Bir kez daha Fethullah Gülen’i yazıyoruz. Malum önemli bir gündem bu konu. Her ne kadar Gülen taraftarları telaşla, öfkeyle, küfür ve tehdit mesajları gönderseler de bu gerçeklerle yüzleşmek durumundadırlar. Cemaatin özel savaş aygıtı Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu başta olmak üzere yarattığı bilgi kirliliği, “çamur at izi kalsın” yazıları ve yalan haberleri ile durumu kurtaramazlar. […]
Bir kez daha Fethullah Gülen’i yazıyoruz. Malum önemli bir gündem bu konu. Her ne kadar Gülen taraftarları telaşla, öfkeyle, küfür ve tehdit mesajları gönderseler de bu gerçeklerle yüzleşmek durumundadırlar. Cemaatin özel savaş aygıtı Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu başta olmak üzere yarattığı bilgi kirliliği, “çamur at izi kalsın” yazıları ve yalan haberleri ile durumu kurtaramazlar.
Fethullah Gülen’in “altını üstüne getirin, kökünü kurutun, 500 değil, 5 bin hatta 50 bin olsa da yok edin!” sözleri Kürtler ve insanlık tarafından yenilir yutulur laflar değil. Bu sözlerle Fethullah Gülen ve ekibi artık savaş sahasına inmiştir. Herkes bu sözlerin gerçeği ile yüzleşmek durumundadır.
Hitler’in Avusturya’nın Linz kentinde “ressam olamayınca” kendisini Almanya’ya attığı biliniyor. Genç Adolf Almanya’nın sokaklarında dolaşırken kafelere ve meyhanelere girer ve orada faşist hitabeti ile kendisine önce dinleyenler bulur. Sonra daha da ileri gider, kendisi için katliam yapanları yaratır. Daha da güçlenip gelişince Almanya’da Yahudiler başta olmak üzere kendi düşüncesi dışında herkesi tutuklayıp, önce cezaevlerine, sonra toplama kamplarına daha sonra da gaz odalarına ve fırınlara koyar. Hitler, “herşey Almanya ve Almanlar içindir” diyordu. Fethullah Gülen ise “Her şey Türkler ve Türk devleti içindir” diyor. Amerika’daki çiftliğinden konuşuyor. Bunun için önce Kürtleri, daha sonra onların dostlarını sonra da kendisi dışındaki herkesi “katli vaciptir”le etkisizleştirmek istiyor.
Gülen’in sözleri aynen 1938 katliamı belgelerinde İhsan Sabri Çağlayangil’in “fare gibi zehirlediler” sözleri gibidir. Dolayısıyla Fethullah Gülen’in son konuşmalarındaki gerçek “katliam politikaları”yla açıklanabilir. Bir kere cemaatin ulakları ve Georg Orwel’in ‘Hayvan Çiftliği’ romanındaki kahramanlar gibi “tek ses” çıkararak yazıp çizmeleri ayıp birşeydir. Bu beylerin başka bir gerçeği daha iyi görmeleri gerekir. Öyle “PKK JİTEM’in yerini aldı. PKK-Ergenekon işbirliği ya da devlete paralel yapılanma” söylemleri sadece kendini kandırmaktır. Dezenformasyon yapmaktır. Toplumu aptal yerine koymaktır. Gerçek olan şudur:
Fethullah Gülen ve AKP devlete yerleşirken JİTEM ve Ergenekon’u kendi tekellerine aldılar. Beğenmediklerini, PKK ile mücadelede başarısız bulduklarını ve kendilerine geçmişte zorluk çıkaranlardan intikam almaktadırlar. Ergenekon ve JİTEM’in yaptıklarını şimdi kendileri polis ve valiler eli ile yapıyorlar. Örneğin Ekrem Dumanlı Ertuğrul Özkök, Bülent Korucu ise Emin Çölaşan rolündedir. Rasim Ozan Kütahyalı ise daha kalitesizlere benzemektedir. Komiser “akademisyenler” ve ulaklık yapanlar ise yeni Ertürk Yöndem’lerdir. Yani sadece biçimsel tipleri değişmiştir. Hatta bunlar öncekilerden daha cahil ve kalitesizdirler.
Kaldı ki devletin yüksek bürokrasisinde ve emniyetteki yeni atamalara dikkatli bakıldığında Gülen Cemaatinin yeni organizasyonunu görebilirsiniz. Bu atamalar ve terfiler KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın geçtiğimiz günde Yeşil Ergenekon örgütlenmesiyle ilgili açıkladığı bilgileri de teyit eder niteliktedir. Fırat Haber Ajansında bu konu ile ilgili haberde yer alan bilgilere bakın daha iyi göreceksiniz: Atamalar içinde en dikkat çeken Gülen Cemaati’ne yakınlığı ile bilinen İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Tufan Ergüder’in Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü görevine atanması oldu.
Kararnameyle Hakkari İl Emniyet Müdürlüğüne getirilen Tufan Ergüderin yanı sıra Cemaat’e yakınlıkları ile bilinen ve terfi alarak Kürdistan’a atanan diğer isimler de şöyle: İstanbul’dan birinci sınıf emniyet müdürlüğüne terfi eden Avni Usta Şırnak’a, Mehmet Likoğlu Urfa’ya, Ercan Çakmak Kars’a, uzun yıllar Tansu Çiller’in koruması olarak görev yapan Hayati Yılmaz Dersim’e, yine birinci sınıf emniyet müdürlüğüne terfi eden Derviş Kara Mardin’e, Hasan Ali Okkan Batman’a, Muharrem Durmaz da Muş’a atandı.
Rütbeleri yükseltilerek Kürt illerine atanan polis şeflerinin hemen hepsi Gülen Cemaatine bağlı. Üç yıldan bu yana yürütülen KCK operasyonlarının arkasında da olan cemaat, son atamalarla birlikte Kürdistan’daki savaşta artık sahaya inmiş görünüyor. Yani devleti ele geçirmek isterken devletin özellikleri olan katliam düzenini de yaratan çarkın dişlisi durumuna geldiklerini görmek gerekir. Fethullah Gülen son konuşmasında öğretmenlere, istihbaratçılara, polislere ve savcılara Kürt illerine “ölmek üzere gidin” diyordu.