Ahmet Kaplan’ın “İsmail Beşikçi ve Türkiye’de ifade özgürlüğü” sempozyumu ve CIA kuruluşları” başlıklı yazısı ile ilgili olarak etkinliğin örgütleyicisi Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi adına Sait Çetinoğlu imzalı bir mail dolaşıma sokuldu. Kaplan da bu maile karşı aşağıdaki zorunlu yanıtı kaleme aldı. Sürecin tamamına ilişkin özet bilgiye yazının altındaki linkten erişilebilir Sayın Çetinoğlu, Değişik yerlere gönderdiğiniz […]
Ahmet Kaplan’ın “İsmail Beşikçi ve Türkiye’de ifade özgürlüğü” sempozyumu ve CIA kuruluşları” başlıklı yazısı ile ilgili olarak etkinliğin örgütleyicisi Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi adına Sait Çetinoğlu imzalı bir mail dolaşıma sokuldu. Kaplan da bu maile karşı aşağıdaki zorunlu yanıtı kaleme aldı. Sürecin tamamına ilişkin özet bilgiye yazının altındaki linkten erişilebilir
Sayın Çetinoğlu,
Değişik yerlere gönderdiğiniz ve kamuoyuna hitap eden mektubunuzda beni ODA TV kaynaklı bir yazar olarak niteliyor ve size çamur attığımı söylüyorsunuz. Önce bir şeyi düzelteyim, ben ODA TV kaynaklı değilim. Benim bazı yazılarım Turkey Informatıon, Sendika.Org gibi bazı diğer sitelerde yayınlanmıştır ama, ODA TV’de hiçbir yazım yayınlanmamıştır. Ayrıca ne benim yazdığım yazılardan ODA TV sorumlu tutulabilir, ne de onların yayımladığı yazılardan ben. Son olarak yalancı değilim. Yazdığım her şey bilgilere dayalıdır. Beni oraya buraya davet etmenize gerek yok, istesem de gelemem zaten. Ancak bu forumlar ve sitelerde sizle istediğiniz gibi tartışabilirim, tabii eğer heybenizde küfürden başka bir şey varsa!
Mektubunuzda size iftira ettiğimi yazıyorsunuz ama ne konuda yalan söylediğimi yazmıyorsunuz. O yüzden ben sırasıyla yazdıklarımı yine tekrarlayacağım. Ben sizin Ankara’da “İsmail Beşikçi ve Türkiye’de İfade Özgürlüğü” adıyla bir sempozyum düzenlediğinizi yazmıştım, yalan dediğiniz bu olamaz, çünkü bunu zaten siz de kabul ediyorsunuz mektubunuzda.
Ben sizin 12 Eylül darbesinin yıldönümüne oldukça yakın düzenlenen bu toplantıya Fikret Başkaya ve İsmail Beşikçi yanında Sibel Özbudun, Temel Demirer, Şanar Yurdatapan, Onur Hamzaoğlu, Mesut Yeğen, Banu Güven, Kemal Göktaş vb gibi, kendini sosyalist, anti-emperyalist ve demokrat ilan eden birçok solcu aydının katıldığını yazmıştım. Ben sadece sol aydınların değil, aynı zamanda ABD’nin ve diğer emperyalist devletlerin dış politikalarını, işgallerini meşrulaştırmak için kurulmuş bir çeşit psikolojik savaş örgütü olan Freedom House, İFEX, Article 19, Index on Censorship ve HRW gibi CIA kaynaklı psikolojik savaş örgütlerinin temsilcilerinin de katıldığını yazmıştım. Yalan dediğiniz yukarıda saydığım bu insanların katılması da olamaz, çünkü bunların katılacakları konferansın afişlerinde ve birçok dergide yer aldı. Hatta toplantı sırasındaki konuşmalarını birçok sol demokrat dergi ve gazete yayımladı. Siz bu dergilerin hiçbirisine iftiracı demediğinize göre demek ki yalan diye iddia ettiğiniz bu da değil.
