2010 ve 2011’de sıcak para girişiyle gerçekleşen büyüme, vergi gelirlerini de artırdı. Özellikle hızla tırmanan ithalat ve iç talebin kamçılanmasıyla ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergiler hızla arttı. Bu iki dolaylı vergi, toplam bütçe gelirlerinin yarısını oluşturuyor zaten. 2011’in ilk 9 ayında bütçe gelirleri 221 milyar TL’yi buldu. Yılın tamamında ise gelirlerin 291 milyar TL’ye […]
2010 ve 2011’de sıcak para girişiyle gerçekleşen büyüme, vergi gelirlerini de artırdı. Özellikle hızla tırmanan ithalat ve iç talebin kamçılanmasıyla ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergiler hızla arttı. Bu iki dolaylı vergi, toplam bütçe gelirlerinin yarısını oluşturuyor zaten. 2011’in ilk 9 ayında bütçe gelirleri 221 milyar TL’yi buldu. Yılın tamamında ise gelirlerin 291 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor. Kısacası, sıcak para ile büyüyen ekonomi, iki temel dolaylı vergi ÖTV ile KDV’ye de yansıyor ve büyüme, bütçeye de doğrudan yansıyor.
Önümüzdeki yılın bütçesinin hedeflerini açıklayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yüzde 4 büyüme hedefi olan 2012’de bütçe gelirlerinin 330 milyar TL’yi bulacağını belirtiyor. Yani, 2011’deki gelirlerin yüzde 13,5 artırılması, yaklaşık 41 milyar TL’lik bir artış öngörülüyor. Yüzde 4 büyüme ile bütçe gelirleri yüzde 14’e yakın artırılabilir mi? Yüzde 4 büyüme ile bütçe gelirlerinin milli gelire göre büyüklüğü yüzde 23,1’e çıkacak, yani yarım puan artırılacak. Bu, tamamen vergi yükünün ağırlaştırılması demek. Peki bu nasıl olacak, yeni vergiler hangi kesimlere yıkılacak? Bu yılın ilk 9 ayının bütçe gelirlerini masaya yatırırsak, yeni vergilerin yükünün kimlere yıkılacağını da anlamamız kolaylaşabilir.
Koca koca bankaların, büyük şirketlerin ödediği kurumlar vergisi ise, toplam vergiler içinde , ilk 9 ayda yüzde 10’u bile bulmadı, yüzde 8,9’da kaldı. Adaletsizliği pekiştiren bir diğer gösterge, “servet vergi”si adıyla alınan taşıt vergisinin boyutudur. Bu kalemin ilk 9 aydaki katkısı da yüzde 2,5 pay ile 5,5 milyar TL’nin altında kaldı. Buna karşılık yine tüketicinin ağırlıkla ödediği telefon kullanımından alınan özel iletişim vergisi, ilk 9 ayda 3,3 milyar TL’yi buldu. Zincirleme olarak tüketiciye ödetilen harçlar, damga vergisi gibi dolaylı vergiler de toplam bütçe kaynaklarında önemli bir yer tutuyor. Keza, özelleştirmeden, İşsizlik Fonu’ndan başta olmak üzere kamu kurumlarından aktarılan paralar da bütçe kaynağının önemli kalemleri arasında yer alıyor.
Özetle, bu yılın ilk 9 ayının sonuçlarının da ortaya koyduğu gibi, Türkiye’de bütçe gelirlerinin yükü, ağırlıkla nüfusun omurgasını oluşturan tüketicilerin, işçi, memur,emeklilerin sırtında ve bu yapı pek değişmiyor. Buna karşılık, şirketler, varlıklı kesim, vergiden kaçma ve kaçınma imkanı olanlar, gelirlerinin ve ödeme kapasitelerinin çok altında vergi ödüyorlar.
Önümüzdeki yıllarda AKP rejimi, krizin ateşi yükseldikçe kriz yangınında kullanılacak depolanmış suyu, yani vergileri, geleneksel hamallara yıkarak, artırmayı planladı ve uyguluyor. Vergiye ek kaynak, hovardaca yapılan özelleştirmeler ile kamu varlıkları yok yere satıp savuşturulacaktır. Ayrıca işsizlik fonu kaynakları da amaç dışı, fütursuzca kullanılacaktır. Bütün bunlara sessiz kalındıkça, vur abalıya insafsızlığı da sürecektir.