Suriye’de olan bitene ilişkin sağlıklı bir bilgiye erişmek zor. Emperyalist saldırı tehdidi altında, sicili katliamlarla ve tutarsızlıklarla dolu bir rejimi ve mezhep/din çatışması için can atan Selefi muhalefetiyle Suriye’ye ilişkin dolaşımdaki bütün bilgilerin nesnelliği tartışmalı durumda. Egemen medyanın Esad’ı hedef tahtasına oturttuğu bugünlerde, Bassam el Kadı’nın yazısı da öznel ancak gerçeğin karanlıkta kalan yönlerine dikkat […]
Suriye’de olan bitene ilişkin sağlıklı bir bilgiye erişmek zor. Emperyalist saldırı tehdidi altında, sicili katliamlarla ve tutarsızlıklarla dolu bir rejimi ve mezhep/din çatışması için can atan Selefi muhalefetiyle Suriye’ye ilişkin dolaşımdaki bütün bilgilerin nesnelliği tartışmalı durumda. Egemen medyanın Esad’ı hedef tahtasına oturttuğu bugünlerde, Bassam el Kadı’nın yazısı da öznel ancak gerçeğin karanlıkta kalan yönlerine dikkat çekiyor. (5deniz.net’in notu)
Hama (en azından) son üç haftadır kanunsuzluk, bütün devlet ve organlarının mutlak anlamda ortadan kaybolması ve (ABD ve Fransız büyükelçilerine göre, başka hiçbir seçenekleri kalmadığı için) yolları kesip kenti yağmalayan silahlı gençlik ve suçlu çetelerinin kontrolü altında olmanın sıkıntısını yaşıyor. Bu grupların içinde yer alan her bir suçlu, kimliğini görmek için herhangi birini durdurabileceği kendi çöplüğünün kralı haline gelmiş durumda ki bu durum bütün kırılgan olasılıkları içinde barındırıyor…
Aslında, hükümet yetkilileri şu ya da bu biçimde ev hapsindeler, kentte dolaşamıyorlar ve kimileri de işe gitmek için bile evlerinden çıkamıyor!
Kentin eteklerinde yaşayan çok sayıda çalışana kente gitmemesi tavsiye ediliyor (ve bazen de gitmeleri engelleniyor).
Suçlular sokaklarda farklılıkları yüzünden birbirleriyle çatışıyorlar, kimileri oldukça saçma şeylerle uğraşırken kimileri de bütün dükkânların ve işlerin kapanmasıyla sonuçlanan grevi dayatarak kenti felç etmeyi amaçlayan programlarla ilişki içinde.
Tabancalar, tüfekler ve hatta (orta çaplı) makineli tüfeklerle silahlanmış adamlar yayan ya da motosikletlerle geziniyor ve sakinlerinin çoğu tarafından terk edilmiş olan kentin her yerinde panik saçıyor. Kent sakinlerinin ezici çoğunluğunun kenti terk etme nedeni, bazılarının fısıldadığı gibi tankların kenti bombardımana tutacak olması değil, her an hayati tehlike yaratan sokakların tehlikesinden kaçmak.
Hükümet binaları yakıldı ve kamyonlarla yağmalandı. İtfaiye araçları, polis arabaları ve ambülânslar da yağmalandı ve “devrimcilerin ganimetine” dönüştürüldü ve onlar da bu araçları zaferlerini kutlayarak silahlarıyla etrafta dolaşmak için kullanıyorlar…
Binlerce molotof kokteyli imal edildi ve birkaç yerde halka açık açık silah dağıtıldı.
Bu resim (bu önemli bir askeri ayrıntı olduğu için, inanılırlık sorunu olanlar için elbette tanklar değil) Suriye ordusuna bağlı zırhlı araçların bugün, 31 Ağustos günü şafak vakti kente girmeye çalışma girişimini başlatmalarından kısa süre önceki gerçeğin bir bölümü.
“Girmeye çalışma girişimi” diyoruz çünkü Suriyeli entelektüellerin ve onların uydu TV kanallarının çılgınlıkları sanki ordu kente, bütün sokaklarına ve bütün mahallelerine çoktan girmiş gibi bir izlenim yarattı. Ancak buradaki gerçeklik zırhlı araçların kentteki kimi meydanların ötesine geçememeleri biçiminde çünkü silahlı direnişle, tekrarlıyorum silahlı direnişle karşılaştılar. Bu da kente girme kararlılığını, ne Hama ne de Suriye’nin başka herhangi bir yerinde bulunan hiç kimsenin kaçamayacağı, kelimenin gerçek anlamıyla bir felaketin sonuçlarını kabul etme kararı almakla aynı anlama getirdi.
Bu tanım Hama’da bugün 100 kadar kurbanın ölmesinin kendi içinde bir felaket olduğu gerçeğini tek satır bile değiştirmez. Ancak bu felaket, Hama’nın tümüne girme kararı alınsaydı muhtemel olana kıyasla yalnızca parkta yürümeye benzemektedir.
Bu arada, yukarıda sözü edilen Suriyeli entelektüeller ve uydu TV kanalları, her zamanki çılgınlıklarıyla, asilerin protestocuların saflarına katıldıklarını iddia ederek, Hama’daki ordu içinde bir bölünme hayaleti imal ettiler.
* Bassam al-Kadi Suriyeli gazeteci ve yazar. Aynı zamanda Syrian Women Observatory süpervizörü. 31 Temmuz 2011’de Arapça dilinde yayımlanan orijinal makale internet sitesinde bulunabilir: Yukarıdaki metin makalenin 31 Ağustos 2011’de Sate Hamza’nın Syrian Musings blogunda yayımlanan İngilizce çevirisinden özetlenerek derlenmiştir. Bassam al-Kadi’nin makalesinin altında yer alan video 2 Ağustos 2011’de Friday Lunch Club bloguna gönderilmiştir. Ayrıca bakınız, Camille Otrakji, “An Interview with Bassam Alkadi, President of the Syrian Women Observatory” (MRZine, 5 Temmuz 2011). Cf: “Syrian Tweets: Peaceful Protests?” (MRZine 3 Ağustos 2011).
[MrZine’deki İngilizcesinden 5deniz (Sendika.Org) tarafından çevrilmiştir]