TMMOB, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı’nın imzası ile yayınlanan metinde “UDSEP ülkemiz ve insanımız için gerçekçi değildir. TMMOB’nin görüşleri alınarak yeniden düzenlenmelidir” denildi 17 Ağustos depreminin üzerinden 12 yıl geçmesine karşın söz konusu eylem planının olumlu bir adım olduğunu belirterek açıklamasına […]
TMMOB, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı’nın imzası ile yayınlanan metinde “UDSEP ülkemiz ve insanımız için gerçekçi değildir. TMMOB’nin görüşleri alınarak yeniden düzenlenmelidir” denildi
17 Ağustos depreminin üzerinden 12 yıl geçmesine karşın söz konusu eylem planının olumlu bir adım olduğunu belirterek açıklamasına başlayan Mehmet Soğancı, planda Deprem Konseyi’nin hazırladığı “Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi” çalışmasına yer verilmemesine dikkat çekti.
UDSEP’nin hazırlanmasında “Kamu İdarelerinde Stratejik Planlamaya İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”e aykırı olarak TMMOB’nin katkısının alınmadığını söyleyen Soğancı, belgenin içeriği ile ilgili eleştirilerini de sundu:
Özelleştirme depreme çare değil
“*‘Giriş’ bölümünün sonunda belirtilen ve neoliberal serbestleştirme politikalarında önemli bir yer tutan ‘Kamu-özel sektör işbirliği’ yaklaşımının deprem gibi komplike ve tamamen kamusal düzeydeki bir sorumluluk alanına sokulması bizce oldukça sakıncalıdır. Zira kamu-özel sektör işbirliği, gerçekte belirli bir alana/konuya yönelik işbirliğinin ötesinde özel sektöre daha fazla alan açma ve söz konusu alanları özel sektöre terk etmeye yönelik bir uygulamadır; kamu idari yapısı ile kamusal hizmetleri serbestleştirip, özelleştirmenin yaygınlaşmasına hizmet etmektedir.
* (Metinde geçen) ‘Kalkınma ajansları, sorumluluk alanları içerisindeki deprem tehlike ve risklerini dikkate alacak ve bu riskleri arttırmayacak veya azaltacak yönde faaliyet yürüteceklerdir’ cümlesi doğrultusunda kalkınma ajanslarının ilgili kuruluş olarak belirlenmesi de yanlıştır. Zira kalkınma ajansları ‘serbestleştirme, özelleştirme, sivil toplumu güçlendirme ve yerelleşme’ yoluyla, devletin kurumsal yapısının, değiştirilmesi eyleminin bir parçasıdır. Böylece kamu kaynakları ve kamu erkini ayrıcalıklar yaratacak biçimde kullanan, yasama ve yargı denetimini olabildiğince dışlayan bir yeni kamu yönetimi modeli yaratılmaktadır. Bu modelde önemli bir yeri olan yerelleştirme politikasıyla, kamu yönetiminde karar ve uygulama yetkisi, tek tek örgütlerde yetki devri operasyonlarıyla yukarıdan aşağıya ve devlet genelinde merkezden taşraya doğru kaydırılmaya çalışılmaktadır. İçinde sermaye örgütlerinin de yer aldığı Bölgesel Kalkınma Ajansları hem bu çerçevede işlevlenmekte hem de bölgelerin uluslararası sermayeye doğrudan açılması ile ekonomi ve devletin yeniden yapılandırılma süreci ivmelendirilmiş olmaktadır. Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının kamusal fonksiyonu böylece geriletilerek, yerine sermaye güçleri ikame edilmektedir.
Deprem riski ranta dönüştürülüyor
*Eylem C.2.1.2’de ‘Yapı Yasası ve Kentsel Dönüşüm Yasalarının çıkartılacak’olduğuna yer verilmiştir. Anılan eylemde ilgili kuruluşlar arasında yapı denetiminden muaf olan TOKİ’nin bulunması başka bir ifadeyle kentsel dönüşümün TOKİ eliyle yapılacağı vurgusu, deprem riskinin ranta dönüştürülmek istendiği kuşkusunu pekiştirmektedir.”
Soğancı açıklamasında Ulusal Deprem Stratejesi ve Eylem Planı gibi bir belgenin ancak toplumsa bir sözleşme niteliği taşıdığında bir anlamı olacağını vurguladı. Soğancı, UDSEP’nin hayatta karşılık bulması için gerçekçi bir şekilde yeniden düzenlenmesinin şart olduğu ifadesi ile açıklamasını sonlandırdı.
Sendika.Org