22 Kasım 2011 salı günü sabahı, Kocaeli’nde yapılan ev baskınları sonucu gözaltına alındım. 25 Kasım 2011 cuma günü de Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nden savcılığa sevk edildim. Aynı gün savcının tutuklama talebi ile mahkemeye çıkartıldım. Mahkeme hakimi de “Eğer savcı bey tutuklama talebiyle gönderdiyse benden daha iyi bilir” diyerek ben ve 11 arkadaşı tutukladı. O günden beri […]
22 Kasım 2011 salı günü sabahı, Kocaeli’nde yapılan ev baskınları sonucu gözaltına alındım. 25 Kasım 2011 cuma günü de Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nden savcılığa sevk edildim. Aynı gün savcının tutuklama talebi ile mahkemeye çıkartıldım. Mahkeme hakimi de “Eğer savcı bey tutuklama talebiyle gönderdiyse benden daha iyi bilir” diyerek ben ve 11 arkadaşı tutukladı. O günden beri Kandıra 1 No’lu Cezaevi’nde kapalı bulunuyorum.
Şimdi sorularınızı duyar gibiyim. Nedir beni efsane devrimci yapan? Gelin anlatayım. 14 Eylül 1987 yılında Nevşehir’in Avanos İlçesi’nde dünyaya geldim. Sakin geçen 20 yılın sonunda büyük uğraşlar vererek 2007 yılında Kocaeli Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü kazandım. Aynı yıl hak mücadelesi veren Halkevleri’yle tanışıp üye oldum. Halkın hakları mücadelesi doğrultusunda birçok eylem ve etkinliğe katıldım. Ta ki 22 Kasım sabahına kadar. Kapı çaldı, emniyete ‘davet edildim’. Buraya kadar her şey tanıdık. Hatta bu günlerde hiç de garipsenmeyecek şekilde tanıdık. İşte benim efsaneliğim tam da burada başlıyor. Emniyete alındıktan 2 gün sonra öğrendim ki “yasadışı silahlı THKP-C örgütüne üye olmak ve propagandasını yapmak” suçundan gözaltına alınmışım ve tutuklanmışım.
1987’de doğdum. 2011’de tutuklandım. Çünkü 1972’deki örgüte üye olmuşum. 1972 yılında tarihe notunu düşen, Mahirlerin THKP-C var ya, işte ona. Sizce de burada efsanevi bir durum yok mu? THKP-C bittikten 15 yıl sonra dünyaya gelmiş, ne 12 Mart’ı ne de 12 Eylül’ü görmüş biri nasıl olur da bu davadan yargılanır? Materyalist olmaya materyalistim ama bu durumu düşündükçe reenkarnasyona inanasım geliyor. Acaba daha önceki hayatımda THKP-C üyesi miydim? İnanması oldukça güç? Anlaşılan o ki reenkarnasyona inanan ve bu yolla hareket eden AKP, emniyet ve yargı üçgeninin işbirliği sonucu hapishanedeyim. İşte bu kısım davanın efsanevi kısmı. Tabii ki bir de gerçek olan kısmı var.
Gerçek olan AKP’nin “ustalık dönemi” diye tarif ettiği ileri faşizm dönemi. 12 Haziran seçimlerinden beri Hopa’dan Ankara’ya, İstanbul’dan Kocaeli’ne kadar yüzlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı. Amaç, toplumun tüm kesimlerini susturmak. En demokratik hakkımız olan sokağa çıkma hakkımızı elimizden almak. Neden mi sokağa saldırıyor AKP? Gerze halkı sokakta termik santrale karşı mücadele ediyor, milyon dolarlık projeyi engelliyor. Hopa halkı, solaklı halkı sokakta direniyor, suyunu talancılara vermiyor. Dikmen halkı, Arızlı halkı sokakta, evlerini yıktırmıyor. Üniversiteliler sokakta, eğitim hakkına sahip çıkıyor. Kürt halkı sokakta, özgürlük mücadelesinden vazgeçmiyor. AKP, sokağın ona neler yapacağını çok iyi biliyor ve en meşru, demokratik eylemleri bahane ederek (ulaşım hakkı eylemi, 30 Mart anması, 6 Mayıs anması) sokağa ve hak mücadelesi verenlere saldırıyor. Onlarca ev baskını yapıyor ama bir tane bile silah bulamasa, bir tane silahlı eylem gösteremese dahi kendi yargısı ve polisi ile hak mücadelesi verenleri silahlı örgüt kurmak ve propagandasını yapmak suçundan yargılıyor.
Memlekette yaprak kımıldamıyor yorumları yapan liberaller kımıldayan yaprakların nasıl ezilmeye çalışıldığını görmezden geliyorlar. Yaprak da kımıldıyor. Her yerde hak mücadelesi de aralıksız sürüyor. Fakat birileri hala üç maymunu oynayıp AKP’nin faşizmini inkâr etmeye devam ediyor. Van’da deprem sonrası sadece yaşam mücadelesi veren ve bunun için çadır isteyen halka cop ve biber gazı ile saldıran hükümetten; özgürlük, demokrasi beklemek çölde serap görmekten başka bir şey değildir.
Hopalısı, Gerzelisi, Küreciklisi, üniversitelisi, avukatı, işçisi, kamu çalışanı, halkın tamamı gözaltılarla, tutuklamalarla susturulmaya çalışılırken; toprakta boy veren her filiz üzerine tonlarca yükle basılırken hala AKP’den medet umanlar umarım akıllarını başlarına alırlar.
Sonuç olarak; Ortadoğu’da ve Kürt sorununda savaş çığırtkanlığı yapan, ülkenin dört bir yanını sermayenin talanına açan, krizi bahane edip halkın en temel ihtiyaçlarına fahiş zamlar yapıp, asgari ücrete yüzde 3 zammı reva gören AKP’nin sokağa saldırmaktan başka yolu yok. Ancak ne kadar saldırırsa saldırsın, düzmece operasyonlarla, tutuklamalarla halkın hakları mücadelesini susturamayacak.
Krizi, talanı, savaşı fırsata çevirmeye çalışanlara cevabımız; Halkın Hakları Mücadelesi olacaktır.
* Yaşar Seğmen
Saraybahçe Halkevi üyesi
Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi B2-1-54