Son günlerde “ne yazık ki” ile başlayan cümleleri çok okuduk çok duyduk. “Ne yazık ki” lerin ardından gelen “keşke” ler ise içler acısıydı. Hep beylik laflar ettik yaşananların ardından ve “olmamalı” dedik. Sonra da koltuğumuza yerleşip yeni yaşanan utançları izlemeye koyulduk. Bu ülkede yaşananların ve yaşatılanların önünde durup, bu acılara engel olduk mu? Ya da […]
Son günlerde “ne yazık ki” ile başlayan cümleleri çok okuduk çok duyduk. “Ne yazık ki” lerin ardından gelen “keşke” ler ise içler acısıydı. Hep beylik laflar ettik yaşananların ardından ve “olmamalı” dedik. Sonra da koltuğumuza yerleşip yeni yaşanan utançları izlemeye koyulduk. Bu ülkede yaşananların ve yaşatılanların önünde durup, bu acılara engel olduk mu? Ya da engel olmak adına konuşmaktan başka ne yaptık?
Hiçbir şey!
8.5 yıldır sonuçlanması gereken N.Ç. davası nihayet bitti, ama “burası Türkiye” dedirttiren bir kararla… 13 yaşında sokakta oynaması gerekirken 26 kişiye zorla satılan çocuk suçlu bulundu! Ama doğru, o ahlâki kötülüğün farkındaydı! İsteseydi karşı koyabilirdi kendinden kat be kat büyük tecavüzcülerine.
Bu kararı veren mahkeme heyeti bizdendi, onlar da bu toplumda yetişti. Bizler toplum olarak ektiklerimizi biçiyoruz, suladığımız ağaçların meyvelerini topluyoruz şimdi. Erkeğin her zaman haklı, kadının ise erkekten sonra haklı olduğu, insan haklarından dem vurulan güzel ülkemde küçük bir çocuğumuzun bile insani haklarını gasp ettiğimizin farkına varamıyoruz toplum olarak.
Küçücük yaşında büyümek zorunda bıraktık N.Ç.’yi ve diğerlerini. Bu ülkede kadın olmanın zorluklarını 13 – 14 yaşlarında tattırdık onlara. Senelerdir devam eden bu çürümüşlüğe göz yumduk hep beraber. Üstünü kapattık bütün çirkinliklerimizin. Kadın, namusumuzdur dedik, ama en büyük namussuzluğu biz yaptık onlara.
Kadın kolları kurduk partilerde, kadın siyasetçiler seçtik el birliğiyle, sesimiz duyulsun istedik. Ama fark etmedik bizim sesimiz yoktu bu ülkede. Hep kadındık, ama insan değildik. Oy kullanma yaşı bile 18 iken, ahlâki kötülüğün farkında olma yaşı 13’tü. Erkek egemen zihniyetin bu kadar içselleştirildiği bir yerde siyasi temsil hakkı nasıl bir kandırmacaydı.
Siyasi partilerdeki kadın kolları ve meclisteki kadın milletvekilleri bu ülkedeki hangi oyunun parçası? Yaşanan gerçeklerin üstünü kapatmak için mi var bütün bunlar.
Var olmayan bir topluluğun temsil hakkı olabilir mi?
İnsan düşünmeden ve söylemeden edemiyor:
Madem bu ülke erkeklerin her daim haklı sayıldığı bir ülke,
Madem bu ülke kadınların konuşmaya, düşünmeye ve hatta insanca yaşamaya bile hakkının olmadığı bir ülke,
O zaman biz neden yaşıyoruz!