21 Aralıkta KESK tarafından gerçekleştirilen Uyarı Grevini iki yönü ile ele almak gerekir. Birincisi; daha önceleri de ifade ettiğimiz gibi sınıfın birlikteliğinin, sendikaların birlikteliği anlamına gelmediğinin görülmesidir. 21 Aralık Grevi ile Türk-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen vb gibi sarı sendika dahi olamayan sendikaların katılımı olmadan da meşru ve fiili bir Grev yapılabileceği kanıtlanmış oldu. Hak taleplerinin öne […]
21 Aralıkta KESK tarafından gerçekleştirilen Uyarı Grevini iki yönü ile ele almak gerekir.
Birincisi; daha önceleri de ifade ettiğimiz gibi sınıfın birlikteliğinin, sendikaların birlikteliği anlamına gelmediğinin görülmesidir. 21 Aralık Grevi ile Türk-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen vb gibi sarı sendika dahi olamayan sendikaların katılımı olmadan da meşru ve fiili bir Grev yapılabileceği kanıtlanmış oldu. Hak taleplerinin öne çıkartıldığı ve emek eksenli bir politik hattın öne çıkarılması hem hizmet üreten, hem de hizmet alan emekçi kesimlerde karşılığını bulmuştur. Aynı zamanda 21 Aralık Grevi ak koyun ile kara koyunun kimler olduğunu da açığa çıkarmıştır. KESK’in sendikal mücadele anlamında kamu emekçileri hareketi içerisindeki farklı duruşunu net bir şekilde bir kez daha ortaya koymuştur.
Diğer bir yönü ise başarının yolunun kendi gücüne inanmaktan geçtiğinin görülmesidir. KESK’in kendi gücüne inanarak yapmış olduğu 21 Aralık Uyarı Grevi, KESK’te örgütlü mücadele yürütenler için ciddi bir moral olmuştur. Aynı zamanda da KESK üyelerinin iradelerinin hiçbir şekilde sarı sendikalarca zapturapt altına alınamayacağının göstergesi olmuştur.
21 Aralık grevi sadece bu iki başlık altında incelendiği takdirde dahi başarılıdır. KESK 21 Aralık Grevini milat olarak ele almalı ve emeğin güncesini yeniden yazmak için yola hak alma eksenli mücadele ile devam etmelidir. 21 Aralık 2011 Uyarı Grevi, tüm emek örgütlerinin asli unsurunun emekçilerin bizzat kendisi olduğu gerçeğine dayanılarak örgütlenmiştir. Bu gerçek, mücadele alanlarında ilke olarak ele alınmalı ve asla taviz verilmemelidir.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok, zira söz bitmiştir. Artık protesto eden, hükümetlerce sesinin duyulmasına çalışan, medyada haber olabilmek için gündemin değişmemesi için fırsat bekleyen bir sendikal mantalite çöpe gitmeli; yerine hakkını bilen, hakkını arayan, hakkını almadan gelmeyen emek hareketi gelmelidir. Emekçiler hakkını aldıkları müddetçe sağır sultan bile duyar. Kaldı ki duymasalar da bir şey değişmez, zira biz emekçiler haklarını aldıktan sonra kimin umurunda medya, patron, hükümet vs’nin duyup duymaması…
*Erbil Karakoç
YAPI-YOL-SEN Samsun Şube Sekreteri