Günümüzde, insanların dünyayı, kendi gündelik yaşamlarını anlama ve anlamlandırma pratikleri büyük ölçüde medya dolayımıyla gerçekleşmektedir. Ancak bir sermaye birikim alanı olarak örgütlenmiş olan medyanın ürettiği ve ilettiği enformasyon piyasa kurallarına tabi, emek karşıtı, toplumsal faydadan ve toplumun farklı kesimlerinin hayatına dair bilgiyi ve sorunları aktarmaktan uzak bir özellik göstermektedir. Böylesi bir medya ortamında, gelişen yeni […]
Günümüzde, insanların dünyayı, kendi gündelik yaşamlarını anlama ve anlamlandırma pratikleri büyük ölçüde medya dolayımıyla gerçekleşmektedir. Ancak bir sermaye birikim alanı olarak örgütlenmiş olan medyanın ürettiği ve ilettiği enformasyon piyasa kurallarına tabi, emek karşıtı, toplumsal faydadan ve toplumun farklı kesimlerinin hayatına dair bilgiyi ve sorunları aktarmaktan uzak bir özellik göstermektedir. Böylesi bir medya ortamında, gelişen yeni iletişim teknolojileri ve özellikle de internet temelli yeni iletişim ortamları iletişimin yeni biçimlerini olanaklı hale getirdiklerinden önem kazanmaktadırlar.
Bilgi üretiminin egemen biçimlerine ve ana akım medyanın hegemonyasına bir meydan okumayı içeren, katılımcılık yanında yaygınlığı da hedefleyen bir özgür iletişimi tasarlayabilmek, toplum ve iletişim arasındaki ilişkisellik düşünüldüğünde elbette önemlidir. İnternet ortamının özgür iletişim için taşıdığı potansiyeller ve egemen medya tarafından dışlanan/bilgi olarak kabul edilmeyeni açığa çıkartması, teknolojik gelişmeler bağlamında düşünüldüğünde Innis’in “bilgi tekelleri” kavramını akla getirmektedir. Innis’e göre iletişim teknolojileri sahip oldukları zaman ve uzam yanlılıkları nedeniyle kültür ve bilginin taşınma biçimlerine ve “bilgi tekellerine” etkide bulunurlar. Zaman ve uzam yanlılıkları her iletişim teknolojisinin, örgütlenme ve enformasyonu denetleme açısından taşıdığı yanlılıklardır. Innis, üzerine enformasyon yazıldığı için en ilkel iletişim teknolojileri olarak tanımlanabilecek olan taş ve kili ağır ve kalıcı olmaları nedeni ile kullanıldıkları toplumları zaman üzerinde yayan, öte yandan papirüsün kullanıldıkları toplumları uzamsal olarak yayan özelliklerine vurgu yapar. Zaman yanlı teknolojiler ağır ve kalıcı, uzam yanlı teknolojiler ise hafif ve kolay taşınabilir olarak tanımlanır.
İletişim teknolojilerinin bu yanlılıkları Innis’e göre, ticaretin genişlemesi, bölgeselleşmenin güçlenmesi, hukukçuların yükselmesi, ordunun, imalat teknolojilerinin ve pratiklerinin değişimi gibi diğer etkenlerle beraber kültürün yönelimine etkide bulunur. Bu doğrultuda ağır iletişim araçlarıyla “zamana yayılan” kültür “birbirine bağlı ve sürekli bir topluluğun yüreğinde ve aklında varlığını sürdürecek temel bir değerler seti yaratmaya” çalışırken, hafif iletişim araçlarıyla “uzama yayılan” kültür “uzun dönemde kalıcı değerler ve yaşam tarzları yerine, kısa dönemli iktidar ve toprak egemenliği ile daha fazla ilgilidir.” Innis’e göre, zamana ya da uzama dair güçlü yanlılıklar kendisinin “bilgi tekelleri” olarak adlandırdığı belli bir insan topluluğunu güçlendirir. Bilgi tekelleri “neyin bilgi” olarak niteleneceğini ve onun nasıl yayılacağını belirlerler. Bilgi tekelleri iktidarlarını, profesyonel ve amatör hiyerarşisi, iletişim ortamı için gerekli olan hammaddenin denetimi, hareketlilik, hız, gerekli maliyetleri ödeyebilme yetisi gibi değişik unsurlardan edinirler.
Innis, imparatorluk kurma girişimlerinin merkezinde kendini sürekli kılmak ile uzamsal olarak genişlemek arasında bulunabilecek bir dengenin olduğunu ve bunun da önemli ölçüde iletişim araçları tarafından belirlendiğini belirtmektedir. İletişim teknolojileri değişirken ve zaman yanlı olandan uzam yanlı olana geçiş sırasında toplumsal düzenin bozulması ve dengenin yeniden sağlanamadığı durumların imparatorlukların sonunun gelmesi Innis’in zaman/uzam yanlı iletişim teknolojilerine dair en önemli vurgularındandır. Innis “taş ve hiyerogliflerin ortaya çıkardığı bilgi tekelleri, yeni ve daha etkin bir araç olan papirüsün rekabetine maruz kaldı ” derken bilgi tekellerinin de iletişim araçlarının ömrü ile bağlantılı olduğunu ve her yeni medyanın var olan bilgi tekellerini yerinden etme tehditi taşıdığını belirtmektedir. Yeni olanın var olan iktidar yapıları tarafından denetim altına alınamadığı durumlarda “neyin bilgi” olduğu yeniden belirlenecek, yeni bağlılıklar oluşacak ve yeni tekeller yaratılacaktır. Günümüzde de enformasyon ve iletişim teknolojilerinin yarattığı değişim geleneksel, film, gazete, televizyon ve müzik tekellerini tehdit etmiş ve etmeye devam etmektedir. Ancak bu teknolojilerin yarattığı olanaklar, başka bir deyişle internet bir yandan da o tekeller tarafından denetim altına alınmaya çalışılmaktadır.
