Direnmek, varlık yokluk meselesi haline gelmiştir. KESK’i yaşatmanın ve geliştirmenin yolu, direnmekten, işyerlerini, sokakları, alanları döne döne ve yeniden fethetmekten geçiyor. AKP zulmüne karşı direnmek, sadece KESK’i korumak ve yaşatmak için değildir. Aynı zamanda insanlık onurunu korumak ve yaşatmak içindir… Hatırlanacağı üzere AKP hükümetinin programında yer alan Kıdem Tazminatı’nın fona devredilmesi düzenlemesiyle ilgili yükselen tepkiler […]
Direnmek, varlık yokluk meselesi haline gelmiştir. KESK’i yaşatmanın ve geliştirmenin yolu, direnmekten, işyerlerini, sokakları, alanları döne döne ve yeniden fethetmekten geçiyor. AKP zulmüne karşı direnmek, sadece KESK’i korumak ve yaşatmak için değildir. Aynı zamanda insanlık onurunu korumak ve yaşatmak içindir…
Hatırlanacağı üzere AKP hükümetinin programında yer alan Kıdem Tazminatı’nın fona devredilmesi düzenlemesiyle ilgili yükselen tepkiler üzerine Çalışma Bakanı Faruk Çelik, “Henüz gündemimizde yok”, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ise “Gülüp geçin” demişti.
Evet, hükümet düğmeye bastı. Gülüp geçilecek bir durumda olunmayacağı şimdi daha netleşmiş durumda. Kıdem tazminatının fona devredilmesi, bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları ve esnek çalışma biçimleri gibi düzenlemelerin yer aldığı İstihdam Stratejisi ve Eylem Planı Taslakları gündeme alındı.
Türk-İş’ten bir ihanet daha
8 Şubat 2012 tarihinde Çalışma Bakanı Faruk Çelik başkanlığında, Türk-İş, Hak-İş ve TİSK’in katılımıyla Üçlü Danışma Kurulu toplandı. Hükümet, “Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı (2012-2023)” ile “Ulusal İstihdam Stratejisi Eylem Planı Taslağını (2012-2014)” Türk-İş ve Hak-İş’in önüne koyarak 23 Şubat tarihine kadar görüş istedi.
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ve Genel Sekreter Pevrul Kavlak imzasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gönderilen mektupta, konuyla ilgili 21 Haziran 2010 tarihinde rapor sunulduğu ayrıca ilave görüş bildirilmeyeceği ifade ediliyor. Türk-İş, “Konfederasyonumuz, kıdem tazminatı, bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları ve esnek çalışma biçimlerinin yer aldığı istihdam stratejisi ve eylem planı hakkında, ilave ve yeni herhangi bir görüş bildirmeyecektir” diyor.
Daha önce ise “Kıdem tazminatının fona devredilmesi”ni Genel Grev nedeni sayacağını defalarca açıklamıştı. Bu açıklamalar Genel Kurul kararlarıydı.
Kıdem Tazminatı konusunda yağmasa da gürleyen Türk-İş, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısında işverenle ve hükümetle anlaşarak açıkça işçilere ve sendikal mücadeleye ihanet etmişti…
Yüzde 3 barajına ırkçı savunma
Türk Metal Sendikası İzmir 1 No’lu Şube 2. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Türk Metal Sendikası Genel Başkanı ve Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, yasa tasarısındaki yüzde 3 barajını ırkçılık yaparak savunuyor: “Baraj olmazsa güçlü sendika da olmaz. 100 kişi bir araya gelir, sendika kurar sözleşme yapar. Etnik sendikalar kurulur. Barışa ve huzura yazık olur” (Evrensel 19.02.2012) demiş. Pevrul Kavlak, Türk-İş’e yakışan bir açıklama yapmış…
Ancak Türk-İş’in bu tasarıya karşı yekpare olmadığını ifade etmek de gerekiyor. Türk-İş içinde yer alan 10 sendikadan oluşan Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) yaptıkları açıklamayla Meclise sevk edilen tasarıya muhalif olduklarını ilan ediyorlardı. Bu tasarıyla emek cephesinin taleplerinin yok sayıldığını, sendikalarla alay edildiğini, tasarının “12 Eylül tortusunu temizlemek” bir yana “adeta kemikleştireceğini” ( Evrensel 15.02.2012 ) vurguluyorlar.
