Masalarının altlarından çekilmesi karşısında demokratik refleksleri kabarıyor. Uyanan sinirleri Sulukule’de evler yıkılırken Nevizade meyhanelerinde yatışıyor. İçkiye, sigaraya uygulanan vergiler artırılırken bozuluyorlar çünkü Türkiye gerici baskı altına giriyor. Hâlbuki devlet yol- su- elektrik için parayı başka yerden bulamıyor da yediğimizden içtiğimizden topluyor vergileri Asmalı Mescit’te sokaktaki masaların kaldırılması büyük yankı getirdi. Tartışmaların odağında “Siz de Malezyalılaştıramadıklarımızdan […]
Masalarının altlarından çekilmesi karşısında demokratik refleksleri kabarıyor. Uyanan sinirleri Sulukule’de evler yıkılırken Nevizade meyhanelerinde yatışıyor. İçkiye, sigaraya uygulanan vergiler artırılırken bozuluyorlar çünkü Türkiye gerici baskı altına giriyor. Hâlbuki devlet yol- su- elektrik için parayı başka yerden bulamıyor da yediğimizden içtiğimizden topluyor vergileri
Asmalı Mescit’te sokaktaki masaların kaldırılması büyük yankı getirdi. Tartışmaların odağında “Siz de Malezyalılaştıramadıklarımızdan mısınız” sorusu vardı. Öte yandan zabıta, kaldırım işgalinden doğan sıkıntıları önlemeyi amaçladığını ifade etti. Bu açıdan bakıldığında sınırı aşan müzik sesleri hatırlandı. Yoğun şikâyetler üzerine belediyemiz diskoteklerin ve barların ses sınırını kontrol altına almayı başardı. Ancak başka sokaklarda trioların cümbüşleri meyhane kapılarını aşmakta beis görmüyordu.
Milli kültürümüzün güzide parçası meyhanelerde, bağırganlık hâkimiyeti ele geçirmiş durumda. Sazendeler ellerini, hanendeler gırtlaklarını parçalıyor. Klarnet- darbuka- keman masaları dolaşıyor, her masada aynı yıkıcı cümbüş; kırılan bardaklar ve yırtılan avazlar. Konuklar şikâyetçi değil. Zira söylenen şarkıları maçlarda öğrenmişler. Kısılmış sesle ve birbirinin içinde patlayan ellerle söylemeyi biliyorlar sadece; ve yalnız nakaratları. Kadınlar darbukacının masaya yanaşmasıyla hemen ayağa zıplıyorlar; hatta belki biri klarnetçinin göbeğiyle birlikte masanın üstüne çıkıyor. İki figür var bu raksta. “Salla” manasında el hareketi ve gözler çapkınca kalçayı işaret ederken, kalçayı tek bir yöne sert bir hareketle atmak.
Farklı isim ve logo sahibi de olsalar aslında aynı olan şirketlerde çalışan farklı boy ve renkte aynı insanların eğlencesine Beyoğlu ve Kadıköy’ün çeşitli meyhanelerinde rastlayabilirsiniz. Bu nevi eğlence bir anda ortaya çıkmadı tabii. Bu yetişkinler seksenlerde çocuktular. Şimdi “Annemler gazinoya götürürdü, gazino vardı olm seksenlerde, ne garipti lan” diye geyikliyorlar. İbo’yla, Bülent’le, Cengiz’le öğrendiklerini bugün meyhaneye taşıdılar.
Fakat çocukluklarındaki diğer bir gece eğlencesini hafızaları silmiş gözüküyor: lokaller… Babaların alna bağlanmış bir kravatla dansöz karşısında gerdan kırmasına annelerin müsaade ettiği tek yer. Bankanın sesi güzel müdürünün yoğun ısrarla şarkı söylediği, banko memurunun mandolinle eşlik ettiği eğlence mekânı. Fix menülerin karın doyurduğu, sadece kahkaha atılırken seslerin yükseldiği bir rahatlama evi.
Nostalji/retro bu kadar trend iken, lokallerin unutulmuş olması tesadüf olmasa gerek. Cevabın ‘seksenlerde’ diye başlayan forward maillerden çıkmayacağı kesin. Çünkü lokaller şirket kültürünün değil çalışanın çalışan olduğunu bildiği zamanların mekanıdır. Orada eğlenen insanlar “her şey dâhil” tatile taksitli arabalarıyla gitmiyordu. Personel şubesi misafirhane ve otobüs ayarlıyordu. Ampul için girdikleri AVM’de günü bitirmiyorlardı, şubenin pikniğine mangal yapıyorlardı.
Beraberlik kültürünün yok edilmesiyle lokaller de hafızalardan silindi. Bugün çalışanlara birer memur veya kâtip olduklarını unutsunlar diye kendileri uzun, kısaltmaları afili etiketleri kartvizitleri süslüyor. IK’cılarla HR’cılar Asmalı Mescit’te toplandıklarında isimlerini kartvizitlerinden okuyorlar. Fix menüden haberleri olmadığından gönül rahatlığıyla kimin hangi yemeğe ne kadar daha fazla para harcayabildiğini tartıyorlar.
Ancak bu yoğun iş stresine dayanmak hâlâ zor. O yüzden sekreterler Okay Temiz yönetiminde tam tam çalarak müdürleriyle eşitleniyorlar. Hem de günün stresini atıyorlar. O derece bu eğlenceyi seviyorlar ki omuzlarına davul asıp yürüyüş bile yapıyorlar. En son, şirket olimpiyatlarında bir geçit töreni yaptılar. Şirketlerinin kurumsal ve uluslararası olmasından memnun olduklarından olsa gerek, başları dik, dövdüler davulları. O yürüyüşten birkaç gün evvel, sendikalar aynı yolda esnek çalışma karşıtı bir yürüyüş yaparken ekipler amiri bu birlikteliğe müdahalede bulunmayı gerekli görmüştü. IK Director’ü stajyerlere şirketlerinin kültürünün en önemli özelliğinin kolektiflik ve takım çalışması olduğunu söylüyordu bu sırada. Belki yarın Asmalı Mescit’te masaların kaldırılmasına tepki için eylem yapabilirler. Hem ekipler zaten kıdem tazminatı eylemleriyle meşgul olacaktır.
Bağırganların tezatları Asmalı Mescit’le sınırlı kalmıyor. Masalarının altlarından çekilmesi karşısında demokratik refleksleri kabarıyor. Uyanan sinirleri Sulukule’de evler yıkılırken Nevizade meyhanelerinde yatışıyor. İçkiye, sigaraya uygulanan vergiler artırılırken bozuluyorlar çünkü Türkiye gerici baskı altına giriyor. Hâlbuki devlet yol- su- elektrik için parayı başka yerden bulamıyor da yediğimizden içtiğimizden topluyor vergileri. İstinye’deki Araplar damak çaklatmalarla kafa çevirmelerle karşılanırken İran’daki, Sudan’daki baskıcı rejimden dem vuruluyor. Aşk- ı Memnu sayesinde medeniyet taşıdığımız bu ülkelerin örtülü vatandaşları, bize krizi ve yanından geçen teğedi unutturuyor.
Tabii bu işler kolay değil. Asmalı’daki eylemden sonra face’te “eylemden anlar” klasörü açıldıktan sonra yozdil’in “tehdidin-farkında-mısınızdır-ki” yazısını share etmeyi unutmamak gerekiyor.
* Araş. Gör. Bilge Terzioğlu
Işık Üniversitesi – İktisat Bölümü