Geriye bu yabancı vakıfların emperyalizmin psikolojik savaş aygıtları olduğu tezi kalıyor. Çünkü ne acı ki bu kadar dergi ve gazete arasında bunu benden başka yazan yok. (Eğer yazan var da fark etmedi isem şimdiden özür dilerim.) Bütün bu dergi ve gazeteler hepsi kendini sosyalist addeder, (Bu arada belirteyim bu dergileri çıkaranların büyük çoğunluğunun dürüst solcular olduğuna eminim ama bu var olan durumun vahametini daha da artırıyor, emperyalist kuruluşlar solcuların arasında fink atıyor, bizimkiler de insan hakları savunucusu diye onları alkışlıyor) bir iki dergi dışında bu işleri yazan kimse yok. Üstelik benim makalemi yayınladığı için Sendika.Org’a da hakaret etmişsiniz. Sendika.Org tüm sol dergilerin yapması gereken şeyi yaptı ve sol aydınların insan hakları üzerine organize ettiği bir toplantıya emperyalist psikolojik savaş vakıflarının çağrılmasını haber yapan bir makaleyi yayımladı. Bu durum dünyanın neresinde olursa olsun haberdir. Sendika Org’a niçin hakaret ediyorsunuz?
Sayın Çetinoğlu, Freedom House’ın bir CIA kuruluşu olduğunu bütün dünya bilir. Ama sen bilmiyorsan mesela niye Chomsky’ye sormuyorsun? Sayın Chomsky o gün sempozyumunuza bir kutlama mesajı göndermiş. Freedom House’ın marifetlerini bildiğim kadarı ile 30 yıldır yazıyor Sayın Chomsky. Bu konuda 1980’lerde yazılan ve Türkçeye de çevrilen Manufacturing Consent adlı kitabına bakabilirsiniz. Ama Freedom House ve HRW’den temsilcileri toplantınıza çağırdığınızı söylediğiniz zaman size küfür ederse beni suçlamayın.
Aslında bu konuyu derneğiniz adına konferansın açılış konuşmasını yapan Sayın Fikret Başkaya’ya da sorabilirsiniz. Kendisi emperyalist NGO’lar ile ilgili birkaç makale yazmıştı. Sayın Başkaya “Emperyalizmin yeni gözdeleri STK”lar adlı yazısında “Her gün bir taraftan insan haklarının, sivil hakların daha çok ihlâl edilmesine uygun bir ortam yaratılırken insan haklarından çok söz ediliyor. Bu amaçla STK’lar kurduruluyor, bunlar destekleniyor” diye yazmıştı. Ona bahsettiği bu STK’ların kimler olduklarını sorabilirsiniz. Tabii bu ara benim sormaya fırsatım olmadı, siz benim adıma niçin kendisinin emperyalizmin en gözde STK‘ları ile aynı platformda yer aldığını da sorarsanız sevinirim. Eminim sol kamuoyu sadece Fikret Başkaya’nın değil mesela sen ve adı geçen diğer sol aydınlardan da niçin bu vakıflarla aynı platformda yer aldığınızı öğrenmek isteyecektir. Umarım o çok övündüğünüz entelektüel vicdanınız bunu açıklamaya engel değildir.
Bu arada belirtmem lazım; Freedom House’ın ne olduğunu sizin bildiğinizi biliyorum. Sadece siz değil, Temel Demirer başta olmak üzere oradaki katılımcıların büyük çoğunluğu bu vakıfların ne olduğunu biliyordu. Sempozyumdan bir gün önce 78’liler Federasyonu’ndan arkadaşlar bu vakıf konusunda sizi uyardıklarını, ama sizin buna rağmen bu toplantıyı yaptığınızı belirttiler. Buradan çıkan sonuç, sizin bu vakıflarla çalışmanız bilgisizlikten değil, bilinçli bir tercih. Bu sadece sizin kişisel tercihiniz değil, görünüşe göre sizle beraber Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nde yer alan diğer “sol”cu aydınların da tercihi. Siz grubunuz adına mektup yayınlıyorsunuz, gruptaki diğer insanlar ise mesela Temel Demirer bu mektubu forumlara yayma işini yapıyor. Bu arada “10 saate yakın İsmail Beşikçi’nin yanında direnen” hiç bir entelektüel çıkıp bu konuda bir şey söylemiyor.
