İdealist, trenin hem hangi istasyondan kalktığını hem de nereye gittiğini önceden bilen adamdır ve trene bindiği zaman nereye gideceğini bilmektedir, çünkü onu götüren trendir. Materyalist ise aksine, nereden gelip nereye gittiğini bilmediği trene hareket halindeyken binen adamdır Onsekiz Aralık 2011 Pazar günü, Birgün ve Taraf gazetesinde (http://taraf.com.tr/murat-belge/makale-epistemoloji-ve-etik.htm) aynı kaynak kitaba atıfta bulunan iki ayrı yazı […]
İdealist, trenin hem hangi istasyondan kalktığını hem de nereye gittiğini önceden bilen adamdır ve trene bindiği zaman nereye gideceğini bilmektedir, çünkü onu götüren trendir. Materyalist ise aksine, nereden gelip nereye gittiğini bilmediği trene hareket halindeyken binen adamdır
Onsekiz Aralık 2011 Pazar günü, Birgün ve Taraf gazetesinde (http://taraf.com.tr/murat-belge/makale-epistemoloji-ve-etik.htm) aynı kaynak kitaba atıfta bulunan iki ayrı yazı yayımlandı. Bu yazı sendika org’da da yayımlandı.(http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=41351) Söz konusu kitap Edmund Wilson’un Can Yücel çevirisi ile çıkan Lenin Petrograd’da kitabıydı. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Murat Belge’nin yazısı önceden yayımlanmış olsaydı kendi başlığımı “Epistemolojik kopuş” olarak seçerdim. Bu başlığı seçmemin nedeni de Murat Belge’nin yazısı ile ilgili olan aşağıdaki itirazlarım olurdu.
Bu yazı, Murat Belge’nin talep ettiği, yani her cümleye Marx’tan dipnot düşmemeye özen gösterdi. Dipnotlar Louis Althusser’den (sanıyorum Murat Belge’nin de itirazı olmazdı) seçildi.
Sayın Belge, Bolşeviklerin bile Petersburg demeyi tercih ettiği kente, sadece kulağında bıraktığı tını nedeniyle Petrograd demeyi tercih ettiği dönmelerde okuduğu kitabı anlatmış yazısında. Kurduğu bağlantıyla da uzun zamandır yazılarında hiç değişmeyen ve geliştirmediği şu üç görüşünü tekrarlamış:
-Ortodoks ve bağıtlı (committed) yazar olmadığını,
-Erken dönem düşüncelerinde kestirimler yoluyla ulaştığı Epistemolojik donanımın o dönemlere de içkin olan şüpheciğini nasıl beslediğini,
-Diyalektik yasalar denen şeylerin aslında ne kadar anlamsız olduğu ve bunun sonucu ortaya çıkan katılamadığı, “tarihi zorunluluk” kavramlaştırması…
Sayın Belge’nin hala sol ile kurduğu diyalogun başat eğilimi genel olarak yukarıdaki görüşleridir.
Bütün yolların (Roma’ya çıkar gibi) sosyalizme gitmek zorunda olmadığını, adı sadece “sosyalizm” konmuş yerlerin ille öyle olmayabileceğini oldukça erken dönemlerde olmasa bile düşünen ve kestirenler de olmuş. Bunlardan biri Louis Althusser. “Teoride sınıf mücadelesi” dediği şeyle 40’lı yaşlarında, FKP’nin politik militanı olarak tanışmış. Aşağıda alıntılanacak paragraflar 60’lı yılları kapsıyor. Murat Belge gibi Epistemolojik konuları mesele edenlerin ve günümüzde Marx ve Marx’ın kusuru olarak gördükleri görüşlerin o yıllarda yapılan tartışma tutanakları. Çok tartışılan konuların başında Marx’a atfedilen “tarihsel zorunluluk” kavramı da var. Üstelik Epistemolojik kopuş kavramı ile yeni bir boyut kazanıyor. Bilen biliyor. Bilmeyen sadece tekrarlıyor. Günümüzde olduğu gibi…
“‘Diyalektiğin yasaları’ dilden düşmüyor. Yürürlükteki bu adlandırmaya kişisel olarak katılmamaktayım. Diyalektiğin yasaları olduğu söyleniyor. Bu yasaların iki tanesi üzerinde duracağım.
1. Karşıtların özdeşliği yasası
2. Niceliğin niteliğe dönüşmesi yasası (ya da nitel “sıçrama” yasası)
1 numaralı yasayı 2 numaralı yasaya uygulamayı önermekteyim. Bir nicelik bir niteliğe süreksiz “sıçrama” ile, bir nitelik bir niceliğe sürekli ve usul usul ilerleme ile dönüşür.” (Kriz yazıları/ Althusser’den sonra Louıs Althusser-2009 İthaki yayımları)…
Althusser’in Epistemolojik kopuş dediği, Marx’ın eski felsefi (ideolojik) bilincini eleştirdiği, tarih teorisini (tarihsel materyalizmi) kurduğu Alman İdeolojisi kitabının yayımlanmasıdır.
Bu eserin ancak birkaç cümlesi olan Feuerbach Üzerine tezler, bu kopuşun önceki uç sınırını belirtir, burası, eski bilinçte ve eski dilde yani kaçınılmaz olarak istikrarsız ve anlamı belirsiz kavram ve formüller içinde, yeni teorik bilincin delik açtığı noktadır. (Marks İçin-Louis Althusser-2002-İthaki yayımları)
“İdealist, trenin hem hangi istasyondan kalktığını hem de nereye gittiğini önceden bilen adamdır ve trene bindiği zaman nereye gideceğini bilmektedir, çünkü onu götüren trendir. Materyalist ise aksine, nereden gelip nereye gittiğini bilmediği trene hareket halindeyken binen adamdır.” (Gelecek Uzun Sürer- Louis Althusser-1998-Can yayınları). Toplumsal dönüşümleri süreksiz “sıçramalı” olgu olarak algılayan bir materyalistin “tarihi zorunluluk” kavramından bahsetmesi, Epistemolojisini 60’lı yıllarda okuduğu ve şimdilerde bulamadığı kitaplarda kuranlar için söz konusu olabilir. Ortodoks ve bağıtlı bir yazar olan Louis Althusser’in görüşleri böyle.
Sayın Belge’ye Edmund Wilson’un kitabını temin edebilirdik ama artık “masum okumanın” olmadığına inanıyoruz.