Dünya şayet, kurtulabilirse ancak yerleşik kurallara, kökleşmiş basmakalıp düşüncelere boyun eğmeyenler sayesinde kurtulacaktır. Onlarsız uygarlığımız mahvolacaktır, kültürümüz yok olacaktır. Yeryüzündeki varlığımız gizliden gizliye haklı gösterilen her şey ile kaybolup gidecektir. Boyun eğmeyenler yeryüzünün tuzu biberidir. (Andre Gide /Kalpazanlar) Bugün iktidar ve muhalefet arasında bir yer değişikliği algısı söz konusudur. İktidar olan yani muktedir, muhalefet gibi […]
Dünya şayet, kurtulabilirse ancak yerleşik kurallara, kökleşmiş basmakalıp düşüncelere boyun eğmeyenler sayesinde kurtulacaktır. Onlarsız uygarlığımız mahvolacaktır, kültürümüz yok olacaktır. Yeryüzündeki varlığımız gizliden gizliye haklı gösterilen her şey ile kaybolup gidecektir. Boyun eğmeyenler yeryüzünün tuzu biberidir. (Andre Gide /Kalpazanlar)
Bugün iktidar ve muhalefet arasında bir yer değişikliği algısı söz konusudur. İktidar olan yani muktedir, muhalefet gibi davranmaktadır. Sekiz yıldır hükümet olanlar kendileri hükümet değilmiş gibi bir hava estirirken diğer taraftan çıraklık, kalfalık ve ustalık evrelerinden bahsetmektedir. Sekiz yıllık süreçte emeğe karşı yapılan tüm saldırılar ise büyük bir ustalıkla devam etmektedir. Ancak halkın kendi hakları konusunda ısrarcı ve kararlı tutumu özellikle söyleyecek sözü olduğu ve söyleme şansı bulduğu süreçlerde, örneğin seçim süreçleri gibi dönemlerde muktedirler tarafından ilk devreye sokulan yalanlama, iftira ve peşine şiddet olmuştur. Halkın hayatını idame ettirebilmesi için günlük talepler dahi anında çarpıtma, iftira ve şiddete maruz kalmaktadır.
Bu baskıcı ve manüplasyoncu yöntem ile ülkede asıl konuşulması gerekenlerin dışında her şey konuşulabilecek duruma gelmiştir. Hakkınız olanın dışında her şeyi konuşabilirsiniz.
Güvencesiz çalışıyor iseniz güvencesiz çalışma koşulları dışında her şeyi konuşabilirsiniz. Çay üreticisi ve de HES karşıtı iseniz, bir de yetmez suyu sattırmam diyorsanız, yani yaşama hakkınıza sahip çıkarsanız işte o zaman Hopa’da yapılana şiddet, inkâr ve de iftiraya maruz kalırsınız ama sorunun kendisini konuşmanıza izin vermezler.
Kadın hakları için yola çıkmış ve mücadelenizde cinsiyet ayrımcığını ve kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak gibi bir iddianız var ise, karşınızda öyle şeyler “üretilir” ki birden bire bir erkeğin birkaç kadınla evlenme hakkını tartışıyor bulursunuz. Siz parasız eğitimi savunurken ve bunun anayasal hak olmanın dışında parasız eğitimi insan hakkı kapsamında değerlendirir iseniz kendinizi şifre tartışmasının içinde bulursunuz. İktidarlar tarafından sanki şifre olmasa ortalıkta eğitimle ilgili hiçbir sorun yoktur algısı yaratılır. Teknoloji ve iletişimle ilgili halkın haber alma özgürlüğünü savunuyorsanız. Birden bire “pornocu” olursunuz. Sanatçı iseniz süprüntü olur, gazeteci iseniz ne olduğunuzu anlayana kadar kendinizi cezaevinde bulursunuz.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriniz ancak asıl olan halkın kendi hakları için mücadele ederken karşılaşmış olduğu bu manipülasyonlar, baskılar, şiddet ve uzun yargılama dönemleri muktedirler tarafından bir alışkanlık haline getirilmiş olmasıdır.
Bu alışkanlığı değiştirecek, karşı koyacak fiili durum ise “protesto” edip giden değil hakkını alan ve sonuna kadar haklarını takip eden bir bilincin öne çıkmasıdır. Bu öne çıkma durumu kendini Arızlı’da, ulaşım hakkı mücadelesinde, barınma hakkında, HES karşıtlığında ve güvencesiz çalışmaya karşı yürütülen mücadele örneklerinde fiilen yaşama geçmiştir.
Hakkını almadan gitmeme pratikleri muktedirlerin alışkanlığını değiştirecek tarzda kimyalarını bozmaktadır. Hakkını bilen, hakkını savunan ve hakkını almak için mücadeleyi yürütecek olanlar baş eğmez tutumları ile yeryüzünün tuzu biberi olacaklardır.
* Erbil Karakoç
Yapı Yol-Sen Samsun Şube Sekreteri
erbil55@hotmail.com