Eylül Asmin Akkaya’nın kaleminden, babası Yüksel Akkaya’ya hitaben… Güzel babam, Gazze’ye gidemediğini yazmıştın. Ne hissettiğini iyi kötü anlamaya çalışıyorum. Şimdi ben de babamın olduğu yere gidemedim. Van ‘a varamadım baba. Çorabımı çıkarıp bir kıza, bir oğlana veremedim baba. Babam dedim de diyemedim baba… Hep uzun değil kısa yazmalı kızım derdin baba… Ben sana varamadım da, […]
Eylül Asmin Akkaya’nın kaleminden, babası Yüksel Akkaya’ya hitaben…
Güzel babam, Gazze’ye gidemediğini yazmıştın. Ne hissettiğini iyi kötü anlamaya çalışıyorum.
Şimdi ben de babamın olduğu yere gidemedim. Van ‘a varamadım baba. Çorabımı çıkarıp bir kıza, bir oğlana veremedim baba.
Babam dedim de diyemedim baba…
Hep uzun değil kısa yazmalı kızım derdin baba…
Ben sana varamadım da, çorabımı da gönderemedim…
Çoraba vakit yok dediler…
Ama ayaklarım üşüyor baba…
Uzun yazma demiştin, işte kısa yazdım…
Ama ölme baba… Ölme de çocuklar çorapsız kalmasın baba… Gemicik filan istemiyorum baba… Başbakan izin verse de vermese de, fetvaya uyulsa da uyulmasa da gel baba.. Ama, gemicikleri bırakma; çorapları, kazakları bırak gel baba…
Ben gel diyorum da yüreğim böyle diyor baba, aklına aklıma uy bana kıy gelme baba… Orada gemicik dağıtma, Asminlere çorap dağıt baba… Ben burada iyiyim. Topladım çoraplarımı, gönderiyorum baba… Nasıl ayaklarımı öpüyorsan o üşüyen ayakları da öp baba…