Yasemin (Şakacı) Küçükkaya, genç bir meslektaşım… 13 yıldır TRT’de muhabir olarak çalışıyor. Bu kez kendi ailesini “haber” yapmış… O günlerde 5 yaşındaki bir çocuk olarak pek de farkında olmadığı; ama Şakacı ailesinin kaderini toptan değiştiren 12 Eylül darbesini anlatmış… Ankara’nın bir mahallesindeki hayatı, kutuplaşmayı, bu kutuplaşmanın darbeyle birlikte güçlendirdiği “muhbir vatandaş” sistemini, ağabeylerinin polis tarafından […]
Yasemin (Şakacı) Küçükkaya, genç bir meslektaşım… 13 yıldır TRT’de muhabir olarak çalışıyor.
Bu kez kendi ailesini “haber” yapmış…
O günlerde 5 yaşındaki bir çocuk olarak pek de farkında olmadığı; ama Şakacı ailesinin kaderini toptan değiştiren 12 Eylül darbesini anlatmış…
Ankara’nın bir mahallesindeki hayatı, kutuplaşmayı, bu kutuplaşmanın darbeyle birlikte güçlendirdiği “muhbir vatandaş” sistemini, ağabeylerinin polis tarafından alınıp götürülüşlerini, işkenceleri, bunun onlarca yıl geçse de silinmeyen izlerini, bir babanın çocuklarını kurtarmak için nasıl çırpındığını paylaşmış…
Yani; Şakacı ailesinin bireylerinin kendi aralarında bile konuşmadığı, hesaplaşmadığı bir dönemin sayfalarını aralamış; araladıkça da başlarına gelen felaketin büyüklüğünü görmüş…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin yürütülen soruşturma sonunda hazırlanacak iddianamede, şüpheliler Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın darbe döneminde yaşanan işkence ve ölümlerden doğrudan sorumlu tutulmayacağına karar vermiş…
“Buyurun cenaze namazına” diyorsunuz değil mi?
Ben de öyle dedim…
12 Eylül döneminde on binlerce kişi, Şakacı ailesinin delikanlıları gibi işkenceden geçirildi…
Şimdi Başsavcılık diyor ki; “Darbecileri yargılayacağız ama yönetimleri sırasında meydana gelen işkencelerden sorumlu tutmayacağız…”
Peki o zaman hangi suçtan yargılanacak darbeciler?
“Darbe yoluyla siyasi iktidara el koymaktan?”
İyi de işkencelerde öldürülenlerin, sakat kalanların hesabı ne olacak?
Bunun da kolayını bulmuş Başsavcılık makamı:
Üç yüze yakın şikâyet dosyası, işkence yapıldığı öne sürülen illerin savcılıklarına gönderilecek ve ayrı ayrı yürütülecek…
Yani; işkencenin hesabı darbeyi yapanlardan değil, eğer bulunabilirlerse (ki; en küçük bir ihtimal bile vermiyorum) işkenceci polislerden sorulacak!
Ne yazık ki bu yola girildi ve darbeciler işkence suçundan muaf tutuldu!
Geçen yıl “Yetmez ama evet” diye bas bas bağıran ve iktidarın tuzağına düşüp yargının siyasallaşmasına neden olan düzenlemeleri görmezden gelen tatlı su solcularına, saf ülkücülere ve liboş yazar takımına soruyorum:
Kendinizi tecavüze uğramış gibi mi hissediyorsunuz; yoksa hâlâ hiçbir şeyin farkına varmayacak kadar bozuk mu gözünüz?
Şimdi ise asıl şakayla (!) karşı karşıyayız:
Yüzden fazla subay darbe planı hazırlamaktan cezaevinde… Üstelik plan yaptıkları bile kesin değil… Ama gerçek darbecilerden işkence suçunun hesabı sorulmayacak…
Neden?
Çünkü yaptıkları anayasa ile bunun zırhını sağlamışlar!
Bu şaka da; sırf “İşkencecilerden hesap sorulsun” diye koşa koşa sandığa gidip “Evet” oyu verenlere armağan olsun!