Uzun bir süredir Radikal İki üzerinden BDP’ye dair eleştirel düşüncelerini ve ağlamanın fizyolojisi hakkındaki hipotezlerini tartışan Fuat Keyman, içinden geldiği ve “demokrat tavır” olarak adlandırdığı pozisyonla BDP’yi eleştirmesindeki amacın “BDP’yi kazanmak” olduğunu vurguluyordu. Göz yaşarması ile ağlamanın aynı şey olduğunu düşündüğünden olsa gerek, göz yaşartıcı bomba ile gözyaşları akan Sırrı Süreyya Önder’in, ölümler söz konusu […]
Uzun bir süredir Radikal İki üzerinden BDP’ye dair eleştirel düşüncelerini ve ağlamanın fizyolojisi hakkındaki hipotezlerini tartışan Fuat Keyman, içinden geldiği ve “demokrat tavır” olarak adlandırdığı pozisyonla BDP’yi eleştirmesindeki amacın “BDP’yi kazanmak” olduğunu vurguluyordu. Göz yaşarması ile ağlamanın aynı şey olduğunu düşündüğünden olsa gerek, göz yaşartıcı bomba ile gözyaşları akan Sırrı Süreyya Önder’in, ölümler söz konusu olduğunda aynı yaşları akıtmadığından yola çıkarak Önder’in gözyaşı performansındaki bu tutarsızlığını siyasetteki tutarsızlığının bir kanıtı olarak önümüze koyuyordu. Keyman’a önce Koray Çalışkan’dan ardından ise Sırrı Süreyya Önder’den yanıt geldi.
Çalışkan’a göre Keyman, inceltilmiş milliyetçilik yapan, elif lamını öğrettiği meselenin abc’sini unutmuş oryantalist bir siyaset bilimi profesörü idi. Önder ise “kazanmak” kavramında bir üstten bakış hali olduğunu tespit etmekle birlikte bunu görmezlikten gelmeyi tercih edip tartışmayı başka bir noktaya taşıdı. Önder’e göre Keyman, akademinin gerçeklik geçirmeyen sıvasının ardından ve muktedirlerin afilli penceresinden konuşmaktaydı. Ona şu cevabı verdi.
“Tüm bu şartlar altında, ‘Demokratik tavır’ denen şeyin -o her neyse- şefkatli kollarının BDP’yi sarıp dönüştürme planı yapmaktan çok ‘BDP’yi nasıl anlayabiliriz’, ‘Kürt halkı ne istiyor’ sorularını sorup 88 yıllık ulus devlet hastalıklarımızdan nasıl arınabiliriz meselesine cevap aramalarında büyük yarar vardır.”
Önder, Keyman’ın ağlama fizyolojisi üzerine olan tezlerine de eleştirel yaklaşıyor, hızını alamayıp yapılan tartışmanın, altını ıslatma korkusu ile eyleme katılmayanlar ile katılıp, gözleri yaşaranlar arasındaki soğuk ve ıslak bir savaş olduğunu ima ediyordu.
Önder’e göre Keyman’ın demokrat tavrından BDP’ye doğru uzanan kollar 88 yıldır hasta olan ulus devletin gövdesinden çıkmaktadır. Keyman’ın ve BDP dışındaki herhangi birinin BDP’yi dönüştürme çabası, ikna etme girişimleri ulus devletin pratikleri ile aynı amaca hizmet etmektedir, dolayısıyla gayrimeşrudur. BDP ve onu dinleyenler vardır, ona anlatanlar yoktur.
İkna edilmekten azade olan BDP anladığımız kadarıyla ikna etmekten de azade kılmıştır kendini. Oysa ikna süreci için iki olmazsa olmaz koşul vardır. İlişki varlığı ve simetri. Kanımca Keyman ve Önder’in tartışmasında bu zemin tahrip edildi.
Fuat Keyman bir siyaset bilimi profesörü, kendisini sosyalist olarak değil sosyal demokrat olarak tanımlamasına rağmen CHP’ye değil, Emek-Demokrasi-Özgürlük blokunun sosyalist adayı olan Sırrı Süreyya Önder’e oy vereceğini ilan etti. Kürt sorunu, yoksulluk gibi bir dizi sorunun çözümü için sosyal demokrasiyi referans gösteriyor. Genel olarak yüzü sola dönük olmakla birlikte BDP, tüzüğü gereği sosyalist bir parti değil. Sırrı Süreyya Önder ise durduğu pozisyona bu satırların yazarı dahil olmak üzere birçok sosyalist tarafından şapka çıkartılan bir sosyalist.
Mevcut geometri hakkında, ancak ve ancak paralel olmayan doğruların birbiriyle kesişebileceğini emreden matematiksel bir totolojiye izafen şunları söyleyebiliriz: Eş değiller çünkü birleşmeyip kesişiyorlar; paralel değiller çünkü kesişebiliyorlar.
Şimdi karşı kıyılarda olan bu iki ses birbirine seslerini duyuracak kadar yakın, birbirlerine itiraz edecek kadar uzaklar. Bazen, yüz yüze oldukları için olsa gerek birbirlerini özdeş sanıyorlar, bazen de yüz yüze baktıklarını unutup “karşıda ise düşmandır” deme hatasına düşüyorlar. Oysa düşünce coğrafyaları, birbiriyle diplomatik ilişkileri olan, komşu egemen ülkelere benzer. Onları birbirinden ayıran sınırlar her bir ülkeyi başka ülkelerden ayıran sınırlarla devamlılık içindedir. İlişkinin varlığı, hem sınırlar içindeki farklılıkları doğru görmese de meşru görmeyi hem de komşunun dünyanın geri kalanına özdeş olmadığı bilgisini gerektirir. Aksi durumda kurulan ilişki düşmanı meşrulaştırır, çelişkiyi buharlaştırır.
BDP ve Önder, Keyman’ın tespitlerini doğru bulmayabilir, onu eleştirebilir ama kendisini “ikna edilemez, ikna edilmesi teklif dahi edilemez, ancak ve ancak anlaşılır” pozisyonuna yerleştirmekten özenle imtina etmelidir. Keyman’ın “BDP’yi kazanmak”, “BDP’yi dönüştürmek” gibi ifadelerinin ardındaki etkileşim ve başkalaşım vurgusunu, egemenlerin soğurma ve tek tipleştirme çabalarıyla özdeş kılmak BDP ile simetrik ilişki içinde olduğunu varsayan sıradan insanların dostane önerilerini boğan derin ve karanlık bir kuyu kazmaktır. Her kim ki bu kuyuya atılır ya da karşısındakini bu kuyuya atar, sessizlik ülkesine, o komşusuz, sınırsız mutlak çöle sürgün edilmiştir.