirlikçisi monarşilerden oluşan Körfez gericiliğinin koçbaşı rolü oynadığı görülüyor. Suriyeli gazeteci Nidal Naisa’nın aşağıdaki yazısı, Arap halk hareketlerini “emperyalizmin oyunu” diye itham etmekle ve Mısır’dan Libya’ya farklı gelişim seyirlerine sahip süreçleri aynı kefeye koymakla malulse de, Suriye’de emperyalizm işbirlikçisi silahlı kalkışma karşısında Esad rejimine sunulan kitlesel desteğin psikolojik-politik temelini göstermesi açısından önemli (Sendika.Org’nin notu)
Arap dünyası için “Bahar” safsatasıyla Devrimler dönemi olarak adlandırılan bu süreç, şer güçlerinin tezgâhından başka bir şey değildi. Arap Dünyasındaki eskimiş Arap gericiliğinin küresel güçlere kendini müttefik olarak pazarlamasından başka bir şey olamayan, bizzat Arap’ın Arap’a kötülüğünün sergilendiği bir sürecin ne Devrim, ne de Arap Baharı olarak tanımlanamayacağı açıktır.
Eski püskü ideolojik kafa yapısıyla boğazına kadar “petro-dolar”larla yaşayan Çöl Vahabileri, göklere kadar birikmiş toplumsal sorunları ertelemek ve krizlerin üstünü örtmek için, sözde bölgenin sorununu çözmeye kalkıştılar. Bu durum Batılı Ülkelere, savaş açma ve askeri müdahale yarışına girme hatasından sonra bir fırsat sundu; bir taşla birden fazla kuş vurma telaşıyla hızlıca bölgeye özgü savaş politikalarını devreye soktular.
Batı tam da bataklığa sürüklenecek iken, kalkınması ve kurtuluşu için; tam zamanında azgın teröristler devreye girdi. Dini inançları kullanarak halkları kolay yönlendirme ve evcilleştirme, kitleleri kontrol etme ve kullanma stratejisini devreye sokmanın bir kıvılcımı oldu.
Öte yandan Bölge Halkları uygarlığın gerisinde kaldığını unutsun, büyüme frenlensin diye iç çatışmalar körüklendi. Bölgede insanlar barbarca birbirini öldürerek, adeta iç savaşa sürüklenirken, onlar seyrediyorlar. Hem de savaşmadan ve bir tek askerini göndermeden.
Sonuçta kayıp ne olursa olsun ve kaybeden kim olursa olsun, Batı, hep kazanan olacaktır. Batı taktiği: Birilerinin “yok oluşundan” kazanç sağlamak… Esasında toplum kaybedendir. İşte bu yüzden bu toplumun felaketi olan “Arap baharı” başlatıldı. Şimdi Bernard Levy’nin kitabındaki tanımlamaya ihtiyaç var artık: “Savaşları sevmiyoruz.” (Kasım 2011)
Amerika’nın “Devrimci” tarzı ve özlemiyle “Bahar” kıvılcımı şu anda Suriye’ye uzanmış durumdadır. Kiralık gibi ‘kullan-bırak’ taktiği, en gerici ve en çirkin haliyle kendini Suriye’de gösteriyor. Libya’da Kaddafi’yi devirmek için kurduğu tezgahın içinde El Kaide’nin olduğuna dair belgeler ve açık itiraflar vardı. Şimdi de Amerika, Libya’da uyguladığı geleneksel istihbarat stratejisini, Suriye’de arttırarak tekrarlıyor. Suriye’ye muazzam sayıda El Kaide ve Vahabi katillerini soktu.
Vahabilerin bildik yöntemi; katliam ve vahşetten ibarettir. Silahsız masum insanları, kurban eder gibi kafalarını keserek cesetleri kimliksizleştirme, başvurdukları temel vahşet yöntemidir.
Matemli bir annenin şok edici sözlerini asla unutamayacağım. Oğlunun öldürülmesi bir yana, dedi ki, “öldürüp başını kesmişler.” Bu tarz öldürme, yaygın hale gelmişti. Vahabilerin kültüründe ölüm, bir cezalandırma yöntemidir. Korku ve panik yaratma ve özellikle öldürme, Vahabi çetelerinin başvurduğu terör yöntemidir. İnsanları canından bezdirerek, artık ölümü isteyecek halde olması asıl hedef haline gelmiştir… Bunlar değil miydi, Asi nehrini asker ve polis cesetleriyle dolduran. Tüm kamu binalarını, köprüleri, enerji santrallerini yakıp yıkma, petrol yataklarını, doğalgaz boru hatlarını havaya uçurma, benzeri birçok sabotaj eylemleriyle topyekun imha etme eylemleri ne içindi? Tıpkı model aldıkları Libya gibi bir bölge yaratmak içindir.
Körfez İşbirliği Konseyi’nin emri ve işbirliğindeki Vahabizm bu. Kirli oyunlarla Mısır ve Libya’da nasıl başardıysa, faşist Vahabiler, Tunus’tan Yemen’e kadar birçok bölgede koşulsuz boyun eğecek, dejenere olmuş kitleler yaratmak için, aynısını Suriye’de başlattılar.
Vahabi Faşizmi Suriye’de, şerrinden kurtulan bir tek aileyi bırakmamacasına tamamen iç savaşı ve mezhep çatışmasını yaratmayı hedeflemektedir. Suriye’ye karşı bu barbarca saldırı kampanyası ve sürekli kışkırtıcı söylemleriyle ile bir iç savaşın kaçınılmaz olduğunu sistematik olarak vaaz ettiler.
Fakat Vahabilerin görüş alanına girmeyen tek şey; Suriye’nin kale surları gibi güçlü duvarlarıdır. Bir tılsım değil. Güçlü bir ulusal ordu, klasik Arap toplumundan farklı uygar, bilinçli bir Suriye toplumu, güçlü bir toplumsal kenetlenme nedeniyledir ki, bir trenin duvara toslayıp harabeye dönüşmesi gibi çarptılar.
Şu aralar bir efsane gibi karşılanan durum şu; Vahabi sıçanları ve NATO (1), Suriyelilerin azmi karşısında çözülme, teslim olma ve hatta yıkım yaşıyor. Bu da, bölgeyi şeyhliğe dönüştürecek Talibanizasyon planının yıkılışı ve haklı olarak NATO ve Batı’nın çiftliğinin düşmesi demektir.
Körfez ülkelerin bilinen yolu; NATO generalleri eğlenerek ve dalga geçerek emretmezse, özgürce karar verme, insan onuruna yakışan duruş ya da bağımsız olma isteği hiç yoktur.
Bu yüzden Vahabi faşist şeytanların yıkılışı, korkunç ve zalim NATO askerinin yıkılışı demektir.
Dipnot:
1. Vahabilerin tuttuğu paralı askerlerden Yüzlerce Arap savaşçı tutuklandı. Ve Türkiye-Suriye ilişkilerinin öyküsü: 47 Türk İstihbaratçı ve Emniyetçinin sırrı: Bunlar için İstanbul Meclisinden ve Riyad Esad’ın çeteleriyle takas yapılıyor. İstanbul’daki isyancıların teslim edileceği, birçok gazeteye gizli bilgi olarak sızdırılmıştı.
7 Şubat 2012
* Nidal Naisa: Suriyeli bağımsız gazeteci. Herhangi bir Siyasi Parti ya da Dini grubun mensubu değildir.
[Arabtimes’taki Arapça orijinalinden Hamide Yiğit tarafından 5deniz (Sendika.Org) için çevrilmiştir]