Libya uluslararası barbarların saldırısına uğradı. Fransa, İngiltere, ABD’nin öncülüğünde yürütülen saldırının ana hedefinin, bölge halklarının yürüttüğü haklı direnişe sahip çıkmakla hiçbir ilişkisi olmadığı hemen herkesin bildiği bir gerçek. Afganistan’ın ve Irak’ın işgali neyse, Libya’ya yönelik saldırının mantığı aynıdır. Birleşmiş Milletler işgalci gücünü temsil eden Güvenlik Konseyi’nden çıkan karar doğrultusunda saldırı hamlesini başlatan barbar ülkelerin liderleri […]
Libya uluslararası barbarların saldırısına uğradı. Fransa, İngiltere, ABD’nin öncülüğünde yürütülen saldırının ana hedefinin, bölge halklarının yürüttüğü haklı direnişe sahip çıkmakla hiçbir ilişkisi olmadığı hemen herkesin bildiği bir gerçek. Afganistan’ın ve Irak’ın işgali neyse, Libya’ya yönelik saldırının mantığı aynıdır.
Birleşmiş Milletler işgalci gücünü temsil eden Güvenlik Konseyi’nden çıkan karar doğrultusunda saldırı hamlesini başlatan barbar ülkelerin liderleri ve küresel kapitalist sistemin kurumları Paris’te bir araya geldi. Toplantıya BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı David Cameron, AB, Afrika Birliği ve Arap Birliği temsilcileri de katıldı. Fransa’nın bu süreçte çok istekli bir şekilde aktif rol alması, ilk saldırıyı gerçekleştirmesinin bir başka yönü de, Sarkozy’nin yerlerde sürünen prestijini yeniden kazanma çabasıdır. Aynı durum İngiltere Başbakanı için de geçerlidir.
Ancak Afrika Birliği ve Arap Birliği’nin temsilcilerinin toplantıya çağrılıp saldırının dikte ettirilmesi, saldırıyı geçerli kılacak bir zemin oluşturmaktır. Özellikle Arap ve Afrika halklarının gözünde saldırıya bir meşruluk kazandırmaktır.
İzlenen saldırı stratejisi çok yönlü politik hesaplar üzerinde yapılmaktadır. Bunun en önemli halkası, Kuzey Afrika’dan İran’a kadar yayılan ve kapitalist sistem bakımından ciddi bir tehlike oluşturan Ortadoğu halk ayaklanmalarını yeniden küresel sistem içine çekmektir. Böylelikle, gelişmekte olan ve gerici barbar rejimleri sarsan halk hareketlerini kendi lehlerine kullanarak Ortadoğu’nun denetimini daha kolay bir zeminde yapmak istemektedirler.
Küresel barbarlarının demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi bir sorunu olmadığının hemen herkes farkında. Kapitalistler için yaramaz çocuk olarak gösterilen Kaddafi’ye yönelik askeri operasyon yapılırken, insanlıktan hiç nasibini almamış aşiret-kral devletlerine yönelik en ufak bir saldırı söz konusu değil. Örneğin sülale rejimiyle yönetilen Bahreyn’de aynı durum söz konusu olmasına rağmen küresel barbar devletlerin hiçbirinden ses çıkmıyor. Bahreyn nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 65’i Şii kökenli olmasına rağmen, ekonomik ve politik haklardan tamamen yoksundurlar, bir bakıma modern köleler statüsüne sahiptirler. Kraliyet askerleri göstericilere ateş açtı, onlarca insan öldürüldü. İlginçtir bu ülkeye yönelik hiçbir operasyon yapmak veya bir kısım kararlar alıp dayatmak kimsenin aklına gelmiyor. Aynı şekilde, Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün, Sudan vb ülkelerde aynı durum söz konusu olmasına rağmen hedefe Libya’nın oturtulması, küresel sermayenin stratejik çıkarlarıyla bağlantılıdır.
Libya birkaç bakımdan önem kazanmaktadır. Birincisi Kuzey Afrika’nın en önemli ülkesidir. Doğudan Mısır, güneydoğudan Sudan, güneyden Çad ve Nijer, batıdan Cezayir ve Tunus ile komşu olması bir bakıma Orta Afrika’ya kadar uzanan bölgenin denetim altına alınması bakımından ciddi bir öneme sahiptir. İkincisi Akdeniz’de önemli bir jeo-stratejik rolü bulunuyor. Hem Akdeniz sahasının güvenliği hem de Cebelitarık Boğazı’nın denetimi bakımından tarihin her döneminde önemli bir üst olarak işlevi olmuştur. Bu rolü esasen devam etmektedir. Üçüncü nokta, özellikle Afrika’dan Avrupa’ya akan göçlerde merkez işlevini görmektedir. Malta Adası, İtalya ve İspanya gibi yerlere yakınlığı nedeniyle insan ticaretinin çok kapsamlı olarak örgütlendiği yer olarak ön plana çıkmaktadır. Dördüncüsü ve belki de en önemlisi, çok büyük enerji yataklarına sahip olmasıdır. Libya belki de dünyada yeryüzüne çıkartılmamış en geniş petrol yataklarına sahip olan ülkedir. Ülkenin denize yakın bölgelerinde çıkartılan petrol pazarlanmaktadır. Özellikle çöl bölgesinin içlerinde tespit edilen petrol yatakları henüz işletilmiş değildir. Küresel sermayenin bu bölgeyi bütünlüklü olarak denetlemek istemesinin asıl nedeni enerji yataklarıdır.
