Evlatlık verilen bir bebek, işçi sınıfı mensubu anne-baba, yoksulluk içinde geçen gençlik yılları, Hindistan’a uzanan manevi arayış, kendi kurduğu şirketten kovulma, her şeye sıfırdan başlama, kovulduğu şirketin tekrar başına geçme… Elde böylesine bir yaşam öyküsü olunca Steve Jobs’tan bir ikon yaratmak kolay oldu. Milyonlarca insan rahmetliyi iyi bildiğini söylemek için adeta yarıştı. Hatta bir okulumuz […]
Evlatlık verilen bir bebek, işçi sınıfı mensubu anne-baba, yoksulluk içinde geçen gençlik yılları, Hindistan’a uzanan manevi arayış, kendi kurduğu şirketten kovulma, her şeye sıfırdan başlama, kovulduğu şirketin tekrar başına geçme… Elde böylesine bir yaşam öyküsü olunca Steve Jobs’tan bir ikon yaratmak kolay oldu. Milyonlarca insan rahmetliyi iyi bildiğini söylemek için adeta yarıştı. Hatta bir okulumuz Jobs için bir anma düzenledi ve Jobs’ın arkasından şu dokunaklı sözleri söyledi:
Adı Steve Jobs’du. Milyonlarca insandan biriydi. Özelleşti. Milyonlarca insana teknolojinin gizemini sundu. Ölümsüzleşti. Efsaneleşti. Biz Özel Ahmet Şimşek eğitim Kurumları olarak bu özel insanın anısını da ölümsüzleştirmek istedik.
Çünkü biz önder Atatürk’ümüzün belirttiği gibi “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Sloganını yaşatan bilim elçileri insanlık mimarları olma yolunda ilerliyoruz. Bu evrensel ilkeyi eğitim politikasının gereği sayan Özel Ahmet Şimşek Eğitim Kurumları din, dil, ırk, ulus ayrımı yapmanda insanlık adına yaşamlarını adayan tüm bilim adamlarını, tüm sanatçıları, tüm düşünürleri kısaca tüm aydınları anmaya ve onların yolunda ilerleyerek gençlerimizin arasından da Steve Jobs’lar çıkarmaya özen göstereceğiz.
Ancak Jobs’ı farklı açılardan değerlendirenler de vardı.
Sol medya, Jobs’ın özellikle kapitalist kimliği üzerine yoğunlaşmıştı ve Jobs’a Doğu’dan, ezilenlerin tarafından bakmaktaydı (bkz. http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=40337). Jobs, bildiğimiz kapitalistti, “Doğu’da işçileri kötü koşullarda, az paraya çalıştıran taşeron firmaların işveren”iydi. iPad üretimi yapan Foxconn fabrikaları, çalışma koşulları nedeniyle intiharlara sahne olmuştu. Ayrıca, günümüzdeki tüketim çılgınlığı üzerinde de duruldu. iPad almak için böbreğini satan 17 yaşındaki Çinli genç, bu tüketim çılgınlığının geldiği son noktayı göstermekteydi.
Jobs’a akademik açıdan yaklaşanlar ise Jobs’ı bilişim teknolojilerine katkısı bağlamında değerlendirdi. Yine yakın tarihte ölen Denise Ritchie ile karşılaştırmalar yapıldı. Ritchie, C programlama dilinin ve Unix işletim sisteminin yaratıcılarındandı. Eğer bilişim teknolojilerine bir katkıdan bahsedeceksek, bu kişi, Jobs değil medyanın pek önemsemediği Ritchie olmalıydı.
Jobs’a gerek doğudan, gerekse de akademik dünyadan bakanlar, eleştirilerinde son derece doğru noktalara değiniyorlar. Ancak, her iki bakış açısı da son derece tepkisel. Hemen hemen her kapitalist için söylenebilecek ya da her medya ikonu için yapılabilecek karşılaştırmalar bir kez daha Jobs bağlamında dile getiriliyor. Dolayısıyla, Jobs’a geniş zaman kipinde değil, hemen şimdi bakmak gerekiyor.
Aksel, yazısında Jobs için “Ne Melek Ne Şeytan, Sadece Meta Üreticisi” diyor. (bkz. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/jobs-ne-melek-ne-seytan-sadece-meta-ureticisi-47130) Ama bir şey unutuyor, şeytanın şeytanlığı kötülük yapmasında değil, Adem’i kandırıp cennetten kovdurmasında saklı. Tarih tekerrür etti, şeytan ademoğlunu yine elmayla kandırmaya çalıştı. Jobs tüm dünyada bilişim teknolojilerinin gelişimine yön veren etkili insanlardan biriydi ve bu ayrıcalığını insanlar için Bill Gates’in Microsoft’undan daha lüks, gösterişli ve demir parmaklıkları çoğu zaman görünmez olan hapishaneler geliştirmek için kullandı.