Bu ise emperyalist vakıflarla çalışmanın bilinçli bir tercih olduğu, ama ortaya çıkınca da utandığınız anlamına gelir. Bana yazdığınız mektubun saldırgan dili utanmanızı gizlemek içindir sadece. Yoksa en azından benim yazdığım konularda, mesela o gün o vakıfların konferansta olmadığı, ya da oldu ise bunların emperyalist vakıf olmadığı yollu bir açıklama gelirdi. Ya da Murat Belge gibi hiç utanıp sıkılmadan bu vakıflarla çalıştığınızı söylerdiniz. Beni düelloya davet etmek ya da o gün 10 saat direndik gibi hamasi sözler etmek, sadece durumu kurtarmaya yönelik manevralardır. Yoksa direnecek adamın emperyalist vakıflarla ne işi var?
Ama ben yine de hem size hem de bizi okuyan arkadaşlara bu vakıfları biraz daha anlatayım. Freedom House bir psikolojik savaş örgütüdür ve NED ve USAID gibi ABD devlet kuruluşları ile ABD dışişleri bakanlığından aldığı para ile faaliyetlerini yürütür. Eski CIA başkanlarından James Woolsey’in onun eski başkanları arasında olduğunu belirtmiştim. Zaten Freedom House 1941 yılında ABD devlet başkanı Roosvelt’in karısı ve başkanlık seçimlerindeki rakibi Cumhuriyetçi parti adayı Wendell Wilkie tarafından kurulmuştur(1). Yani başından beri partiler üstü bir devlet projesidir. Şimdiki başkanı William H Taft IV Birinci körfez savaşı sırasında ABD’nin NATO daimi temsilcisi idi. Reagan’ın savunma bakanı Caspar Weisbergen’in yardımcısı idi. O zamanlar aynı zamanda savunma bakanlığının baş hukuk danışmanı idi. 1984-89 arası ABD Savunma bakan yardımcısı olarak görev yaptı. I. Bu
sh hükümetinde kısa bir süre Savunma Bakanı olarak görev yaptı. Daha sonra Colın Powell’ın baş hukuk danışmanı olarak çalıştı(2). Bu konuda bilgiler için başka yere bakmana gerek yok, aç Freedom House’ın kendi internet sayfasını ya da Wikipedia’nın Freedom House maddesini sana bu bilgileri veriyor zaten.
Bundan bir önceki başkan Peter Ackerman ise aynı zamanda son yüzyıldaki ABD dış politikasının en önemli kurumlarından olan Council on Foreıgn Relatıons’un da yönetim kurulundadır. Kendisi ayrıca İngiltere deki IISS vakfının da yönetimindedir.(3) Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş gazeteci Mehmet Ali Ilıcak’a verdiği demeçte, Düşük Yoğunluklu savaş konseptini öğrenmek için IISS’den kurslar aldıklarını söylemişti. Güreş’e göre bu savaş konseptini ilk geliştirenler bunlarmış. Bu kursların sonucunda ne öğrendilerse, binlerce köy yakıldı, binlerce faili meçhul işlendi ve İsmail Beşikçi ve Kürt milletvekilleri de içinde binlerce insan tutuklandı.
Daha devam etmemi ister misin? Mesela şimdiki yönetim kurulu üyelerinden Kenneth Adelman Pentagon’un savunma politikası kurulu üyesidir ve Irak işgalini savunan ve kendini yaşam boyu neo-con aktivist olarak tanımlayan birisidir. Irak işgali sonucu şu ana kadar 1.5 milyondan fazla insan öldü. Eski yönetim kurulu üyeleri arasında 12 Eylül darbesinin mimarlarından Zbigniew Brzezinski dışında, gerici yazar Samuel Huntington, sağcı bir Kübalı olan ve 2002 yılında Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’e karşı düzenlenen darbenin destekçilerinden eski Venezüella elçisi Otto Reich(4), Hem Başkan Ford’un hem de Başkan Bush II’nin savunma bakanlığını yapan ve Irak işgalinin mimarlarından Donald Rumsfeld, Rumsfıeld’in yardımcısı ve bir başka Irak işgali mimarı Paul Wolfowitz de içinde olmak üzere birçok neo-con görürsünüz.