Irak ve Afganistan’daki gibi olmasa da Libya’ya yönelik uygulanan emperyalist saldırının politik arka planı esasen bu ülkenin tarihsel gelişimiyle de ilişkilidir. Bu nedenle küresel emperyalist barbarların saldırısının nedenlerini anlamak bakımından Libya’nın mevcut durumunu analiz etmek gerekir.
Libya’nın coğrafik ve sosyal durumu
1.775.500 kilometrekare yüz ölçümüyle Ortadoğu coğrafyasının üçüncü, dünyanın on altıncı büyük ülkesi olup toprakların yaklaşık olarak yüzde 85’i çöllerle kaplıdır. Ülke nüfusu yaklaşık olarak 6,5 milyondur, ayrıca ülkede 1,5 milyonun üzerinde bir göçmen nüfusu bulunuyor. Libya’daki bu düşük nüfus aynı zamanda oldukça gençtir. Nüfusun yüzde 33,4’ünü 0-14 yaş grubu oluşturuyor. 15-64 yaş grubu yüzde 62’4’ünü ve 64 üzeri nüfus ise yüzde 4,2’yi oluşturmaktadır. Nüfusun yüzde 65’i şehirlerde yaşamakta olun ortalama yaşam süresi 62 yıldır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 82’dir. Kilometrekare başına düşen insan sayısı 2.57, nüfus artış hızı yüzde 2.9’dur.
Libya’da 3000 ilkokul, 1600 genel ortaöğretim kurumu, 200 mesleki ortaöğretim kurumu, 6 üniversite, 7 yüksek okulu, 2 araştırma enstitüsü bulunuyor. Ayrıca çok sayıda meslek yüksek okulu bulunmaktadır. Üniversite çağındaki gençlerin yüzde 10’u üniversiteye kayıt yaptırmaktadır. Okuma yazma bilenlerin oranı da yüzde 64’tür.
Ayrıca 70 hastane, 6630 doktor, 500 diş doktoru, 7450 hemşire mevcuttur. Yaklaşık olarak her 630 kişiye bir doktor düşmektedir.
Libya nüfusunun yaklaşık yüzde 92’si Berberi ve Araplardır. Yüzde 3’ü ise Yunan, Maltalı, İtalyan, Mısırlı, Pakistanlı, Türkiyeli, Hintli ve Tunuslulardan oluşmaktadır. Araplardan sonra en kalabalık grup Berberilerdir. Berberilerin toprakları Libya, Fas ve Cezayir tarafından işgal edilmiştir. Nüfusun geri kalanını oluşturan Kulaflılar yüzde 2, Tebular yüzde 1, Beriler yüzde 1 civarındadır. Ayrıca Avrupa asıllı Hıristiyanlar yüzde 0.8, yerli Yahudiler yüzde 0.5’lik bir oranı oluşturmaktadır.
Libya’da resmi dil Arapça olmakla birlikte Berberice başta olmak üzere bazı etnik diller de konuşulmaktadır. İlkokuldan itibaren öğretilen İtalyanca ve İngilizce toplumun çok önemli bir kesimi tarafından bilinmekte ve günlük yaşamda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca resmi din İslâm’dır. Müslümanların büyük çoğunluğu ise Sünnidir. Az miktarda da, Hariciyye mezhebinin bir kolu olan İbadiye mezhebi mensupları bulunmaktadır.
Ekonomik durum
Topraklarının ancak yüzde 10’u tarıma elverişli olan Libya’nın ekonomisi tamamen enerji kaynaklarına dayanmaktadır. Dünya petrol üretiminde önemli bir yere sahip olan ülkede yıllık üretim yaklaşık olarak 150 milyon varildir. Libya’nın petrol rezervlerinin yaklaşık 48 milyar varil, doğalgaz rezervlerinin ise yaklaşık 1,7 trilyon metreküp olduğu tahmin edilmektedir. 2009 yılında, 79 milyar dolar olan GSMH’nin yaklaşık olarak yüzde 80’i petrol ve doğalgaz gelirlerinden geliyor. Yani ihracatının tamamı enerji kaynaklarına dayanıyor. Kişi başına düşen GSYİH yaklaşık olarak 8 bin 800 dolar olup 2007 yılında yıllık büyüme hızlı yüzde 5.5 olarak gerçekleşti.
Ayrıca Libya’da 2009’da 24 milyar 500 milyon kw/saat elektrik üretilmiştir. Elektrik enerjisinin tamamı termik santrallerden elde edilmektedir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 6142 kw/saattir.
Kapitalist sisteme entegrasyonu konusunda küresel sistemin kurumlarına ekonomik reformlar sözü vermesinden sonra,