KESK’e saldırı tesadüf değil
Öte yandan kamu emekçilerine sözde Toplu Sözleşme öngören 4688 Sayılı Yasa Tasarısı da Meclis gündeminde bulunuyor.
4688 sayılı Yasa Tasarısı, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı ve Ulusal İstihdam Stratejisi Eylem Planı… Bütün bu düzenlemeler gündemleşmiş ve dayatılmış durumdadır. Emekçilerin mevcut haklarını daha da gerilere götürecek bir süreçten geçiyoruz.
Tam da böylesi bir süreçte direnebilecek güçlerin başında olan KESK ise büyük saldırılar altında… 13 Şubat günü başta KESK ve KESK’e bağlı sendikalardan Eğitim-Sen ve SES Genel Merkezleri basılarak aramalar yapılmış, 14 kadın yönetici ve üye gözaltına alınmış, bunlardan 9’u ise sendikal hak ve özgürlükler kapsamında gerçekleştirilen faaliyetler gerekçe gösterilerek tutuklanmıştır.
Söz konusu baskınların gözaltı ve tutuklamaların nedenleri ve zamanlaması hakkında birçok şey söylemek mümkün…
En başta söylenecek olan, egemenlerin Kürtlere, Kürtlerin kazanımlarına dönük topyekûn saldırının bir parçası ve yansıması olarak bu saldırıların yaşandığı gerçeğidir.
Egemenlerin 93 yılında uygulamaya koydukları kirli savaş konseptiyle, KESK yönetici ve üyeleri de adli-idari cezalarla paylarına düşeni almış, onlarca kamu emekçisi faili meçhul cinayetlere uğramıştı. Benzer saldırılar 28 Şubat sürecinde de yaşanmış, andıçlananlar arasında KESK de yer almıştı. KESK bugün de sistematik ve kapsamlı saldırılar yaşıyor. Saldırılar esas olarak gözaltı ve tutuklamalarla, psikolojik savaşla yürütülmektedir.
KESK’li kadınlara yapılan saldırının bir nedeni de KESK Kadın Meclisinin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla aldığı kararlar ve bu karalardan duyulan rahatsızlıktır.
Söz konusu baskın gözaltı ve tutuklamalarla KESK etkisizleştirilmek, iç tartışmalara sürüklenmek ve marjinal hale getirilmek isteniyor. Kürt emekçilerine yönelerek, Türk emekçilere Kürtlerden uzak durulması mesajı veriliyor.
AKP’ye yanıt direnerek verilmeli
Egemenlere inat, Kürt sorununun eşitlik ve özgürlük temelindeki çözümü daha etkin savunulmalıdır. Bu aynı zamanda farklı milliyetlerden emekçilerin birlikteliğinin ve halkların kardeşliğinin yoludur.
Gelinen noktada direnmek, varlık yokluk meselesi haline gelmiştir. KESK’i yaşatmanın ve geliştirmenin yolu, direnmekten, işyerlerini, sokakları, alanları döne döne ve yeniden fethetmekten geçiyor. AKP zulmüne karşı direnmek, sadece KESK’i korumak ve yaşatmak için değildir. Aynı zamanda insanlık onurunu korumak ve yaşatmak içindir…
Bu anlamda demokratik direnme hareketini birkaç güne sığdırmayan bir mücadele programı acil bir ihtiyaçtır.
Ayrıca bir araya gelebilecek bütün güçleri seferber etmek ve 21 Aralık Grevi’ni aşan bir Genel Grev ve Genel Direniş örgütlendirilmelidir.
Bu yol, sözde TİS’i öngören 4688 sayılı sahte Sendika Yasa Tasarısını, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısını, Ulusal İstihdam Stratejisi ve Eylem Planını püskürtmenin de yoludur.