Karikatür dergisi Leman, sadece kadın çizerlerin hazırladığı “Leman’ın Bayan Yanı” isminde dünyanın ilk kadın mizah dergisini çıkardı. Yirmi kadın çizer Leman’ın Bayan Yanı’nında bir araya geldi. Bu kadrodan İpek Özsüslü, Raziye İçoğlu ve Betül Yılmaz ile Türkiye’nin “kadın yanı” hakkında sohbet ettik *** Leman’ın Kadınlar Günü özel sayısı; Bayan Yanı Derginin adının ‘bayan’ olması sizce […]
Karikatür dergisi Leman, sadece kadın çizerlerin hazırladığı “Leman’ın Bayan Yanı” isminde dünyanın ilk kadın mizah dergisini çıkardı. Yirmi kadın çizer Leman’ın Bayan Yanı’nında bir araya geldi. Bu kadrodan İpek Özsüslü, Raziye İçoğlu ve Betül Yılmaz ile Türkiye’nin “kadın yanı” hakkında sohbet ettik
***
Derginin adının ‘bayan’ olması sizce doğru bir tercih midir? Kadını ötekileştiren bir kelime değil midir ‘bayan’?
İpek Özsüslü: Ben bayan kelimesini sevmiyorum, kullanılmasından da hoşlanmıyorum. Ama bu kalıplaşmış bir tabir, tuhaf ve komik bir tabir. Biz de bununla dalga geçmek için kullandık. Yani dergimizin adını editörümüzün bu kaygıyla koyduğunu düşünüyoruz.
Raziye İçoğlu: Aslında iki a ile olsaydı “Baayan yanı” şeklinde, daha açıklayıcı olabilirdi.
Sizce kadının toplumsal konumu nedir? Türkiye’de kadın olmak ne demektir?
Betül Yılmaz: Neden erkeklerin kadınlar üzerinde bu kadar baskısı ve şiddeti var? Ben bunun nedeninin kafamızın bir noktada durmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu dinsel baskı ve zorlamalarla da ilgili olabilir. Toplumumuzun yapısıyla, geleneklerimizle, kültürümüzle; hepsiyle ilgili aslında… Bu biraz da aileden yetişmeyle ilgili; baba oğlunu övgüyle yetiştirip büyütürken kadını eziyor. Erkek egemenliği bana orada ezici tavrını gösteriyor. Çünkü hayat onun için kurulmuş zaten. Düzen onun düzeni. Din de onun için uygun. Sonuçta kadın sadece bunun içinde var olmaya çalışıyor. Kadını ezmek kültür oldu kısacası.
İpek Özsüslü: Türkiye’de kadınlar ikinci planda. Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Türkiye kadının sömürüldüğü, ezildiği bir ülke! Bir ilahiyat profesörünün çıkıp da “dekolte giyen için tecavüz sürpriz olmaz” demesi mesela ülkenin halini gösteriyor.
Raziye İçoğlu: Aslında açıkça “dekolte giyene saldırırım ben” diyor. Söylemek istediği bu… Kendi kafasında geliştirdiği bir şey.
İpek Özsüslü: Erkekler kendi kafasındakileri örtmeye çalışıyorlar. Bu onların kafasındaki bir problem; bizim başımızdaki, vücudumuzdaki herhangi bir problem değil. Düşünceleri problemli yani.
Karikatürde de aynı şey geçerli mi? Kadının çizimlerde koyulduğu yer, esprilerin düzeyi…
Betül Yılmaz: Bence karikatürde başka. İyi bir erkek karikatüristin kadınlar tarafından sevilmesi için, kadınları da tanıyor olması lazım. Çünkü bizim yaptığımız işte çok detay var, kadınların gözünden de bakmak var. Bir erkeğin kadınların detayını biliyor olması kadınları çok etkiliyor. Yani benim bulamadığım bir şeyi erkek çizerin bulması beni etkiliyor.
Raziye İçoğlu: Çizerken danteline kadar bilmen gerek, sonuçta erkek çizerin de danteli bilmesi gerekiyor. “O erkeğin kişiliği nedir, nasıl birisidir” sonucunu oradan çıkarıyorsun.
Betül Yılmaz: O insana da sosyal bir çevrede daha olumlu yaklaşıyorsun, çekinmiyorsun.
Bugün karikatür camiasında herkes bu duyarlılığı gösteriyor mu sizce?
İpek Özsüslü: Kendi köşelerinde bu duyarlılığı göstermeyenler olabilir ama biz kendimiz gösteriyoruz.
Stand-up’ ta da böyle mi?
