POLİS içinde bilmediğimiz, basına yansımayan bazı şeyler mi oluyor?
Orada bir nevi “iç savaş mı” yaşanıyor?
Bunları anlamak için, “Taraf” gazetesinin “Taraf” yazarlarını okumak iyi oluyor.
Geçen hafta, orada tam Fehmi Koru’luk bir “malzeme” vardı.
Aslında benim uzmanlık alanım değil. Kafam böyle şeylere hiç basmaz.
O nedenle yorumsuz aktaracağım.
Yorumu bu işi son dönemde ortaya çıkan uzman “şifre okuyucularına” bırakıyorum.
* * * Dikkatimi çeken ilk yazı 23 Temmuz Cumartesi günü yayınlandı.
Yazarı da,
Emre Uslu’ydu.
Emre Uslu, polis içinden gelen bir köşe yazarı.
Yazısı,
“Kürt sorunu artık zıvanadan çıkmaya başladı” cümlesiyle başlıyordu.
Kürt meselesinin geldiği nokta hakkında tüylerimi diken diken eden şöyle bir öngörüde bulunuyordu:
“Şimdi halk sokaklarda birbirini boğazlamak üzere…” Oradan da hedefe koyduğu asıl isme geliyordu.
O bölümü aynen aktarıyorum:
“Maalesef işin buraya gelmesinde hükümetin en beceriksiz bakanı Beşir Atalay’ın umut yaratıp, plansız ve programsız bir şekilde konuyu konuşup, adeta ateşi toplumun içine atıp geriye çekilmesinin rolü büyük.” Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın en güvendiği bakanlardan biri olduğunu düşündüğüm
Beşir Atalay için bu kadar ağır ifadelerin kullanılmasına şaşırdım doğrusu.
Ama asıl dikkatimi çeken yazı, iki gün sonra geldi.
* * * Aynı gazetenin bir başka yazarı,
Mehmet Baransu, 25 Temmuz Pazartesi günü köşesinde
“Habur’a benzemesin de” başlıklı bir yazı yayınladı.
Hedef yine eski İçişleri Bakanı, yeni Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalay’dı.
Mehmet Baransu, Balyoz operasyonunda belgeleri bavulla getiren isimdi.
Onun yazısında eski İçişleri Bakanı çok daha ağır biçimde hedefe konuyordu.
Yazısından aktarıyorum:
– “Seçimden önce Ergenekoncuların ve Ergenekon medyasının hedef tahtasına koyduğu bir ismi giderayak görevden aldı.”
– “Ergenekon ve Balyoz soruşturmasını yürüten ekibi görevden almak için elinden geleni ardına koymadı.”
– “Sahte belgeyle özel hayatımıza tecavüz edenleri sahiplendi.”
* * * Bu iki yazıdan
Beşir Atalay’ın “Polis içindeki bir çatışmaya el koyduğu, bazı kişilerin ayağına fena bastığı” sonucunu çıkarıyorum.
Polisle çok yakın ilişkisi olan bu iki yazarın, 48 saat arayla yazdığı iki yazı bana bu bakımdan ilginç göründü.
Poliste ne olup bittiğini bilmiyorum ama tecrübelerimin bana söylediği bir şey var
Önümüzdeki günlerde, bu “arka sokaklar” dizisinin daha ilginç ve şiddetli sahnelerini izlemeye devam edeceğiz gibi görünüyor.
* * * Baransu’nun yazısında ilginç bir bilgi daha vardı.
Onun ve eşinin telefonları, Jandarma Komutanlığı’na bağlı bazı birimlerce yasadışı yollarla dinlenmiş, o da bunu tespit ettirmiş.
Eski İçişleri Bakanı’nın
“özel hayatına tecavüz eden” bu kişileri cezalandırmadığını söylüyor.
Arkasından ekliyor:
“Hukukun ve demokrasinin egemen olduğu bir ülkede böyle bir skandal yaşanmaz.” Doğru yaşanmaz. Ben de aynı şeyi aylardır söylüyorum.
Umarım, bir gün aynı şeyleri
“Ergenekoncu” diye özel hayatı allak bullak edilen insanlar için de talep eder.
Çünkü hayat hepimize şunu gösteriyor.
Şu kişileri dinleyenler, öteki kişileri de dinliyorlar.
Ve ne yazık ki her defasında bunları yayınlatacak tıynetsiz kişileri de buluyorlar.
Bu yazı Hürriyet gazetesinde 29 Temmuz’da yayımlanmıştır