İkinci el Lenin ve Pravda, unutulmaya ya da unutturulmaya yüz tutmuş bir dönemin ideolojik simgeleri olarak, yine kendilerine St. Petersburg’un en yoksul bölgesini bulmuşlardı, kendilerine yeni bir başlangıç ararcasına Şehirdeki son günlerimiz. Yağmurlu ve soğuk bir St. Petersburg öğleden sonrasında Udelnaya metro istasyonuna yakın devasa bir pazarı ziyaret etmeye karar verdik. Demiryolu hattının hemen yanına […]
İkinci el Lenin ve Pravda, unutulmaya ya da unutturulmaya yüz tutmuş bir dönemin ideolojik simgeleri olarak, yine kendilerine St. Petersburg’un en yoksul bölgesini bulmuşlardı, kendilerine yeni bir başlangıç ararcasına
Şehirdeki son günlerimiz. Yağmurlu ve soğuk bir St. Petersburg öğleden sonrasında Udelnaya metro istasyonuna yakın devasa bir pazarı ziyaret etmeye karar verdik. Demiryolu hattının hemen yanına kurulan, ağırlıklı ikinci el eşyaların satıldığı bir yer. Sıcak içeceklerle ellerini ısıtmaya çalışan satıcıların ve topraktan yükselen yoğun buharın arasında, soğuk bir kış günü pazarı geziyoruz. Aşağıdaki fotoğraf, bu gezinin anılarından biri oldu. Diğeriyle metro istasyonuna dönüşte karşılaşacağımızı ise tahmin edemezdik.
Kullanılmış giysilerin minik tepeler oluşturduğu pazarın, demiryoluna yakın, kenarda kalmış bir dükkanının önünde birden karşımıza çıktı: Kullanılmış ayakkabılar, hırdavatlar ve ceketler arasında koca bir Lenin büstü. Beyaz kaidesine Rusça yazılar yazılmış, soğukta, öylesine, alıcısını bekler ya da eskici dükkanının koruyuculuğunu yapması istenir gibi duruyordu. Belli ki, pazarın etrafında sıralı yoksul semtlerin birinin artık resmi olmayan binalarından sökülüp, turistlerin zaman zaman uğradığı bu ikinci el pazarına, meraklısına satılmak amacıyla getirilmişti.
Metro istasyonuna dönüşümüzde hava artık iyice soğumuştu ve insanlar evlerine gidiyordu. St. Petersburg’un oldukça yoksul kesiminin oturduğu bu bölgenin Udelnaya metro istasyonu girişinde bir adam bağırarak Pravda gazetesini satma telaşındaydı. On günlük gezimiz boyunca sokakta satıldığını hiç görmediğimiz Pravda, Lenin’in ikinci el pazarına düştüğü bu bölgede yine yoksul alıcıları için bağıra çağıra satılmaya çalışılıyordu.
İkinci el Lenin ve Pravda, unutulmaya ya da unutturulmaya yüz tutmuş bir dönemin ideolojik simgeleri olarak, yine kendilerine St. Petersburg’un en yoksul bölgesini bulmuşlardı, kendilerine yeni bir başlangıç ararcasına.
T.S. Eliot, “Başlangıç ve son karışmışsa tarih bize hiçbir şey öğretmemiş demektir” diyor. Nevski Prospekt’in o modern, ışıltılı, zengin Avrupalı yaşamına geri döndüğümüzde aklımıza takılan Eliot’un bu sözü oldu. Gerçekten tarih bize hiçbir şey öğretmemiş miydi? Yeni bir başlangıç mümkün müydü? Gelecek belki yeniden kuruluyordu. Yine bildiği bir yoldan. Şehrin yoksul dış çeperlerinden. İkinci el tezgahlardan ya da metro istasyonları önlerinden.
Başarısızlık üzerine tefekkür, bir politikanın salt içselliğine, düşünsel ya da taktik yetersizliğine değil, o politikanın tarihselliğiyle arasındaki ilişkiye bağlandığında baştan sona farklı olacaktır. Başarısızlık düşüncesi, bir politika tarih mahkemesi önüne çıktığı, kendisini orada gördüğü noktada ortaya çıkar. Ve komünist hipotez tarihin tutarlılığını tasarlar ve onu temsil eder (Komünist Hipotez-Alain Badiou-Encor 2011).
Başlangıç ve sonun karıştığını bu zamanlarda biz yine tarihten öğrenmeye devam ediyoruz.