Zaman gazetesinde Ünal Livaneli imzasıyla yayımlanan bir haberde yeni bir turizm türünün tanıtımı yapıldı: Gönül turu. “İhtiyaç sahipleri ile el uzatmak isteyenleri” buluşturan bu turları düzenleyen Necat Derneği katılımcılara “tatil yapmış kadar kendilerini rahat ve dinlenmiş” hissedebilmeyi vaat ediyor. Habere göre bu turlara katılanlar “Eve rahatlamış bir şekilde dönüyorum” diyor, bazıları ise “Kafamı yastığa rahat […]
Zaman gazetesinde Ünal Livaneli imzasıyla yayımlanan bir haberde yeni bir turizm türünün tanıtımı yapıldı: Gönül turu. “İhtiyaç sahipleri ile el uzatmak isteyenleri” buluşturan bu turları düzenleyen Necat Derneği katılımcılara “tatil yapmış kadar kendilerini rahat ve dinlenmiş” hissedebilmeyi vaat ediyor. Habere göre bu turlara katılanlar “Eve rahatlamış bir şekilde dönüyorum” diyor, bazıları ise “Kafamı yastığa rahat koyabiliyorum” diyor.
Haberde organizasyonun işleyişi şöyle anlatılıyor: “Tura başlamadan önce bağış yapmak isteyen hayırseverlere derneğin kayıtlarında bulunan ihtiyaç sahibi, yatalak ve mağdurların isim listesi veriliyor ve “Dilediğinizi seçebilirsiniz” deniyor.” Esnafın listeden rastgele belirlediği ihtiyaç sahiplerine çat-kapı gidiliyor ve haberin ifadeleriyle “mağdurların durumunu tüm sadeliğiyle yerinde görme fırsatı” veriliyor. Haberin devamında da ‘görme fırsatı’ verilen durumlardan en çarpıcı örnekler veriliyor: Pazardan çöpe atılan meyve ve sebzeleri toplayan kalp hastası baba, kalınbağırsağı yerinden çıkarılarak medikal bir torbaya konulmuş kalp hastası babanın yetersiz beslendiği için kasları zayıf düşüp yaşı gelmesine rağmen ilkokula kabul edilmeyip anaokuluna giden kızı… Görme fırsatı verilen “yoksulluk halleri”ni tüm çıplaklığıyla anlatan bu ifadeler, Necmi Erdoğan’ın “Zaten kendisi kapitalist aksiyomatiğin müstehcen yüzü olan yoksul¬luğun telvizüel temsillerinin dili pornografiktir” tespitini akıllara getiriyor.[1]
Necmi Erdoğan yoksulluğun pornografisini, televizyonlardaki “yoksul gösterimleri” ile ilgili tanımlamıştı ama bu haberden anlaşıldığı kadarıyla artık kişiye özel gösterimler, doğrudan olay mahallinde, kanlı-canlı yapılıyor. Bu turlarla “Vicdanınızı harekete ge¬çirmek için” ne kadar “uyarılacağınız”, haberde şu ifadelerle anlatılıyor: “Tura katılanlardan kimileri bir iki aile gezdikten sonra gördüklerine üzüldüğü için “Bu kadarı kafi!” diyebiliyor. Bazıları ise yoruluncaya kadar tura devam ediyor.” “Ekmeği ve ilacı” arzulayan bedenler nesneleştirilerek müstehcen bir seyrin, hem de bu kez kişiye özel bir gösterimin konusu ediliyor. Haberde esnaflar ve iş adamları olarak tanımlanan “yeni” burjuvazi, hayırseverlik karşılığı “mahrem” tanımayan açıklıkta, yoksulluğu tüm çıplaklığıyla alenen görme, tanıma şansına sahip oluyor. Hayırseverliğin özü gereği de “en çok hak eden” yoksulu bizzat görerek seçme şansı tanınıyor.
Zaman gazetesinin haberi, Charles Dickens’ın 1852’de yazdığı “Kasvetli Ev” romanını hatırlatıyor. Üst sınıflardan kadınların, hayırseverlik için yoksul mahallelere yaptıkları gezileri anlatan Dickens bu gezilerin barındırdığı röntgenci niteliği eleştirmekteydi. 1884 yılındaki Oxford sözlüğünde “slumming” olarak geçen bu gezilerin “toplumun öteki yarısının nasıl yaşadığı”nı gözlemlemenin hayırseverlikle, sosyal paranoyayla ve röntgenci heyecanlarla ilgili olduğu söylenmekteydi. Viktoryen dönemin hayırseverlik etiğinde, doğası gereği günahkâr kabul edilen insanın manevi olarak aklanması için her sınıfa farklı reçeteler sunulmaktaydı. Yoksul erkeklerin reçetesinde, kendisinin tek ‘sermayesi’ni geliştirerek, emek gücünü satmak için azami çabayı göstermesi, yoksul kadınların reçetesinde Hıristiyanlığa uygun iyi bir anne olması, zenginlerin reçetesinde ise yoksulların ahlakını ve eğitim düzeyini geliştirecek hayırseverlik faaliyetlerine katılması yazmaktaydı.
Bugün bu reçete bir kez daha tedavülde. Ancak kapitalizmin “ufku” 19. yüzyıldakini aşmış durumda. Zaman gazetesinin haberi, dünya çapında yayılan “slum tourism” (yoksul mahalle turizmi), urban safari (kent safarisi), donor tourism (bağışçı turizmi) poorism (tourism ile poor-yoksul kavramının sentezi) gibi kavramlarla anılan bir sektörün diliyle yazılmış. New York’ta Bronx veya Doğu Harlem’e, İrlanda’da Belfast’ın yoksul mahallelerine, Hollanda da Rotterdam’ın varoşlarına veya daha “ekzotik seçenekler” istenirse Güney Afrika’da Soweto’ya, Hindistan’da Bombay’a düzenlenen bu turlara giderek rağbet artıyor. Kimi kuruluşlar bu faaliyeti büyük oranda ticari amaçlarla yaptıklarını gizlemezken, kimileri de gelirlerin büyük bölümünü hayırseverlik derneklerine aktaracakları vaadinde bulunuyorlar. Bu safariler insanlara “hayvan” muamelesi yapıldığı ve kendi özel hayatlarının tecavüze uğradığı gibi gerekçelerle eleştirilse de “sonuçta onlara bir kaynak sağlanıyor” gibi gerekçelerle savunuluyor. Yoksulluk, tecavüzün meşrulaştırılmasında kullanılıyor.
Zaman gazetesinin haberindeki iştahlı anlatıma bakınca insan düşünmeden edemiyor: Kim bilir önümüzdeki günlerde cemaatin kimi girişimcileri bu işe de girerler. Sanatçılı, işadamlı, bakanlı bürokratlı Somali gezisi bir başlangıç olmuş olur.
Dipnot:
[1]. Erdoğan, Necmi. (2007), “Ağır Çekim Yoksulluk”, Yoksulluk Halleri, Nemci Erdoğan, (der.) içinde. İletişim Yayınları: İstanbul.