Irak, Suriye ve Türkiye’deki politik gelişmeler beklenilenin çok ötesinde bir düzeyde gelişiyor. Bölge ülkelerinde Kürtlere yaklaşım esasen tasfiye eksenli olmakla birlikte, tarihsel gelişmeler Kürt sorununu kaçınılmaz ve zorunlu olarak çözüme doğru götürmektedir. Çözümün kaçınılmaz olduğunu gören statükocu devletler, Kürtlerin istemi temelinde oluşan bir ‘çözümü’ değil, kendi politikalar temelinde bir ‘çözüm’ dayatmaktadır Kürt sorunu bölgeseldir ve […]
Irak, Suriye ve Türkiye’deki politik gelişmeler beklenilenin çok ötesinde bir düzeyde gelişiyor. Bölge ülkelerinde Kürtlere yaklaşım esasen tasfiye eksenli olmakla birlikte, tarihsel gelişmeler Kürt sorununu kaçınılmaz ve zorunlu olarak çözüme doğru götürmektedir. Çözümün kaçınılmaz olduğunu gören statükocu devletler, Kürtlerin istemi temelinde oluşan bir ‘çözümü’ değil, kendi politikalar temelinde bir ‘çözüm’ dayatmaktadır
Kürt sorunu bölgeseldir ve bölgesindeki bütün politik ilişkiler açısından merkezi önem taşır. Hiçbir ülkenin tek başına çözümleyeceği bir sorun olmadığı artık herkesin kabul gördüğü bir durum. Kürt realitesinin tam ortasında bulunan ülkelerin kendi politik gerçekleriyle yüzleşmelerinin tek bir yolu bulunuyor: Kürtlerin politik-kültürel ve toplumsal bir olgu olarak kabul edilmesi ve kendi kendilerini yönetmeleridir.
Kürtlerin tarihsel bir güç olarak Ortadoğu coğrafyasında dengeleri belirlemedeki etkinliği giderek artıyor. Bütünlüklü Kürdistan’ın jeopolitik konumunun son derece önemli olduğunu küresel sistem güçleri de çok iyi biliniyor. Ayrıca Kürdistan coğrafyasının enerji yatakları bakımından son derece zengin olması da, dikkatlerin bu bölgede yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Bir bakıma rekabet ve çatışma merkezi olarak ön plana çıkan Kürdistan coğrafyası önümüzdeki 15-20 yıl bakımından sadece Ortadoğu’nun değil bütün dünyanın stratejik ilişkilerinde önemli bir merkez olarak işlev görecektir. Bu gerçeklik dikkate alındığında, Kürdistan politik güçleri de mevcut gelişmeleri çok iyi okumalıdır. Bugünü ve gelecek 15 yılın olası stratejik-politik gelişmelerini hesaba katacak bir perspektif oluşturmaları bir bakıma zorunludur. Özellikle Kürt coğrafyasının bütününde örgütlü olan ve bölgesel-uluslararası güçlerin dikkatle izlediği PKK’nin, politik stratejileri çok iyi takip etmesi gerekiyor.
Dünya, Kürtlerin atacağı adımları önemsiyor
İçerisinden geçtiğimiz süreç dikkate alındığında, birçok ülkenin gündemini belirlemede Kürtler doğrudan veya dolaylı olarak rol almaktadırlar. Öyle ki politik dengeler belirlenirken, Kürtlerin alacağı kararlar ve atacağı adımlar dikkatle izleniyor. Hem statükocu devletler, hem de iç muhalif güçler, Kürtlerin alacağı politik tutumu tahminlerimizden çok daha önemsemektedirler.
Özellikle Irak, Suriye ve Türkiye’deki politik gelişmeler beklenilenin çok ötesinde bir düzeyde gelişiyor. Bölge ülkelerinde Kürtlere yaklaşım esasen tasfiye eksenli olmakla birlikte, tarihsel gelişmeler Kürt sorununu kaçınılmaz ve zorunlu olarak çözüme doğru götürmektedir. Çözümün kaçınılmaz olduğunu gören statükocu devletler, Kürtlerin istemi temelinde oluşan bir ‘çözümü’ değil, kendi politikalar temelinde bir ‘çözüm’ dayatmaktadır.
Irak’ta Sünniler Kürtlere sığındı
Fiilen olmasa da resmen ABD’nin işgalci güçleri Irak’tan resmen çekildiler. Ancak Irak hızla yeniden bir iç çatışmaya doğru eviriliyor. İktidardaki Şii güçleri, ülkenin tek hâkim gücü olmak için çok daha kararlı adımlar atmaya başladılar. ABD’nin etkisiyle sistem içerisinde oluşan politik dengenin tasfiyesi başladı. Şiilerin politik güçleri, Sünnilerle iktidarı paylaşmak istemiyorlar. Hakkında tutuklanma kararı çıkartılan Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El Haşimi, Hewler’de Kürtlere sığınmak zorunda kaldı. Bu durum Irak’taki ittifakları da yeniden şekillendirecektir. Ayrıca Şiiler, ‘Kürdistan Federasyonu’nu hiçbir zaman içselleştirmediler. Ancak bugünkü politik dengeler bakımından pek yapacakları bir şeyin olmadığının da farkındadırlar.
