MESS, Dünden Sonraki Gün kitabını 2010 yılının Nisan ayında yayınladı. Dünden Sonraki Gün, bir tarih kitabı, MESS’in ve bu bağlamda da Türkiye’de sendika hareketinin yakın tarihini konu alıyor. Ciltli, karton kılıflı, kuşe baskılı, renkli, son derece şık bir kitap. Kitabın önemli bölümlerinden birini de Büyük Grev olarak bilinen -kimileri 1976’ya kadar uzanan- 1977 grevleriyle başlayan […]
MESS, Dünden Sonraki Gün kitabını 2010 yılının Nisan ayında yayınladı. Dünden Sonraki Gün, bir tarih kitabı, MESS’in ve bu bağlamda da Türkiye’de sendika hareketinin yakın tarihini konu alıyor. Ciltli, karton kılıflı, kuşe baskılı, renkli, son derece şık bir kitap.
Kitabın önemli bölümlerinden birini de Büyük Grev olarak bilinen -kimileri 1976’ya kadar uzanan- 1977 grevleriyle başlayan ve 1980 Eylül’üyle silah zoruyla sonlandırılan Maden-İş’in 1977-1980 yıllarında MESS’e karşı yürüttüğü grevlerin anlatılması/irdelenmesi oluşturuyor. Tek tip sözleşmeden, ideal olarak da işkolu sözleşmesinden yana olan MESS, 1977 grevleri öncesinde “işkolu düzeyinde toplu sözleşme düzenine tedrici geçişi” sağlamanın bir aracı olarak ortaya koyduğu “grup sözleşmesi” teklifini, Maden-İş’in “işçilerin kazanılmış haklarına ve özgürlüklerine karşı bir saldırı” ve “DİSK’in en güçlü ve en ‘savaşkan’ sendikası Maden-İş’i yok etme planı” olarak algıladığını kaydediyor.
Tekstil’in işkolu sözleşmeleri iddiası
MESS’e göre bu bir basit “yanlış anlama” olamazdı. MESS’in, bu tespite ilişkin dayanaklarından biri, DİSK’e bağlı bir başka sendika olan Tekstil Sendikası’dır. MESS kitabın 47. Sayfasında şunları yazmaktadır: “… MESS’e göre bu basit bir ‘yanlış anlama’ olamazdı, çünkü DİSK üyesi Tekstil Sendikası o işkolunda yıllardan beri, değil grup sözleşmesi, işkolu sözleşmesi yapıyordu.” Öyleyse bunun altında başka nedenler olmalıydı! MESS, kitabın ilerleyen sayfalarında bu nedenleri kendi açısından ele alıyor. Elbette bunların tümü tartışmaya açıktır.
Ancak tartışmaya açık olmayan nokta; DİSK’e bağlı Tekstil’in yıllardır işkolu sözleşmesi yapıyor olduğu iddiasıdır. Bu, önemli bir maddi hatadır. Dokumacılık işkolunda 1963-1980 döneminde, fiilen de 1966-1980 yılları arasında işkolu sözleşmeleri bağıtlayan işçi sendikası DİSK’e bağlı Tekstil değil, Türk-İş’e bağlı Teksif’tir.
Hukuk ne diyordu?
1963-1980 döneminin toplu pazarlık süreci açısından önemli bir karakteristiği, iki düzeyli toplu pazarlığa imkân vermiş olmasıdır. 1963 yılında yürürlüğe giren 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu iki düzeyli; işyeri/işyerleri ve işkolu düzeyinde toplu pazarlık modeline dayanmaktaydı. Kanun toplu iş sözleşmesi yapma yetkisinin tespitinde “çoğunluk” ilkesini esas alıyordu. İşyeri/işyerleri düzeyinde; “Bir veya birden fazla işyerinde çalışan işçilerin çoğunluğunu temsil eden” sendikanın “o işyeri veya işyerleri için toplu iş sözleşmesi yapmaya” yetkili olduğunu kabul ediyordu. İşveren tarafı ise işveren ya da işveren sendikasıydı. İşkolu düzeyinde toplu pazarlığın tarafları ise işkolunda çalışan işçilerin çoğunluğu esasına göre belirlenmekteydi. Buna göre, “Bir işkolunda çalışan işçilerin çoğunluğunu temsil eden işçi federasyonu veya işkolu esasına göre kurulmuş işçi sendikası o iş kolundaki işyerlerini kapsayan toplu iş sözleşmesi yapmaya” yetkili sayılmaktaydı.
Bu çerçevede, bir işkolunda birden fazla sendika veya federasyonun aynı zamanda işkolu yetkisine sahip olduğu bir uygulama da ortaya çıkmamıştı.