Jobs gitmiş olsa da, elmaları (en başta da iPhone,) hala kapışılıyor. iPhone sıradan bir cep telefonu değildir. iPhone, telefon yerine de kullanılabilen bir bilgisayardır. Bugün cep telefonlarındaki niteliksel ve nicel değişim hızını dikkate alırsak, geçmişteki PC devrimine benzer bir sürecin içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Jobs’ın Apple’ı, bilişim teknolojilerini (dolayısıyla toplumu) hem fikri mülkiyet hakları hem de mahremiyet konusunda kabul edilemez ve son derece tehlikeli bir noktaya sürüklüyor. Apple’ın yememizi istediği elma, bizi bilginin eşit ve özgürce paylaşılabildiği bir cennetten alıkoyacak
iPhone üzerine yapılan haberler, iPhone’un görsel tasarımı üzerine yoğunlaşıyor. Ama telefonunuzdaki pili bile değiştirmeye hakkınızın olmadığından bahsedilmiyor. Apple’ın reklam stratejisi de bunun üzerine kurulu. Görsel tasarımı tüketiciyi cezbediyor. iPhone’lu olmanın sizi alternatif bir topluluğun üyesi yaptığına dair bir illüzyon yaratılıyor. Hatta, kimileri kendilerini GNU/Linux kullanıcılarıyla özdeşleştirip, bilgiye eşit ve özgür erişim hakkından bihaber, şöyle diyebilir: “Biz de Microsoft’a karşıyız.”
Özgür Yazılım, herhangi bir şirkete (Microsoft, Oracle ya da Apple) karşı özel bir düşmanlığa sahip değil. Bilişim teknolojisi kullanıcılarının, özgür üretim ve eşit tüketim hakkını ihlal eden her kişi ya da kuruluş Özgür Yazılım’ın karşısında. Bu bağlamda, Özgür Yazılım Vakfı’nın iPhone’a karşı yürüttüğü kampanya incelenirse Apple’ın iPhone’unun, Microsoft’un Windows’undan çok daha “şeytani” olduğu görülebilir. Özgür Yazılım Vakfı’nın “iPhone’dan Kaçınmak İçin 5 Neden” başlıklı broşüründe aşağıdaki konulara değiniliyor:
1- iPhone, Özgür Yazılım kullanımını engellemektedir. Özgür yazılım, özgürlüğünüze, öğrenme ve öğrendiklerinizi başkalarıyla paylaşma özgürlüğünüze saygı duyan yazılımdır. iPhone’da, yazılım oluşturmak için programcıların Apple’a ayrıca ödeme yapması gerekir. İnsanların telefonunda hangi yazılımın yer alıp almayacağı konusunda tek otorite Apple’dir.
Bu durumda, iPhone kullanıcılarının, Windows kullanıcılarından daha geri bir durumda olduğu açıktır. Bugün bir çok Özgür Yazılım (Firefox, Thunderbird, mysql, Apache, vlc vs.), tamamen yazılım geliştiricilerin isteğine bağlı olarak, Microsoft’un iznine gerek kalmaksızın (en azından şimdilik), Windows’ta çalışabilmektedir.
2- Apple, iPhone’da sayısal sınırlamalar yönetimini (Digital Restrictions Management – DRM) onaylamakta ve desteklemektedir. Sayısal sınırlamalar yönetimi, şirketlerce, sayısal haklar yönetimi (Digital Rights Management) olarak ifade edilmektedir. Fakat DRM’in yaptığı, hakları korumak değil, bilgisayarınızı nasıl kullanacağınıza sizin adınıza karar vermektir. iPhone’da bilgiye (ses, video, kitap vs) erişim yolları, Apple’ın belirlediği sınırlar çerçevesinde gerçekleşir.
3- iPhone, bulunduğunuz yeri başkalarına sızdırır. iPhone, özgür yazılım değildir ve bu nedenle içerdiği yazılımın ne yaptığını tam olarak bilemeyiz. iPhone’un içinde yer alan GPS çipi, sadece Apple tarafından kontrol edilebilmektedir. Bir diğer deyişle, GPS çipinin sizin konumunuz hakkında nerelere ve ne bilgi ilettiğini bilemezsiniz ve denetleyemezsiniz.
4- iPhone da iTunes gibi patent sorunu olmayan, DRM bağımsız formatları çalmayacaktır. iPhone, MP3 yerine kullanılan Ogg ve MPEG yerine kullanılan Theora formatlarını çalmayacaktır. Kullanıcıları patent girdabından kurtarmaya çalışan bu formatlara izin verilmemektedir.
5- iPhone tek seçeneğiniz değildir. Ufukta, özgürlüğünüze saygı duyan, sizi gözetlemeyen, özgür formatları kabul eden ve en önemlisi de özgür yazılım kullanımınıza olanak sağlayan alternatifler vardır.
***
Jobs hakkında söyleyeceklerimiz Stallman ile aynı:
“Bugün insanlara hapishane gibi (yazılım kısıtlamalı) bilgisayarları havalı göstermenin öncüsü Steve Jobs öldü. Chicago belediye başkanı Harold Washington’un yolsuzluklarıyla ünlü selefi Daley için söylediği gibi ‘Onun ölmesi
nden memnun değilim ancak gitmesinden memnunum.’ İster Jobs olsun, ister Mr. Bill ve hatta onlardan daha kötü şeyler yapmış kişiler bile ölümü hak etmez. Ancak hepimiz Jobs’ın halkın bilişimi üzerindeki kötü etkisinden kurtulmayı hak ediyorduk.”
Bugün Türkiye’de iPhone’un önündeki tek engel, şu an için yüksek olan fiyatıdır. Ancak, iPhone’un teknolojiye karşı kısıtlayıcı, iletişim ve mahremiyet hakkını hiçe sayan yaklaşımı farklı şirketlerin benzer ürünlerinde yaygınlık kazanabilir. Şimdi, bilgiye eşit ve özgür erişim, iletişim ve mahremiyet hakkını tartışmanın ve savunmanın zamanıdır.