Bugün Irak’taki kriz derinleşirken, Kürdistan Federasyonu politik merkez olmaya adaydır. Irak’ın iç dengelerini iyi kullandıklarında, sürecin stratejik halkası olarak rollerini çok daha güçlü oynayabilecekleri gibi, konumlarını çok daha sağlamlaşacak ve ‘bağımsız’ bir devlet olmak için çok önemli politik olanaklar yakalamış olacaklar.
Suriye’de de rüzgar Kürtlerden yana
Suriye’de ise yeni politik bir durum oluştu ve Kürtler bakımından ciddi olanaklar ortaya çıktı. Baas rejiminin kendisini koruyabilmesi ve ayakta kalabilmesinin bir yönü de Kürtlerle olan ilişkilerine bağlıdır. Suriye rejimi yıllarca 500 bine yakın Kürdü vatandaş olarak görmedi. Suriye’nin Baas rejiminin Kürtlere karşı çok ciddi saldırılar yaptığı hemen herkesin bildiği bir durum. Güneybatı Kürdistan bölgesi işgal edilmiştir. Ancak bölgenin bütününde değişen politik dengeler, sistemleri derinden etkiledi ve sarsıyor. Ayrıca, küresel sistem güçleri, Suriye’de rejim değişikliğini dayatmış bulunuyor. Bölgenin en kırılgan devleti durumunda olan Suriye’de ortaya çıkan politik durum özellikle Kürtler bakımından stratejik değişikliklere yol açabilecek olanaklar ortaya çıkmış bulunuyor. Baas rejimi ayakta kalmak ve kendisine karşı oluşan ve esasen Türkiye ve Batı tarafından organize edilen muhalefeti etkisizleştirmek için Kürtlere yönelik politikalarında belirgin bir değişikliğe gitmeye başlayacaktır. Bu onların istediği bir durum değil, Suriye’nin iç politik dengelerinin zorunlu bir sonucu olarak oluşan ‘yeni’ bir süreçtir. Kürt kimliğini inkâr eden, yok sayan Baas rejimi, bugün ‘Kürtlere anadilde eğitim hakkı’nı fiilen uygulamaya koydu. Bilindiği gibi rejimin muhalif güçleri dağınıktır, bunun tersine Kürtler, Suriye’de en önemli örgütlü bir güçtür. Özellikle PKK’nin çok önemli bir toplumsal tabanı bulunuyor.
Bölgesel politik koşullar ve Suriye’nin iç dengeleri, Kürtlerin kendi sistemlerini oluşturmada önemli olanaklar yaratmış durumda. Baas rejiminin kaçınılmaz olarak değişim süreci içerisine gireceği dikkate alındığında, Kürtler kendi örgütlü mekanizmalarını kurarak geliştirmelidir. Koşullar ‘OTONOMİ’ veya ‘ÖZERKLİK’ için tahmin edilenden çok daha uygundur ve olgunlaşmıştır. Bu sürecin sağlıklı gelişebilmesi için Kürtlerin ve özellikle PKK’nin, stratejik dengeleri çok iyi hesaplaması ve politik manevra alanını geniş tutarak sürece müdahil olması gerekir. Suriye devletinin sınırları içinde ‘özerk bölge’ politik iklim koşulları gözetilerek yaşama geçirilmelidir. Erken ya da geç kalmış ilanlar kesinlikle kaybettirir. Politik gelişmeler doğru okunarak, özerkliği tam zamanında ilan etmek, Kürtler için stratejik değişim sürecinin önemli bir adımı olacaktır.
Türkiye’de tasfiyeci siyasetin yeni hamleleri
Bunların içerisinde statükoya en çok direnen ve Kürt sorununa Türkçü bir çözüm bulmaya çalışan Türk Devleti’nin merkezinde tasfiye stratejik bir politika olarak duruyor. ABD ve İngiltere’nin aktif desteğiyle askeri ve politik alandaki tasfiye hareketi bütün hızıyla devam ediyor. Stratejik hedef Kürtlerin askeri, politik, ekonomik, sosyal olarak etkisizleştirilmesidir. Kısa süre Kürtler bakımından son derece önemli olan basın kuruluşlarına saldırdılar. Böylece Kürtlerin iletişim damarları kesilerek, toplumda belirgin bir psikolojik kırılma yaratılmak isteniyor. Önümüzdeki süreçte saldırı iki merkeze yönelecek: Yerel yönetimlere ve Kürtlerin ekonomik güçlerine. Askeri saldırılara paralel olarak bu sürecin bir bakıma tamamlanması planlanıyor. Fakat bu düzeyde bir saldırının Kürtlerde bir volkan patlamasına yol olabileceği konusunda, sistemin bütün akıl hocaları ciddi uyarılar yapmaktadırlar.
Cemaat-AKP ortaklığının, Kürtlerin çok yönlü tasfiyesi konusunda stratejik bir ittifak içinde olduklarına dair hiç kimsenin kuşkusu yok. Kürt sorununu kendi politik eksenlerinde ve sistemin ihtiyaçlarına göre muhatapsız ç