Dokumacılık sektöründe işkolu sözleşmeleri
Teksif işkolu düzeyinde toplu sözleşme yapmak amacıyla ilk kez, 16 Ocak 1966 günü dokuma işkoluna giren kimi işyerlerine ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’na çağrıda bulunmuş, işveren sendikasının çağrıya itirazı üzerine ortaya çıkan yetki uyuşmazlığı 07.02.1966 tarihinde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararıyla çözümlenmiş ve sendikanın işkolu yetkisi kesinleşmiştir.[1] Bu yetkiye dayanılarak dokumacılık işkolunda işkolu düzeyinde ilk toplu iş sözleşmesi, Teksif ile Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası arasında -işveren sendikasına üye 160 işveren adına- 07.10.1966 günü bağıtlanmış ve 07.10.1966-07.04.1969 tarihleri arasında 2,5 yıl yürürlükte kalmıştır. Çağrı kapsamında olan ancak işveren sendikası üyesi olmayan işverenlerle, işkolu sözleşmesinin işveren sendikasıyla bağıtlanmasının ardından, “işkolu yetkisine dayanılarak” tek tek (münferit olarak) müzakereler yürütülmüş, bunlardan bir kısmı işkolu sözleşmesinin kapsamına dâhil edilmişlerdir. Süreç tamamlandığında işkolu sözleşmesi kapsamında 234 işyeri bulunmakta ve bu işyerlerinde toplam 72.765 işçi çalışmaktadır.[2] Bu, dokumacılık işkolunda, özel sektörde işkolu sözleşmeleri serüveninin başlangıcı olmuştur. Dokumacılık işkolunda, özel sektörde sonraki yıllarda da Teksif tarafından 01.09.1969-01.09.1971 tarihleri arasında yürürlükte kalan 2. Dönem, 01.09.1971-01.07.1974 tarihleri arasında yürürlükte kalan 3. Dönem, 01.07.1974-30.06.1977 tarihleri arasında yürürlükte kalan 4. dönem, 01.07.1977-30.06.1979 tarihleri arasında yürürlükte kalan 5. Dönem işkolu sözleşmeleri imzalanmıştır.[3] Teksif’in özel sektörde işveren sendikasıyla bağıtladığı son işkolu sözleşmesi, 6. Dönem işkolu sözleşmesidir. Teksif Kamuda, Sümerbank’la ilk kez 1980 yılında işkolu yetkisine dayanarak sözleşme imzalamıştır. Bu işkolu sözleşmesi 5 maddeden ibarettir. [4]
Dokumacılık sektöründe, 3. Dönem işkolu sözleşmeleriyle birlikte işkolu sözleşmeleri baskın karakterini ve “çerçeve sözleşme” niteliğini kaybetmiş ve sendika rekabetine de bağlı olarak grup pazarlığının önemi ve ağırlığı artmıştır. 5. Dönem işkolu sözleşmesi bu değişimin tamamlanması açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde işkolu sözleşmesi müzakereleri, 7. Dönem grup sözleşmesi süreciyle birleştirilmiş ve dokumacılık işkolunda “işkolu düzeyinde” geliştirilmeye başlanan toplu pazarlık süreci -hukuken olmasa bile- artık fiilen grup toplu pazarlığı sürecinin bir parçası haline gelmiştir.
Son söz…
Dünden Sonraki Gün kitabının iddiasına karşı DİSK’e bağlı sendikalar arasında işkolu yetkisine sahip olan sendikalar sadece Lastik-İş ve Yeni Haber-İş’tir. Lastik-İş işkolu yetkisini, tek tek işyerleri için kullanmıştır ve lastik sektöründe de “gerçek anlamda” işkolu sözleşmeleri bağıtlanmış değildir. Yeni Haber-İş ise 1974 yılından başlayarak PTT ile işkolu düzeyinde sözleşmelerin tarafı olmuştur.
Maden-İş’in tezlerine karşı dayanak yapılan Tekstil’in yıllarca işkolu sözleşmeleri yaptığı iddiası, gerek araştırma tekniği açısından gerekse tarihe bakışta, Dünden Sonraki Gün kitabının parlak prezentasyonuyla, baskı ve sunuş kalitesiyle hiç de bağdaşmayan bir özensizliği ortaya koyuyor.
Dipnotlar:
[1]. Teksif (1967), Genel Kurul Çalışma Raporu 19-22 Mayıs 1968, Ankara, s. 75; Teksif (1969), Çalışma Raporu, Teksif Yayınları: 35, Ankara, s. 111. Ayrıca Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası (1966), Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası-Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası İşkolu Toplu İş Sözleşmesi, 7 Ekim 1966, Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası Yayınları, Kasım, İstanbul.
[2]. Teksif (1969-1), s. 113-115. 1967 tarihinde toplanan Genel Kurula sunulan Çalışma Raporunda müstakil işyerlerinin sayısı 64, işçi sayısı 45.210, üye sayısı 44.152; Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası üyesi işyerlerinin (160 işyeri olarak kategorize edilmiş) sayısı 164, işçi sayısı 30.074, üye sayısı 22.649 ve toplam işyeri sayısı 228, işçi sayısı 75.284, üye sayısı 66.801 olarak verilmektedir. Teksif (1967), s. 77
.
[3]. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (1971), Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası – Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayii İşçileri Sendikası, İşkolu toplu iş sözleşmesi, (1.9.1971-1.9.1974), Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yayınları, No: 21, Ekim, İstanbul; Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (1978), Yönetim Kurulu Çalışma Raporu, 1.9.1976-31.8.1978, İstanbul, s. 20.
[4]. Teksif (1982), 9. Genel Kurula Sunulan Çalışma Raporu (26 Nisan 1982), Ankara, s. 25