Raziye İçoğlu: Örneğin gösteri sırasında küfür kullandığımda tepki gördüğüm zamanlar oluyor, oysa aynı tepki erkek stand-upçıya karşı gösterilmiyor. Bu tepkilere aldırmıyorum ama bir yandan da üretimimi kısıtlıyor. Aldırmıyorum derken bu her şeye gözümü kapatmak değil, sadece o şeyin varlığını stand-up yaparken görmek istemiyorum. Mesela beni izlemeye gelen bir gazeteci kız “benim annem seni izlemez, küfürlü konuşuyorsun çünkü” dedi. Ne bileyim ya annesi beni seyretmeyecek, ya da ben bu işi yapmayacağım. Biz gene de uğraşıyoruz, engel tanımıyorum.
Bir şekilde o şiddete maruz kalan kadın da sonuna kadar uğraşıyor, başını eğip gitmiyor. Veya evdeki kadın bir süre sonra isyanlara başlıyor, resmi şekilde yapıyor, ütü yapmıyor. Bense bunu alaya alarak dile getirmeye çalışıyorum. Ama neticede sonuç vermiyor gibi. Yüzdelere bakılınca öyle görünüyor.
İpek Özsüslü: Çünkü bizi devlet desteklemiyor.
Betül Yılmaz: Evet öyle. Kadın “öldürüleceğim” diye mektup yazıyor ama bir koruma verilmiyor ve ölüyor.
Raziye İçoğlu: Ama yine de bunlara rağmen mücadelemize devam etmeye çalışıyoruz.
Peki, sizce erkekler bu kadın mücadelesinde bir yerde bulunabilirler mi?
Betül Yılmaz: Kadın sorununun çözümü zihniyetin değişmesinde, erkek zihninin değişmesinde ve de sistemin değişmesinde. Sonuçta hepimizin sıkıntıları var, ekonomiden tut da sosyal hayata kadar sıkıntılıyız. Üstelik kadınların cinsel olarak da ayrı bir sıkıntısı var onların sosyal hayatına yansıyan. Çünkü düzgün bir cinsel hayatları yok. Yani bir kadının bekâretinin bozulmasıyla onun artık değersizleşmesi gibi bir şey var. Yazılı olmayan, kanun olmayan bir şey!
Raziye İçoğlu: Yani hırçınlıklarımızı bıraksak. Herkes yapması gerekeni yapsa, erkek de kadınla uğraşmayı aklından çıkarsa değişir gibi. Bu biraz da kadın araba sürer mi der gibi, sürüyor işte n’olmuş. Biz arabayı erkeğe gıcıklık olsun diye sürmüyoruz, arabayı sürmek istiyoruz. Bu dergiyi de erkeğe çıkarmıyoruz, mizahımızı yapmak istiyoruz. Buradan erkeğin alacağı bir şey varsa alsın tabi. Kardeşim de alsın, arkadaşım da alsın, annem de alsın.
İpek Özsüslü: Yani birilerinin kafasında bir ışık yakacaksa bu herkes olsun.
Raziye İçoğlu: Kadınlardan her şeyi yapmalarını istiyorlar ama yapınca da niye sen her şeye burnunu sokuyorsun oluyor. Evde kadrolu işçi gibi her şeyi yapsın, bir yere gelince de sus olsun. Ne demektir ki bu şimdi?
İpek Özsüslü: Bu sadece aslında kadınların sorunu değil tüm toplumu ilgilendiren bir sorun. Ama şu var ki sistem erkekleri yüceltip kadınları eziyor.
Peki, son olarak sizce 8 Mart nedir, kadın için, Türkiye için?
İpek Özsüslü: Türkiye için 8 Mart kadın cinayetleri, töre cinayetleri, yüzüne kezzap atılan kadınlar. Türkiye’nin 8 Mart’ı bunlar. Bizim ülkemizde 8 Mart bir aydınlanma süreci değildir, içi boşaltılmıştır.
Betül Yılmaz: Türkiye’de kadınlar bir takım şeyler yapıyor ama televizyona popüler şeyler yansıyor. Halkımız da televizyondan beslendiği için onları görüy
or. Mesela Doğu’ya gidildiğinde oralarda bambaşka hikâyeler olduğu görülecek kadınlarla ilgili.
Raziye İçoğlu: Hatta İstanbul’da bile var böyle semtler…
İpek Özsüslü: Kısacası kadınlar olarak hiç bu olanlardan, erkek egemen sistemden, olacak olanlardan memnun değiliz…
Sendika.Org/ Uğur Aksoy