Bu adamlar kendileri gitmezse kimsenin bunları göndermeye gücü yetmez” diyen vatandaşlar gibi “inşallah birbirlerini yerler” diye dua etmeye niyetlenirken gelen bir telefonla hayatın gerçeğine döndüm. Bir arkadaşım acil olarak 1500 TL’ye ihtiyacı olduğunu söylüyordu Başbakan’ın hastalığının ardından, iktidar bloku içerisindeki biraz daha görünür hale gelen anlaşmazlıklar muhalefet cephesinde belli belirsiz bir memnuniyet yarattı. Şike mevzusunda […]
Bu adamlar kendileri gitmezse kimsenin bunları göndermeye gücü yetmez” diyen vatandaşlar gibi “inşallah birbirlerini yerler” diye dua etmeye niyetlenirken gelen bir telefonla hayatın gerçeğine döndüm. Bir arkadaşım acil olarak 1500 TL’ye ihtiyacı olduğunu söylüyordu
Başbakan’ın hastalığının ardından, iktidar bloku içerisindeki biraz daha görünür hale gelen anlaşmazlıklar muhalefet cephesinde belli belirsiz bir memnuniyet yarattı. Şike mevzusunda yaşanan gelişmelerle ayyuka çıkan bu çatlak kimilerine göre tezkere krizinden sonraki en önemli parti içi veya AKP-Cemaat arasındaki çatışmayı ifade ediyordu.
Bülent Arınç bile önümüzdeki dönemde AKP’nin başarısının devamının en önemli koşullarından birisini “iç ihtilafların çıkmamasına” bağladığı değerlendirmesiyle bu sorunun önemini ortaya koyuyor… Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki süreçte bu tür “çatlak” vakalarına rastlamaya devam edeceğiz…
Gazetede bu yönlü haber ve yorumları okuyup “Bu adamlar kendileri gitmezse kimsenin bunları göndermeye gücü yetmez” diyen vatandaşlar gibi “inşallah birbirlerini yerler” diye dua etmeye niyetlenirken gelen bir telefonla hayatın gerçeğine döndüm. Bir arkadaşım acil olarak 1500 TL’ye ihtiyacı olduğunu söylüyordu. “Hayrola” diye sorduğumda, Bağ-Kur’lu eşinin hastanede yazılan ilaçları almak için gittiği eczaneden “Bağ-Kur borcunuz var, SGK ilaç parasını ödemez, kendiniz ödemek zorundasınız” denilerek geri çevrildiğini söyledi. Arkadaşım karı-koca çalıştıkları ve mütevazi bir yaşama sahip oldukları halde 5-6 aydır Bağ-Kur primlerini ödeyememişlerdi.
Yılbaşından itibaren GSS’nin yürürlüğe girmesiyle aynı tablonun hastanelerde nasıl yaşanacağı çok net olarak görülebilir: “İşini uydurup yoksul belgesi alamamış” vatandaşlar primlerini ödeyemedikleri için hastane kapılarından çevrilecekler ve sağlık hizmetinden mahrum kalacaklar.
Diğer taraftan AKP’ye karşı ses çıkaran herkesin yargı cenderesinde boğulmaya çalışılması ciddi bir “demokrasi” sorununu ortaya çıkarıyor. AKP açıkça kendisinden olmayan herkesi “terörist, terör örgütü yandaşı” suçlamasıyla ezmeye çalışıyor. İçişleri Bakanı’nın son açıklaması ise 12 Mart ve 12 Eylül askeri faşist darbecilerine bile dudak ısırtan türden…
AKP’nin vahşi kapitalist programı otoriter devlet aygıtıyla birlikte uygulamaya çalışacağı açıkça belli oluyor. Emek hareketi bütün dikkatini sosyal alandaki piyasalaşma ve siyasal alandaki otoriterleşmeye vererek sahici bir muhalefet kanalı açabilir. Zira AKP’nin bu alanlardaki icraatlarının patlaklarından ortaya dökülenler öyle kolay kolay üzerinden atlanabilecek türden değil. Zamların ardı arkası kesilmezken, kitap 12 Eylül faşizminden bu yana ilk kez yeniden “sanık” sandalyesine oturtuldu.
Bu anlamıyla Hopa davasında devrimci-demokratik muhalefetin kararlı tutumuyla 21 Aralık grevinin yakaladığı kitlesellik ve meşruiyet emek hareketine önemli mesajlar vermektedir. Hopa davasında özgürlüklerin ve demokratik hakların kullanımındaki sınırlamalara karşı cesurca ortaya konulan tavır kısa sürede karşılığını bulmuş, sadece devrimci çevrelerin birlik zeminini oluşturmakla kalmamış ve aynı zamanda toplumsal bir meşruiyet de yaratmayı başarabilmiştir. AKP giderek otoriter bir tek parti yönetimine büründükçe geniş halk kitleleri üzerindeki büyüsü bozulmaktadır. Devrimci muhalefet eyleminin bu bağlamda AKP’nin sınırlarını zorlayıcı bir demokratik mücadele programına sahip olması önemlidir. Demokrasinin gerçek hayatın talebi haline gelmeye başladığı ülkemizde bu talebin taşıyıcısı olmayı başarabilmek devrimci muhalefet eylemine toplumsal hegemonya kurabilmenin imkanlarını da verecektir.
Hak mücadelesi alanlarının yaşadığı-yaşayabileceği siyasallaşma sorunsalı muhalefet eyleminin doğrudan AKP’nin siyasal yönetme biçimine yönelmesiyle çözümlenebilir. Muhalefet eylemi ancak ideolojik-siyasal bir hattan ilerleyebildiğinde lokal mücadele alanları siyasal bir içerik kazanabilir ve karşılıklı etkileşerek bu sayede siyasal mücadelenin sahici zeminleri güçlenerek sağlıklı bir yolda ilerlemesi sağlanabilir.
Emek hareketi sahte muhalefet odakları gibi AKP içi çatlaklarla oyalanmak yerine AKP’nin kapitalist programının lağım kuyusu gibi patlamasıyla toplumun üzerine saçılan zorbalık ve yoksulluk üzerinde yoğunlaşarak gerçek bir muhalefet haline gelebilir.
* Tufan Sertlek
Dev Sağlık-İş Yönetim Kurulu Üyesi