Bakın daha HRW’ye geçmedim bile. HRW’nin tarihi Freedom House kadar eski değildir ama en az onun kadar kötüdür. Ya da Index on Censorshıp. Tüm bunları teker teker yazsam birkaç sayfa doldurmam gerekir. Bir makaleye hepsini sığdırmak mümkün değil. Ama ben yine de birkaç noktayı belirteyim. Mesela 2009’da HRW’nin Ortadoğu başkanı olan Sarah Leah Whitson 2009 yılında yazdığı ve Foreign Policy dergisinde yayınlanan Trablus Baharı adlı makalesinde bol bol Kaddafi ailesini övüyor, ülkenin demokratikleşmekte olduğunu iddia ediyor ve halkın hükümeti özgürce eleştirebildiğini iddia ediyordu. Hatta 1998’de cezaevinde katledilen 1200 mahkumun ailelerine devletin tazminat ödemeyi kabul ettiğini söylüyor, bu bahane ile Kaddafi yönetimini övüyordu. O zamanki ABD dış politikası Kaddafi’yi destekliyordu ve Whitson zaten kendisinin o sıralar Kaddafi de dahil Arap diktatörleri ve zenginlerinden para almak için bölgeyi turladığı söyleniyordu.(5)Yani makale ABD devletinin çıkarları açısından zamanın ruhuna uygundu.
Libya’ya ilişkin ABD politikası değişip NATO Libya’yı işgal etmeye koyulunca, HRW türküyü değiştirdi. Bu sefer aynı Sarah Whitson Kaddafi ailesinin ne kadar vahşi olduğunu yazmaya başladı. Aynı HRW katledilen aynı mahkûmlardan dolayı Kaddafi’nin Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanmasını talep etmeye başladı. Bu zikzaklar çok doğal, çünkü HRW ABD politikaları doğrultusunda kurulmuş bir kısım vakfın en önemlilerinden biridir. Ford vakfı, Açık Toplum Enstitüsü gibi vakıflar tarafından desteklenen HRW’nin yönetimine gelmiş kişileri sayarsak, bunlar nitelik olarak Freedom House’dan farklı değildir; George Soros, Morton Abramowitz, bir CIA operasyonu olan Radyo Free’nin direktörlerinden Paul Goble, ABD’nin askeri işgallerinin savunmasını yapan teorisyen olan Stanley Hoffmann, gazetecileri koruma örgütünden Kate Morton (kendisi C. Hollbrooke’un karısı idi ve NATO’nun Yugoslavya’da gazete ve TV binalarını bombalayarak gazetecileri öldürmesini protesto etmeyi reddetmiştir.) işgal sürecinde ABD’nin Yugoslavya elçisi Warren Zimmerman vb. bu liste böyle uzar gider(6).
Ve siz yöneticileri arasında sadece 12 Eylül darbesinin mimarları değil ama, Venezüella’daki darbenin, Irak işgali vb’nin mimarlarının bulunduğu, başkanlarının ya eski CIA başkanları, savunma bakanları ya da ABD’nin NATO temsilcileri olan, ve eğer hesaplanırsa kendi aralarında milyonlarca insanın savaş, bombalama, askeri darbe işkence vb aracılığı ile ölümünden sorumlu olan bu kişileri ve onların vakıflarını insan hakları savunucusu olarak ilan edeceksiniz, bir sürü iyi niyetli insana bu örgütlerin ne kadar iyi örgütler oldukları propagandasını yapacaksınız, emperyalist işgallerin psikolojik savaş aracı olan bu vakıfları sol, demokrat, iyi niyetli insanların gözünde meşrulaştıracaksınız, bu vakıfları tüm halkın gözünde meşrulaştırmaya çalışacaksınız, ben bunları yazınca da bana yalancı diyeceksiniz. Hadi oradan, densiz!
Kaynakça:
(1)http://en.wikipedia.org/wiki/Freedom_House
(2)http://en.wikipedia.org/wiki/William_Howard_Taft_IV
(3)http://www.cfr.org/experts/world/peter-ackerman/b6045
(4)http://www.guardian.co.uk/world/2002/apr/21/usa.venezuela
(5)http://www.hrw.org/news/2009/05/28/tripoli-spring, http://archive.arabnews.com/?page=1§ion=0&article=122880&d=26&m=5&y=2009
(6)http://www.antiwar.com/rep/treanor1.html