İletişim ağlarındaki teknolojik gelişmenin bilgi tekelleri bağlamında, bir mücadele ortamı olarak, yani bir yandan bilgi tekellerini tehdit eden, diğer yandan da onlar tarafından denetim altına alınmaya çalışılan bir ortam olarak kavranması, bu doğrultuda yapacağımız tartışmalar açısından önemlidir.
Enformasyon ve iletişim teknolojilerinin en önemli özelliği, etkileşimdir. Etkileşim, alıcının kaynak, kaynağın da alıcı olması, bu sürecin aynı zamanda alıcıyı iletişim sürecinde etkin kılması ve bu işlemlerin aynı iletişim kanalı üzerinde gerçekleşiyor olmasıdır. Enformasyon ve iletişim teknolojileri dolayımı ile gerçekleşen iletişimin etkileşimli niteliğinin enformasyon üretilmesi, paylaşılması gibi süreçlerde yaratabileceği değişiklikleri ve bu yolla oluşabilecek tartışma ve görüşme kanallarını vurgulamak önemlidir.
Ancak etkileşime vurgu yaparak, bu teknolojilerin oluşturduğu altyapılar üzerinde yeni bir iletişim ortamının şekilleniyor olduğu iddiası ile etkileşimin herhangi bir değişim yaratmayacağı, bu teknolojilerin yarattığı iletişim ortamının öncekinin bir devamı olduğu iddiası tek bir çizgisel doğrunun iki ucunu oluşturmaktadır. Üstelik her bir ucun eleştirisi, diğer uca yaklaşmak zorunda kalmakta ve doğal olarak bu çizginin dışına çıkamamaktadır. Ancak Arap Baharı ve Occupy eylemleri gibi örnekler doğru çözümlendiklerinde teknolojik değişim ve özgür iletişim ortamları ilişkisini bu iki ucun dışında ele almak için önemli ipuçları sunmaktadırlar.
Egemen medyanın haber diline, formatlarına, temsil düzenlemelerine meydan okuma ve egemen medyanın dışladığı bilginin işlevsel bir biçimde üretilmesi ve giderek artan sayıda insana ulaştırılması, yeni iletişim teknolojilerinin alternatif bir iletişim ortamını kurgulamak için bir takım olanaklar sunduğu anlamına gelmektedir. Ancak bu olanaklar, o iletişim teknolojisinin teknolojik özelliklerine içkin ve hep var olan olanaklar değildirler. Her iletişim teknolojisi etkileşim ya da katılımcılık olanağını, belirli ölçülerde, en azından tamamen piyasa güçleri tarafından ele geçirilene dek içinde barındırır. Bunun anlamı her yeni iletişim teknolojisinin, piyasa güçleri ya da Innis’in deyişiyle bilgi tekelleri tarafından ele geçirilmesinden önce bir mücadele alanı olduğudur.
İnternet bütün diğer teknolojiler gibi zaten mevcut olan bir toplumsal ilişkiler sistemi içerisinde doğmuştur. Küreselleşen ekonomi içerisinde son derece önemli hale gelen sermaye hareketliliğinin altyapısını oluşturmak için seçilmiş ve geliştirilmiştir. Bu seçim ve geliştirilme süreçleri verili toplumsal ve ekonomik ilişkiler çerçevesinde olmuş ve belirli kullanım ve üstünlükler için tasarlanmıştır. Yani, her yeni teknoloji gibi tasarım aşamasında toplumsal iktidarın salt ekonomik ve teknik rasyonel tercihleri tarafından değil, ideolojik ve politik tercihleri tarafından da belirlenmiştir. Bu ilişkisellikte “belirlenim”, Williams’ın vurguladığı gibi “gerçek belirleyici faktörlerin” sınırlar koyduğu ancak bu sınırlar içerisinde açığa çıkan “çok boyutlu etkinliğin sonuçlarını bütünüyle belirleyemediği gibi, bütünüyle tahmin de edemediği” bir süreç olarak ele alınmalıdır.
Bir başka deyişle tasarım aşamasında verili toplumsal iktidarın tercihleri doğrultusunda yapılandırılan teknolojilerin, kapitalizme özgü biçimlerinden arındırılmaları, farklı ve daha insani toplumsal ilişkilerin içerildiği teknolojilerin yaratılması elbette olanaklıdır. Bu süreç bilinçli ve kolektif bir çabaya ihtiyaç duymaktadır. Bu çabanın bir boyutunda da Innis’in önerdiği “stratejik noktalarda çeşitli iletişim ortamlarının kültürel olasılıklarını ortaya çıkarmak ve onları ticarileşmeden uzak bir biçimde geliştirmek için kurucu çabalara başvuran ısrarcı eylemler” yer almaktadır. Bu ısrarcı eylemler arasında internetin sansürüne karşı mücadele etmek yanında, internet üzerinde akan enformasyonu ticaretin konusu haline getiren ya da kısıtlayan tüm düzenlemelere karşı mücadele etmek de bulunmaktadır.